Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Dünya kadınlar günü Başarılı bir kadın portresi...



Dünya Kadınlar Gününde Türk kadınının yerini konuştuk, tartıştık. Türk kadınının olması gerektiği yerde olmadığını hep bir ağızdan söyledik. Artık yapacaklarımızın kadın-erkek aynı yolda yürüyerek planlanması gerektiğini biliyoruz. Bugün çağdaş bir kadın olarak başarıyı yakalamış toplum kalkınmasına katkı sunmak için çalışan CHP İl Sekreteri Dişhekimi Müzeyyen Topçu TAN ile konu ile ilgili sohbet ettik. Kendisinden aldığım önemli tespitleri sizlerle paylaşıyorum.
Semahat GÜN
Özgür Kocaeli Gazetesi

                                            ***

Müzeyyen (Topçu) Tan 1965 yılında Hendek’te doğdu.Ortaokula kadar Hendek’te okudu.. Küçük yaştan itibaren doktor olmak isteyen Tan, hedefine ulaşmak için arayış içine girerek, İstanbul’da yatılı okulda okumaya karar verdi. Erenköy Kız Lisesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’ni kazandı. 1988 yılında mezun olduktan sonra serbest dişhekimi olarak çalışmaya başladı. Dr. Ömer Tan’la evli olup Ozan Kutay Tan adında bir oğlu var.
Mesleğinin yanı sıra ayrıca siyasetle de uğraşan TAN önceleri eşinin memuriyeti dolayısı ile aktif siyasetin içine girememiş ama 2002 genel seçimlerinin olduğu ortaya çıkan tablodan hiç memnun kalmayarak her ne olursa olsun aktif siyasette yer almaya karar vermiş. Akabinde gelen CHP İl Yönetim Kurulu üyeliğini kabul ederek 2003 yılı İl Genel Kurulu’nda seçilen grubun içinde yer almıştır.
O gün bugündür doludizgin çalışarak siyasete katkı vermeye çabalıyor. İl Yönetim Kurulu üyeliği ve İl Eğitim Sekreterliği görevinden sonra şu anda İl Sekreterliği görevini başarı ile sürdürmektedir. Yurt içi ve yurt dışında çok sayıda mesleki ve liderlik seminerlerine katıldı. Bahçeşehir Siyaset Okulunu bitirdi.
Ayrıca şu an da Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümünde okuyor...
Bu yoğun çalışmalarının arasında Dünya Kadınlar Günü’nün konuşulduğu bugünlerde, kendisi ile söyleşi yapma fırsatını yarattım. İsteğim her yönü ile başarıyı yakalamış bir kadın olan Müzeyyen Topçu Tan’dan tüm kadınlar adına ipuçları almaktı.
Karşılıklı sohbet için oturduğumuz da, hemen sorumu yönelttim kendisine...
—Müzeyyen hanım, yorucu ve sorumluluk isteyen bir mesleğiniz var. Mesleğinizin özelliklerinden ve zorluklarından bahseder misiniz?
Mesleğimi çok seviyorum, İsteyerek seçtim. Bir daha seçmek zorun da olsam yine aynı mesleği seçerdim. İnsanların acılarını dindirmek, sağlıklarına kavuşturmak bütün yorgunluğumu alıyor. Tabii ki bir kadın için kolay bir meslek değil. Uzun soluklu bir tatile çıkmak gibi bir lüksünüz bile yok. Ancak severek yapılan her işte olduğu gibi tüm zorluklar bir teşekkür aldığınızda, bir güler yüz gördüğünüzde kolaylaşıyor.
—Sizi birçok platform da görüyoruz. Sosyal faaliyetlerinizden biraz bahseder misiniz?
Aslında siyasete atıldığımdan beri sosyal faaliyetlerimi azalttım diyebilirim. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Deniz Yıldızı Kimsesiz Çocukları Koruma Derneği kurucu üyesiyim. Kartepe Lions Kulübü, Tenis Kulübü, İstanbul Üniversitesi Mezunlar Derneği, KYÖD, Ulusal Eğitim Derneği, ADD üyeliklerim var.
Ancak şu anda bütün yoğunluğumu siyasete vermiş durumdayım. Yeri geliyor işimi bile aksatıyorum. Çünkü siyasette yapılacak çok iş var. Ülkemizin bizim gibi düşünen çağdaş, özverili, vatanını seven yani kısaca Atatürkçü düşünceyi savunan insanlara özellikle bugünlerde çok ihtiyacı var. Çünkü kimliğimizi, devletimizin sağlam temellerini, laik cumhuriyetimizi sahiplenmemiz gereken bir süreçten geçiyoruz.
—Bu çalışmalarla ev yaşamı birlikte nasıl gidiyor. Çocuğunuzla yeterince ilgilenebiliyor musunuz?
Kuşkusuz çalışan kadınların en büyük sorunu çocuğuna yeterli zaman ayıramamasıdır. Çocuğu ile ilgilenememe korkusu bütün çalışan annelerin yüreğindedir. Ama mesleğim gereği esnek çalışma saatlerimin olması, eşimin ve ailesinin katkıları ile oğlumuzu istediğimiz gibi büyüttük. Dürüst ve saygılı bir çocuk, başarılı bir öğrenci... Tabii ki mükemmeli yakalamak zordur eksiklerimiz mutlaka vardır. Ama asgariye indirmek için çok çaba harcadık. Burada önemli olan anne ve babanın sorumlulukları paylaşarak hareket etmesidir. Zamanı planlayarak çalışmak, önemli önceliklere yer vermek işi kolaylaştırıyor. Burada çalışan annelere bir mesaj vermek gerekirse eğer, çocuğunuzla nitelikli zaman geçirmek önemlidir diyorum. Bütün gün evde olup ta çocuğunla ilgilenmeyen anne olmak yerine, çalışan ama çocuğu ile nitelikli zaman geçiren anne olmak daha iyidir. Çalışmayan anne 24 saatini çocuğuna mı ayırıyor ? Yemek, çamaşır, ütü derken zaten geriye kalan saat çalışan annenin ki ile hemen hemen aynı oluyor.
—Başarılı iş ve sosyal hayatınızın içinde siyasette var. Neden CHP?
Ailemden ve okuldan aldığım eğitimle, Atatürk çocuğu olarak yetiştim. Bu nedenle CHP nin ilke ve programları benim düşünce tarzımla birebir örtüşmektedir. Emeğe değer veren, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğüne inanan, laikliği savunan bir parti CHP.
Dayanışmanın hoşgörü ve barışın, eşitlik ve özgürlüğün partisi CHP.
Cinsiyet ayrımcılığına son veren, kadın ve erkeği eşit sayan, kadının toplumsal yaşamın her alanına katılımını sağlayan bir parti CHP...
Ülkemin çağdaşlaşması, ileri gidebilmesi, doğru yönetilmesi CHP’nin ilke ve programları ile mümkün olacağına inanıyorum. Onun için CHP.
—Türk kadınının toplumdaki yeri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Aslında bu yanıtlaması çok zor bir soru. Hiç okuma yazma bilmeyeninden, üniversite rektörüne, bakanlığa kadar uzanan geniş bir yelpaze ülkemizin kadınları...
Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk, kadınlara erkekler gibi eğitim imkânı verilmesini istemiştir. Toplumsal hayatta kadın ve erkeğin birbirlerine destek olmaları gerektiğini söyleyerek, kız çocuklarının okuması zorunlu hâle getirilmiştir. Cumhuriyet devri kanunlarında kadın hakları kesin çizgilerle çizilmiş, kadın- erkek eşitliği prensip olarak benimsenmiştir. Türk Medeni Kanunu kadın-erkek eşitliğini özel hukuk alanında o günün şartlarında hiç eksiksiz sağlamıştır.
Birçok Avrupa ülkesi ve Amerika’dan önce erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadını, 1961 Anayasası’nda aldığı tüm haklarını koruyarak geliştirmiştir. Kanun karşısın da cinsiyet farkı gözetmeksizin herkesin eşit olduğu kabul edilmiştir. Hatta çalışma şartları bakımından kadınların, çocuklar ve gençlerle birlikte özel şartlarda korunacağı hükmü getirilmiştir. Böylece, kadının kanun önünde erkeğin önüne geçtiği bile söylenebilir.
Ancak günümüze baktığımız da kadınlarımızın kazanılmış bu haklara yeterince sahip çıktıklarını söylemek zor. Gerçi kentlerdeki kadınların büyük çoğunluğu çalışmakta, erkeklerle eşit ücret alabilmektedir. Hemen hemen her meslek kadına açıktır. Kamu da, özel sektörde, üniversitelerde üst düzey görev alabilmektedir. Tüm bunlara rağmen toplumumuz da kadının durumu yine de istenilen seviyede değildir. İşgücüne katılım seviyesi ise erkeklere göre üçte bir oranında.
Bence en önemli sorun ise ülkemizde hala dört milyondan fazla kadının okuma yazma bilmemesidir. Okuma yazma bilmeyen kadınların yetiştireceği çocuklar cahil olacak dolayısı ile bu cehalet toplumumuza yansıyacaktır.
Bir yanda çağı yakalamaya çalışırken, geleneksel kültürümüzden de taviz vermemeye çalışan eğitimli kadın var. Gerek sosyal-ekonomik-siyasi hayata katılımı konusunda, gerekse aile içi maruz kaldığı şiddetle uğraşmakta... Diğer yanda eğitim almamış ve halen bazı bölgelerimizde töre cinayetlerinin kurbanı olma olasılığı olan kadın var. Bu gerçekten ülkemizdeki en büyük çelişki; aşılması gereken ciddi bir konu...
—Eğer siyasette yer bulursanız Türk kadını için neler yapmak istersiniz? Türk kadınının toplumdaki yeri ne olmalı?
Ben siyasette yer bulduğuma inanıyorum. Bu konuda da iddialıyım. Dünya da üç türlü insan olduğu söylenmekte: Bir şeyler yapanlar; bir şeyler yapanları izleyenler ve hiçbir şey yapmayanlar. Bir şeyler yapan insanların ülkemizde çoğalması gerekiyor. Her anlamda tüketen değil üreten bireylere ihtiyaç var.
Türk kadınının haklarını birçok ülkeden önce elde ettiğine biraz önce değinmiştim. Ama ne yazık ki bu hakların üstüne bir şeyler konacağına daha da azaltılmış. Bunun da sebebi eğitim düzeyinin düşük olması. Okur yazar olmayan kadınların dışında, okula gönderilmeyen altı yüz bin kız çocuğunun olduğunu istatistiklerden biliyoruz. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Kentimizde bile okula gönderilmeyen kız çocukları olduğunu duyuyoruz. Aslında yapılması gereken şeylerden biri de televizyonların gündüz programlarına eğitici programların konulması. Çünkü insanların büyük çoğunluğu televizyondan etkileniyor. Yakın zaman da bir diziden etkilenip öldükten sonra dirileceğim diye kendini asan çocuğu buna örnek gösterebilirim.
Kadının sorunu demek; toplumun sorunu demek... Her ne kadar yasalar önün de eşit gözüksekte, cinsiyet eşitsizliğini yadsıyamayız. Cumhuriyet Halk Partisinin kadınlarla ilgili ciddi çalışmaları ve programları mevcut. Hiç bir düşüncenin, ideolojinin ve inancın kadını ezmesine izin vermeyiz. İktidara geldiğimiz de kadınlarımızı olması gereken noktada göreceğimi biliyorum.
—Peki. Dünya Kadınlar Günü kutlandı. Sizce yerini buldu mu?
Her yıl olduğu gibi bu yılda ‘Kadınlar Günü' için paneller düzenlendi. Kadınların toplum için ne kadar önemli olduğunu anlatan yazılar yazıldı. Kadın hakları ile ilgili nutuklar atıldı. Büyük alışveriş merkezleri kadınlara özel indirimler yaptı. Konserler, çaylar düzenlendi. Bu panelleri kendi kendimize dinledik. Oysa 8 Mart kadınların kazanımlarını yazdığı bir tarih.
Aile içi şiddete maruz kalan, töreler yüzünden öldürülen ya da sessizce intihar etmesi beklenen kadınlar için kendi adımıza ne yapabildik veya yapacağız?
Kadınları savunan ve koruyan dernekler var ama yeterli olmuyor. Bu işe devletin el atması lazım. Kadın dayak yiyor, kocasını şikâyet ediyor. Altı ay evden uzaklaştırılan koca döndüğün de daha çok dövüyor. Ya da sığınma evine yerleşiyor. Çocuklarını özleyip geri dönüyor. Sonuçta istemeden de olsa o hayatı tercih ediyor. Bir hırka bir lokma yaşarım diyor...
Artık bir korku toplumu olmaktan çıkmanın zamanı geldi. Erkek- kadın bireylerin insanlık ortak paydasında bir sevgi ve saygı toplumu oluşturması gerekiyor. Zamanın bütün yaraları saracağına inanmak, sorunların kendiliğinden çözümleneceğini beklemek insanın doğasında vardır. Ama sorunları ertelerseniz çoğunlukla daha da kötüleşir. Bu nedenle harekete geçerek yardıma ihtiyacı olan kadınlarımızın ve çocuklarının hayatında fark yaratabilmek için çalışmalıyız. Çok klasik olacak ama balık vermek yerine balık tutmayı öğretmeliyiz. Her yıl belli zamanlarda iki-üç torba erzak yardımı, kömür yardımı yapmak insanları hazırcılığa alıştırıyor. Üstelik hayatlarında hiçbir değişiklik yaratmıyor.Yardıma muhtaç insanların çocuklarını tiyatro, müzik, spor, yaz okulları gibi okullara yönlendirmeliyiz. Bu konuda gönüllü çalışmaya hazır birçok öğretmenin olduğunu biliyorum.
—Zaman ayırdığınız için çok teşekkürler. Sizinle sohbet etmek çok güzeldi. İnanıyorum ki bu mesajlarınız zamanla yerini bulup Türk kadınının hayatında istenilen farklılıkları yaratacaktır. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Zorlukların bizi durdurmasına, elimizden gelenin daha azını yapmamızı sağlamasına izin vermemeliyiz. Bu dünyadaki en önemli şeyin nerede bulunduğumuz değil, hangi yönde ilerlediğimiz olduğunu da unutmamalıyız.
RESİM ALTI:
1-Müzeyyen Topçu TAN: ‘‘ Erkek- kadın bireylerin insanlık ortak paydasında bir sevgi ve saygı toplumu oluşturması gerekiyor.’’
2- Atatürk’ün toplumsal hayatta kadın ve erkeğin birbirlerine destek olmaları gerektiğini söylemini çok önemsiyorum.

3- SOHBET ETTİK: Mesleki ve siyaset yaşamında başarıyı yakalayan Müzeyyen Topçu TAN’la kadın ve sorunları üzerine uzun uzun konuştuk. 

* 11 Mart 2007 Özgür Kocaeli Gazetesi'nin benimle yaptığı röportaj