Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Toplum nereye gidiyor?


Bu hafta sizlerle yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum.
Geçenlerde İstanbul’dan bir tanıdığımız geldi. İzmit’i iyi bilmediği için, şehir merkezinde buluştuk.  Gideceğimiz yer Seka Park tarafında olduğu için, tekrar git-gel olmasın diye iki araba gitmeye karar verdik.  Ben onun arabasına geçtim. Eşim de, arabasını otoparktan almaya gitti,  bizim önümüze geçecek, bizde onu takip edeceğiz…
Saat 19.30 suları; yer, Vilayet binasının yanı…
Biz arabanın içinde, eşimi beklerken, kağıt mendil satan iki çocuk arabaya yanaştı.
Camı tıklattı. İstemediğimizi söyledik ama gitmediler. Sürekli camı tıklatıp, “Abla alsana, ekmek parası” vs. gibi sözler söylüyorlar…
Camı hafif araladık ”Yaptığınız yanlış ve yasak. Siz çocuksunuz, evinize gidin” dedik ama nafile.
Epey dil döktük. Ne dediysek olmuyor bir türlü gitmiyorlar.
Cama daha hızlı vurmaya başladılar. En sonunda sinirlendim  “Polis çağıracağım ama” dedim cep telefonumu çıkarttım, tam 155’i arayacaktım ki “şimdi ararsam kaçarlar, polisi de boşuna çağırmış olurum ” diye vazgeçtim. Zaten umurlarında da olmadı. Hatta “Çağırırsan çağır, polis gelmez ki” diye gülüştüler.
 Neyse ki eşimin arabası gözüktü. Biz de onu, takip etmek için arabayı çalıştırdık.
Fakat çocuklardan biri arabanın arkasına geçti ve biz geri geri çıkmaya çalışırken, çığlık atmaya başladı.
“Ayağını tekerin altına mı koydu? Giysisi mi sıkıştı?” diye park ettiğimiz yerden çıkamadık, durduk kaldık! Karanlık olduğu için aynadan da göremiyoruz…
Yan tarafta bekleyen bir hanım vardı, “çıkabilirsiniz, rol yapıyor. Sıkışan hiç bir şey yok” dedi de ancak çıkabildik. Çocuklar ellerinde ne varsa, (taş, sakız) arabanın üzerine attılar.
Çok geç bir saat olmamasına rağmen, şehrin göbeğinde böyle bir olayla karşılaşmak beni huzursuz etti. Keyfimiz de kaçtı açıkçası…
***
Elbette kağıt mendil satan çocuklarla, ilk defa karşılaşmıyorum. (Artık her köşe başında genç- yaşlı, kadın-erkek birçok insanın elinde 3-5 tane kağıt mendil; alsan bir türlü almasan başka) Şaşkınlığım ondan değil…
10-13 yaşlarında ki iki çocuğun, bu yaşta bu kadar arsız olması, bir şekilde bizi taciz etmeye çalışması, ellerine geçirdikleri her şeyi arabamızın üzerine fırlatmaları ve polisten çekinmemeleri, üstelik bu durumun şehrin göbeğinde olması  Toplum nereye gidiyor?” sorusunu bir kez daha sormama neden oldu?

Bu çocukların ailesi nerede? Evde olmaları gereken bir saatte, sokakta ne arıyorlar? Gelecekte onları neler bekliyor?  
Bugün on yaşlarında iken hiç çekinmeden bir arabaya taş atabiliyorlarsa, yarın   büyüdüklerinde, yan bakan birine döner bıçağı ile saldırmazlar mı?
Ne dersiniz?

Röportaj: Asude Fırat Özkan ile





Asude Hanım ile yaptığı iş konusunda sohbet edene kadar, kum boyamanın ne olduğunu bilmiyordum açıkçası…
 Hâlbuki İzmit Ncity Alışveriş Merkezindeki, kum boyama ile ilgili standının önünden defalarda geçmişim. Algıda seçicilik diye buna derler işte…
Yirmi küsur yaşında çocuğu olan biri olarak; rengârenk Disney balonlarının, rengârenk kumların yanından geçerken, ayakkabı, elbise vitrinleri daha ilginç gelmiş ve ilgilenmemişim işte… Hâlbuki 40 yıl önce,  ilk Disney balonuna sahip olduğumda, günlerce yatağımın başucundan kaldırmamıştım. Tıpkı bayramda giymek üzere alınan ayakkabılar gibi…
***
Asude Hanımla bir sohbetimiz esnasında Kocaeli Üniversitesi doktorlarının kum boyamayı raşitizm geçiren çocuklara önerdiğini duyunca, iyice meraklandım.
“Buyurun gelin. Hem size kum boyamayı anlatayım hem de siz de deneyin” deyince “yok artık” diye düşünmüştüm ama bende bir resmi boyadım.
Çok zevkli ve eğlenceli bir etkinlik… O kadar ki, zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz.
Yoğun ve stresli bir işiniz varsa, size de tavsiye ederim.
***

  • Asude Hanım bize kendinizi tanıtır mısınız?  Ben Asude Fırat Özkan…
Evliyim ve Özel Seymen İlköğretim Okulu 7. Sınıf öğrencisi bir kızımız var.
Çok uzun yıllar İzmit’te; tekstil, hediyelik eşya, bijuteri dalında ticaretle uğraştım.
7 yıldır da çocuklara yönelik kum boyama işi yapmaktayım.
N-city Alışveriş Merkezi’nde, “Kum Boyama” etkinliği ile ilgili bir standım var.

  • Kum boyama nedir, pahalı bir etkinlik midir?
Kum boyama çeşitli ebatlarda, çizgi film karakterleri ve çocukların gelişiminde etkin rol oynayan figürlerin özel kesim yöntemleriyle hazırlanmış yapışkan kağıtlar üzerindeki parçacıkların bir kürdan veya özel iğneleriyle sökülerek kum boyama için özel olarak üretilen kumların, sökülen bölgeye dökülmesi ve bölgenin renkli kumlar ile boyanmasıdır. Çocukların el becerilerini, hayal güçlerini geliştirmelerini sağlayan faydalı bir etkinliktir. Kum boyama eğlenceli oluşu ve gelişime olumlu katkıları sebebiyle son yıllarda ana sınıflarında ve kreşlerde tavsiye edilmeye başlanan bir aktivitedir.
Kesinlikle pahalı bir etkinlik değil hatta özellikle kentlerde yaşayan ve çocukları ile kaliteli zaman geçirmek isteyen aileler için çok faydalı bir etkinliktir.
Teknoloji her geçen gün hızla ilerliyor ve bu ilerleme çocuklar ile aileler arasında uçurumlar yaratıyor. Okuma-yazma bilmeyen çocuklar bile bilgisayar kullanabiliyor  hatta çok acı ama bazı aileler tarafından çocuklar sussun diye emzik yerine, iPad veriliyor artık.
Bu nedenle günümüzde, özellikle kentlerde yaşayan aileler ve çocukları arasında ki unutulmaya başlanan geleneksel paylaşma, başarma ve birlikte zaman geçirme duygularını yaşattığımızı düşünürsek eğer, paha biçilemez bir etkinlik diye nitelendiriyorum.


  • Bu renkli kumların çocuklara herhangi bir zararı var mı?
Hayır. Bir zararı yok, bu kumlar dere kumları. Bir çok işlemle inceltilerek gıda boyası ile boyanıyor. 16 renk elde ediliyor.

  • Kum boyamayı çocuklar tek başına mı yapıyorlar?Siz yardımcı oluyor musunuz?
Hayır. Esas kum boyanmanın çocuğa kattığı bir özellikte bu. Çoğunlukla aileleri ile yapıyorlar. Baba-çocuk, anne-çocuk. Hatta bazen babaanne, anneanne ile bile yapıyorlar. Bu da çocuğu çok mutlu ediyor.

  • Peki, kum boyama çocukların gelişiminde, el becerileri ve hayal güçlerini geliştirdiğini söylediniz. Bunu biraz açıklar mısınız?
Hiç kuşkusuz çocukların gelişiminde faydası var. Çocukların kürdanla kağıdı yapışkanından ayırması el kaslarını geliştiriyor. Bunun için kendini zorlaması göz kaslarını geliştiriyor. Çocukların resmi boyayıp bitirdikten sonra ki kendilerine olan güvenleri çok net ortaya çıkıyor. Resim boyaması kötü de olsa "Bu benim resmim" diyebiliyorlar. Resmi boyarken, aynı zamanda renkleri tanıyor ve öğreniyorlar.
Renk seçimini yaparken de hayal güçlerini geliştiriyorlar.
Kocaeli Üniversitesi raşitizm hastalığı geçiren çocukların aileleri de bize yönlendiriyor. El kaslarının ve göz kaslarının gelişiminde katkıda bulunduğunu söylüyorlar.

  • Çocukların yaptığı boyama etkinliğinden sonra renk analizi yapıyor musunuz?
Evet, böyle bir çalışma da yapıyoruz. Tabii ki profesyonel kurumlardan destek alarak…
Çocukların kullandıkları renk ağırlıklarına göre ruh hallerini belirliyoruz. Bunda da genelde hiç yanılmıyoruz. Aileler bu sonuç karşısında çok mutlu oluyorlar.
Örneğin; pembe ve sarı rengi çok kullanan çocuklar genellikle yaşamları daha dingin sakin romantik duygusal çocuklar oluyor.
Koyu renkleri karıştırarak kullananlar daha aceleci, konsantrasyonu daha bozuk çocuklar oluyor.
Bu işi yapmaktan müthiş keyif duyuyorum. İşim çok renkli…
Çocuklar burada çok mutlu, ben de mutluyum.
Renkli ve uçan balonlar, renkli kumlar ve Disney kahramanları çocukların istediği yegane şeyler...
Çocuklar derken, aslında kum boyamayı sadece çocuklar değil, bir o kadar da büyükler büyük zevkle yapıyorlar.
Sadece İçinizde ki çocuğa dinleyin…
Asude Hanım, sayenizde ilginç ve renkli bir deneyim yaşadım.
Bizim Darıca Gazetesi adına,  zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. 
Ben Teşekkür ederim Müzeyyen Hanım. Görüşmek üzere, sevgiler.

Yeter artık!


“Bu konuyu, bir daha yazmayayım” diyorum.
Sabah gazeteyi açıyorum, kadına şiddet haberleri.
Televizyonu açıyorum, haberlerde, kadına şiddet haberleri.
Her gün, şiddet haberleri okumaktan, duymaktan; bıktık, usandık.
Yeter artık!
***
Ayrılalı altı ay olmuş,
Bir yıl olmuş,
Altı yıl olmuş,
On beş yıl olmuş…
Kendi evlenmiş, eski karısı evlenmiş…
Elinde bıçak, hala peşinden koşuyor.
Yedi yerinden, on yedi yerinden, otuz yedi yerinden bıçakladığı eski karısını; çok sevdiği için bıçakladığını söylüyor.
Çoğu da çocuklarının gözü önünde…
Ağlasam mı gülsem mi? Karar veremiyorum.
Bu nasıl bir sevgi anlayışı ise; sevdiğini söylediği eski eşini, sevdiği çocuğunun gözü önünde bıçaklarken, çocuğunun ömür boyu belleğinden silinmeyecek bir travma yaşadığını, hiç düşünmüyor.
Karısı mezara, kendisi hapishaneye gittiğinde,  hem öksüz hem yetim kalan bebelerin geleceğini, yok ettiğini düşünmüyor.
Bir kadın, çocuklarının hatırına bile geri dönmüyorsa, “bunun sebebi nedir?” demiyor.
Ayrılmanın en önemli nedenlerinden biri, fiziksel ya da duygusal şiddet olduğu halde,
Karısı geri dönsün diye hala şiddet uyguluyor.
Bu durum, üniversitelerde, tez konusu oldu mu acaba?
***  
Bir evlilik bittiyse, bitmiştir. Bu ısrar nedendir?
Neden, iki medeni insan gibi herkes yoluna gitmez?
Eğitimsiz, cahil insanlar bir yana; koskoca şirketlerde yöneticilik yapan, kerli ferli adamlar, başka bir kadınla evlendiği halde eski karısını ve ailesini neden hala taciz ederler ki?
Mutlaka araştırılmalı, okullar da okutulmalı ki gelecek nesillere ibret olsun.
***
 Hani bir söz vardır “yolda yürüyenler ile çocuk yapanlara ehliyet vermek gerekir” diye.
Gerçektende bu söze katılıyorum. Hatta daha evlenmeden önce çiftleri, kursa tabi tutmak, evliliğe ve çocuk yapmaya hazır olup olmadığına bakmak, en önemlisi de ciddi psikolojik testlerden geçirmek gerekiyor.
Öyle, 14 Şubat’ta tüm dünyada ki 1 milyar kadının dans etmesiyle;
“8 Mart 8 kadın” projesi ile ünlü kadınların makyaj yaparak, şiddet kurbanı kadınların yerine geçmesiyle;
8 Martta eğlenceler, paneller düzenlenmesi hatta Ukrayna’nın ünlü Femen kadınlarının soyunması ile “kadına şiddet durmaz”. Hiç yoktan iyidir ama ne yazık ki yetmez!
***
Toplumumuzda, kadına bakış açısı değişmedikçe;
Kadının bir eşya değil, bir birey olduğu kabul edilmedikçe;
Evliliğin anlamı; bilinmediği ve öğrenilmediği müddetçe, yetmez.
Biz de bu konuyu, yazar dururuz…