Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Seçim sizin!

Sizce yaşadığımız bu dünyada; derdi, tasası, hiçbir sorunu olmayan şanslı kişiler var mıdır?
Kadın- erkek, eğitimli-eğitimsiz, evli- bekâr, çocuklu- çocuksuz, zengin- fakir, köylü- şehirli yani kısaca herkesin ama herkesin sorunları, sıkıntıları vardır öyle değil mi? Bu sorunlar küçücük olabileceği gibi çok büyükte olabilir… Önemli olan sıkıntının büyüklüğü ya da küçüklüğü değil, kişide bıraktığı etkiler, izlerdir…
Bazıları incir çekirdeğini bile doldurmayan bir sorunu büyütür de büyütür. Yıllar geçse de unutmaz, bu sorun beynini kemirir durur.
Bazıları da çok büyük problemlerin üstesinden kolaylıkla gelir. Sonrada unutur gider...
 Her iki davranış şekli de yaşama karşı takınılan tavır ve tutumlarla, yaşama bakış açısıyla ilgilidir…
Bu konuyla ilgili çok sevdiğim bir öyküyü sizlerle paylaşmak istiyorum.

***
Genç bir kadın annesine giderek ona sorunlarını açar. O kadar çaresiz bir durumdadır ki, sorunları ile nasıl baş edeceğini bilememektedir. Hem işinde, hem de özel hayatında ki sorunlarla boğuşmak onun bütün enerjisini ve yaşama umudunu tüketmektedir. Artık neredeyse pes etmek üzeredir. …
Annesi kızını mutfağa götürür. Aynı büyüklükteki üç tencereye eşit oranda su doldurur. Birinci tencereye bir havuç, ikinci tencereye bir yumurta, üçüncü tencereye de bir avuç kahve çekirdeği koyar. Ardından tencereleri ocağın üzerine koyarak eşit ısıda pişirmeye başlar. Yirmi dakika boyunca kızının sorunlarını dinler ve sonra da ocağı kapatır. Havucu ve yumurtayı sudan çıkartıp ayrı ayrı kâselere koyar... Kahveyi ise bir fincana doldurup kızına sorar. ‘‘Şu anda ne görüyorsun?’’ Genç kadının yanıtı şöyle olur: ‘‘ Havuç, yumurta ve kahve görüyorum’’
Annesi ondan havuca dokunmasını ister. Genç kadın havucun çok yumuşak olduğunu söyler. Annesi kızından yumurtayı soymasını ister. Kızı yumurtayı soyunca iyice pişmiş ve katı olduğunu görür. Annesi bu defa kızından kahveyi yudumlamasını ister. Kız kahveyi yudumlar, kahvenin kokusu ve tadını güzel bulduğunu söyler…
Sonrada annesine sorar: Burada önemli olan nedir? Bana neyi göstermek istedin?
Annesi durumu şöyle açıklar: ‘‘Havuç, yumurta ve kahveyi aynı şekildeki kaplarda, aynı orandaki suda, aynı ısıda ve aynı dakikada kaynattık. Yani üç ayrı malzemeyi aynı şartlara maruz bıraktık. Ama her birinin de tepkisi farklı oldu. Havuç başlangıçta sert ve güçlüydü. Fakat kaynayan su, onu zayıf ve yumuşak hale getirdi. Yumurta kaynamadan önce kırılgan ve akışkandı.  Fakat suda kaynatılınca, güçlenip katılaştı. Kahve çekirdekleri ise daha farklı bir tepki verdi. Isındıkça kaynayan suyun yapısını değiştirerek, eşsiz bir tada çevirdi.’’
Annenin asıl sorusu bundan sonra gelir: ‘‘Peki sen hangisi gibi tepki vereceksin?’’ ‘‘Hayatındaki zorluklara karşı takındığın tavır ne olacak? Yaşadığın sorunlar seni zayıf, çaresiz ve kırılgan bir duruma mı getirecek? Yoksa kalpsiz ve duygusuz bir hale mi? Ya da her ne yaşarsan yaşa kendi tavrını hayatına sindirmenin bir yolunu mu bulacaksın?’’
Bir sorun yaşadığında, bu sıkıntılı sürecin sonunda iyi bir durumda mı yoksa kötü bir durumda mı olacaksın?  Tercihin hangisi olacak?’’

***

Yaşamımızda ki sıkıntıları, problemleri çözerken kullandığımız yöntemler, gelecekteki başarılarımızı önemli ölçüde etkiler…
 Eğer yaşadığımız sorunlardan ders alarak, daha dengeli olmayı ve çözüme odaklı yaşamayı öğrenebilirsek; bu sorunlar bize hizmet ederler.  Öte yandan yaşadığımız sorunların -ayrılık, ölüm, krizler vs-  yaşamımızı karıştırmasına izin verirsek, sorunların kölesi haline gelebiliriz... Biz sorunları değil, sorunlar bizi yönetmeye başlar…
Peki, sorun yaşadığınız da sizin tercihiniz ne olacak?  Seçim sizin!


Önerim: ‘‘ Çözümlerde yaşayın…’’

* 17 Temmuz 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı