Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Kocaeli’nin Çevre Gönüllüsü Müzeyyen Topçu Tan : Doğal denge İnsan eliyle bozuluyor.!


Kocaeli’nin Çevre Gönüllüsü Müzeyyen Topçu Tan : Doğal denge İnsan eliyle bozuluyor.!
  • 22.07.2017
  • Kapalı
  • 43 kez okundu

Müzeyyen Topçu Tan : Doğal denge İnsan eliyle bozuluyor.!
IMG_5552
Kocaeli’nin de içinde olduğu büyükşehirlerimizde ne zaman yağmur yağsa, sel manzaraları ile karşı karşıya kalıyoruz. Normal bir doğa olayı olan yağmur artık, yaz aylarında bile milyonlarca liralık zarara neden olan bir afete dönüşüyor.
CHP İl Çevre ve Sağlık Komisyonu adına Diş Hekimi Müzeyyen Topçu Tan yazılı bir açıklama yaptı. …
IMG_5548
IMG_5555
TAN:DOĞA İÇİN ADALET IMG_5554
İşte o açıklamanın içeriği: Birkaç gün önce İstanbul’un yağmurla imtihanını kâh gülerek kâh üzülerek izledik. Yağan yağmurla birlikte meydanları, ana ve ara yolları, metroları, alt geçitleri, evleri sel suları bastı. Ulaşım felç oldu. İnsanlar işyerine ulaşabilmek için yüzmek, boğulmamak için arabasının üzerine çıkarak yardım beklemek zorunda kaldı. Metrolar dere oldu. Tabir-i caizse “megakent”İstanbul “megagöl” oldu!
IMG_5558IMG_5553
Uzmanların açıklamasına göre yaz yağmurunun afete dönüşmesinin sebebi “Süper hücre” imiş Yani kuzeyden gelen serin hava ve deniz suyu yüksek sıcaklıkları birleşince ‘süper hücre’ denen yapılar oluşup, şiddetli yağmurlara neden oluyormuş. Uzmanlar dediyse, doğrudur ancak bilim insanları “Daha çok kıyı bölgelerimizde meydana gelen sel olayları, aşırı yağışlarla birlikte, doğal dengenin insan eliyle bozulmuş olduğu yerlerde etkili olmaktadır” diyor.
IMG_5551
Genellikle yağışsız geçen Temmuz ayında“afet” olacak kadar şiddetli yağmurun yağması ve sel felaketine yol açmasının nedeni rant için şehir planlaması yapılmadan; dere yatakları, taşkın sahaları, beton toprak dengesi gözetilmeden; koca koca binaların dikilmesi yüzünden olabilir mi? Ya da yol, köprü, HES için ormanların katledilmesi, ya da AVM, rezidans için şehirdeki ağaçların kesilmesi?
IMG_5557
Son yıllarda, Kocaeli’nin de içinde olduğu büyükşehirlerimizde ne zaman kuvvetli bir yağmur yağsa sel manzaraları ile karşı karşıya kalıyoruz. Normal bir doğa olayı olan yağmur artık, yaz aylarında bile milyonlarca liralık zarara neden olan bir afete dönüşüyor.
IMG_5556
Afetleri daha fazla yaşamamak için orman ve tarım alanlarının korunması, yağmurlama havzalarının betonlaşmadan uzak tutulması gerekmektedir. Sanayiye ve betonlaşmaya doyan bu bölgelerin artık sınırlarının zorlanmaması, zorlandığı takdirde can ve mal kayıplarının daha çok olacağı aşikârdır.
Son zamanlarda gündemde olan halkın ve geniş kesimlerin protestosu ile kesilmesi engellenen zeytin ağaçları yok edilirse, daha büyük felaketlerle karşılaşacağımızı, rant için doğayı katledenler unutmasın, bilimi ve aklı yok sayarak yapılan her proje yok olmaya mahkumdur! Daha büyük felaketlerle karşılaşılmaması, hatta can kayıpları yaşanmaması için ormanlarımızı ve bölgelerimizin geleneksel bitki dokularını korumak, doğaya sahip çıkmak zorundayız. Ancak böylelikle iklim değişikliğinin ve felaketlerin önüne geçebiliriz. Dolayısıyla yol kenarlarına 3-5 ağaç dikmek yerine doğanın dengesini korumak adına bölgenin kendi ekosisteminde bulunan bitki ve ağaç türlerinin ekilmesi ve mevcut alanların mutlaka korunması gerekmektedir. Aksi takdirde 2030-2035 yıllarında sıcaklığın 2 derece artacağı dikkate alınırsa, doğal afetleri daha şiddetli bir şekilde yaşadığımız çölleşen bir Türkiye ile karşı karşıya kalacağız.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Gerçekkocaeli
Etiketler:  /  /  /  /  / 
Anasayfa
Arap kültüründen sonra iklimleriyle buluşuyoruz
  • Ana Sayfa » Kent
  • 21 Temmuz 2017 - 10:48:47
Arap kültüründen sonra iklimleriyle buluşuyoruz
    Önce küçük, küçük orman yangınları ile burunlarını soktukları Kuzey Anadolu ormanları, giderek yok edilirken sözüm ona proje manyağı olduk. Nedense bu projelerde çevre yok, insan yok, ağaç yok sadece betonlaşma ve yapılaşma var, doğa katliamı ve rant var. Öyle açgözlü bir iştahla saldırıyorlar ki memleketin güzelim doğasına kan ağlıyor toprak ana ve öyle […]





Önce küçük, küçük orman yangınları ile burunlarını soktukları Kuzey Anadolu ormanları, giderek yok edilirken sözüm ona proje manyağı olduk.
Nedense bu projelerde çevre yok, insan yok, ağaç yok sadece betonlaşma ve yapılaşma var, doğa katliamı ve rant var. Öyle açgözlü bir iştahla saldırıyorlar ki memleketin güzelim doğasına kan ağlıyor toprak ana ve öyle bir ağlıyor ki o gözyaşları sel oluyor, afet oluyor onu acımadan yok eden insanlığın başına.
Doğa yok edilirken birileri zenginliğinin üzerine zenginlik katarken değişen iklimle beraber felaketler geliyorum diyor. Halkı cahilleştirme ve Arap coğrafyasının kültürüne entegre etme çabalarının meyvesi olarak iklimde Araplaşıyor. Aynen oradaki kırk yılda bir yağan yağmur orman ve doğa emisyonu olmadığı için bir doğal afet halini alıyor.
Erdoğan’ın her türlü hava koşulunda kapanmayacak dediği Avrasya tünelinin su dolması nedeniyle ulaşıma tamamen kapanması, ne kadar öngörülü yöneticilerimiz olduğunu gösteriyor bize.
Bu yağma Havaalanı projesi ile, Kuzey Anadolu otoyolu projesi ile aşırı derecede hızlanmış, ülke geleceğini zerre kadar düşünmeyen yöneticiler tarafından çölde yaşayacak bir ulus olmaya doğru götürülüyoruz.

Konu ile ilgili CHP İl Çevre ve Sağlık Komisyonu Başkanı Müzeyyen Topçu Tan, komisyon adına aşağıdaki açıklamayı yaparak kamuoyunu bilgilendirdi;




Rant İçin Doğayı Katledenler Unutmasın!
Birkaç gün önce İstanbul’un yağmurla imtihanını kâh gülerek kâhüzülerek izledik. Yağan yağmurla birlikte meydanları, ana ve ara yolları, metroları, alt geçitleri, evleri sel suları bastı.  Ulaşım felç oldu. İnsanlar işyerine ulaşabilmek için yüzmek, boğulmamak için arabasının üzerine çıkarak yardım beklemek zorunda kaldı. Metrolar dere oldu. Tabir-i caizse “megakent”İstanbul “megagöl” oldu!
Uzmanların açıklamasına göre yaz yağmurunun afete dönüşmesinin sebebi “Süper hücre” imiş Yani kuzeyden gelen serin hava ve deniz suyuyükseksıcaklıkları birleşince ‘süper hücre’ denen yapılar oluşup, şiddetli yağmurlara neden oluyormuş. Uzmanlar dediyse, doğrudur ancak bilim insanları “Daha çok kıyı bölgelerimizde meydana gelen sel olayları, aşırı yağışlarla birlikte, doğal dengenin insan eliyle bozulmuş olduğu yerlerde etkili olmaktadır” diyor. Genellikle yağışsız geçen Temmuz ayında“afet” olacak kadar şiddetli yağmurun yağması ve sel felaketine yol açmasının nedeni rant için şehir planlaması yapılmadan; dere yatakları, taşkın sahaları, beton toprak dengesi gözetilmeden; koca koca binaların dikilmesi yüzünden olabilir mi? Ya da yol, köprü, HES için ormanların katledilmesi, ya da AVM, rezidans için şehirdeki ağaçların kesilmesi?
Son yıllarda, Kocaeli’nin de içinde olduğu büyükşehirlerimizde ne zaman kuvvetli bir yağmur yağsa sel manzaraları ile karşı karşıya kalıyoruz. Normal bir doğa olayı olan yağmur artık, yaz aylarında bile milyonlarca liralık zarara neden olan bir afete dönüşüyor.
Afetleri daha fazla yaşamamak için orman ve tarım alanlarının korunması,  yağmurlama havzalarının betonlaşmadan uzak tutulması gerekmektedir. Sanayiye ve betonlaşmaya doyan bu bölgelerin artık sınırlarının zorlanmaması, zorlandığı takdirde can ve mal kayıplarının daha çok olacağı aşikârdır. Son zamanlarda gündemde olan halkın ve geniş kesimlerin protestosu ile kesilmesi engellenen zeytin ağaçları yok edilirse, daha büyük felaketlerle karşılaşacağımızı, rant için doğayı katledenler unutmasın, bilimi ve aklı yok sayarak yapılan her proje yok olmaya mahkumdur!Daha büyük felaketlerle karşılaşılmaması, hatta can kayıpları yaşanmaması için ormanlarımızı ve bölgelerimizin geleneksel bitki dokularını korumak, doğaya sahip çıkmak zorundayız. Ancak böylelikle iklim değişikliğinin ve felaketlerin önüne geçebiliriz. Dolayısıyla yol kenarlarına 3-5 ağaç dikmek yerine doğanın dengesini korumak adına bölgenin kendi ekosisteminde bulunan bitki ve ağaç türlerinin ekilmesi ve mevcut alanların mutlaka korunması gerekmektedir. Aksi takdirde 2030-2035 yıllarında sıcaklığın 2 derece artacağı dikkate alınırsa, doğal afetleri daha şiddetli bir şekilde yaşadığımız çölleşen bir Türkiye ile karşı karşıya kalacağız.Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
CHP İl Çevre ve Sağlık Komisyonu adına;
Diş Hekimi Müzeyyen Topçu TAN
Anasayfa
Arap kültüründen sonra iklimleriyle buluşuyoruz
  • Ana Sayfa » Kent
  • 21 Temmuz 2017 - 10:48:47
Arap kültüründen sonra iklimleriyle buluşuyoruz
    Önce küçük, küçük orman yangınları ile burunlarını soktukları Kuzey Anadolu ormanları, giderek yok edilirken sözüm ona proje manyağı olduk. Nedense bu projelerde çevre yok, insan yok, ağaç yok sadece betonlaşma ve yapılaşma var, doğa katliamı ve rant var. Öyle açgözlü bir iştahla saldırıyorlar ki memleketin güzelim doğasına kan ağlıyor toprak ana ve öyle […]





Önce küçük, küçük orman yangınları ile burunlarını soktukları Kuzey Anadolu ormanları, giderek yok edilirken sözüm ona proje manyağı olduk.
Nedense bu projelerde çevre yok, insan yok, ağaç yok sadece betonlaşma ve yapılaşma var, doğa katliamı ve rant var. Öyle açgözlü bir iştahla saldırıyorlar ki memleketin güzelim doğasına kan ağlıyor toprak ana ve öyle bir ağlıyor ki o gözyaşları sel oluyor, afet oluyor onu acımadan yok eden insanlığın başına.
Doğa yok edilirken birileri zenginliğinin üzerine zenginlik katarken değişen iklimle beraber felaketler geliyorum diyor. Halkı cahilleştirme ve Arap coğrafyasının kültürüne entegre etme çabalarının meyvesi olarak iklimde Araplaşıyor. Aynen oradaki kırk yılda bir yağan yağmur orman ve doğa emisyonu olmadığı için bir doğal afet halini alıyor.
Erdoğan’ın her türlü hava koşulunda kapanmayacak dediği Avrasya tünelinin su dolması nedeniyle ulaşıma tamamen kapanması, ne kadar öngörülü yöneticilerimiz olduğunu gösteriyor bize.
Bu yağma Havaalanı projesi ile, Kuzey Anadolu otoyolu projesi ile aşırı derecede hızlanmış, ülke geleceğini zerre kadar düşünmeyen yöneticiler tarafından çölde yaşayacak bir ulus olmaya doğru götürülüyoruz.

Konu ile ilgili CHP İl Çevre ve Sağlık Komisyonu Başkanı Müzeyyen Topçu Tan, komisyon adına aşağıdaki açıklamayı yaparak kamuoyunu bilgilendirdi;




Rant İçin Doğayı Katledenler Unutmasın!
Birkaç gün önce İstanbul’un yağmurla imtihanını kâh gülerek kâhüzülerek izledik. Yağan yağmurla birlikte meydanları, ana ve ara yolları, metroları, alt geçitleri, evleri sel suları bastı.  Ulaşım felç oldu. İnsanlar işyerine ulaşabilmek için yüzmek, boğulmamak için arabasının üzerine çıkarak yardım beklemek zorunda kaldı. Metrolar dere oldu. Tabir-i caizse “megakent”İstanbul “megagöl” oldu!
Uzmanların açıklamasına göre yaz yağmurunun afete dönüşmesinin sebebi “Süper hücre” imiş Yani kuzeyden gelen serin hava ve deniz suyuyükseksıcaklıkları birleşince ‘süper hücre’ denen yapılar oluşup, şiddetli yağmurlara neden oluyormuş. Uzmanlar dediyse, doğrudur ancak bilim insanları “Daha çok kıyı bölgelerimizde meydana gelen sel olayları, aşırı yağışlarla birlikte, doğal dengenin insan eliyle bozulmuş olduğu yerlerde etkili olmaktadır” diyor. Genellikle yağışsız geçen Temmuz ayında“afet” olacak kadar şiddetli yağmurun yağması ve sel felaketine yol açmasının nedeni rant için şehir planlaması yapılmadan; dere yatakları, taşkın sahaları, beton toprak dengesi gözetilmeden; koca koca binaların dikilmesi yüzünden olabilir mi? Ya da yol, köprü, HES için ormanların katledilmesi, ya da AVM, rezidans için şehirdeki ağaçların kesilmesi?
Son yıllarda, Kocaeli’nin de içinde olduğu büyükşehirlerimizde ne zaman kuvvetli bir yağmur yağsa sel manzaraları ile karşı karşıya kalıyoruz. Normal bir doğa olayı olan yağmur artık, yaz aylarında bile milyonlarca liralık zarara neden olan bir afete dönüşüyor.
Afetleri daha fazla yaşamamak için orman ve tarım alanlarının korunması,  yağmurlama havzalarının betonlaşmadan uzak tutulması gerekmektedir. Sanayiye ve betonlaşmaya doyan bu bölgelerin artık sınırlarının zorlanmaması, zorlandığı takdirde can ve mal kayıplarının daha çok olacağı aşikârdır. Son zamanlarda gündemde olan halkın ve geniş kesimlerin protestosu ile kesilmesi engellenen zeytin ağaçları yok edilirse, daha büyük felaketlerle karşılaşacağımızı, rant için doğayı katledenler unutmasın, bilimi ve aklı yok sayarak yapılan her proje yok olmaya mahkumdur!Daha büyük felaketlerle karşılaşılmaması, hatta can kayıpları yaşanmaması için ormanlarımızı ve bölgelerimizin geleneksel bitki dokularını korumak, doğaya sahip çıkmak zorundayız. Ancak böylelikle iklim değişikliğinin ve felaketlerin önüne geçebiliriz. Dolayısıyla yol kenarlarına 3-5 ağaç dikmek yerine doğanın dengesini korumak adına bölgenin kendi ekosisteminde bulunan bitki ve ağaç türlerinin ekilmesi ve mevcut alanların mutlaka korunması gerekmektedir. Aksi takdirde 2030-2035 yıllarında sıcaklığın 2 derece artacağı dikkate alınırsa, doğal afetleri daha şiddetli bir şekilde yaşadığımız çölleşen bir Türkiye ile karşı karşıya kalacağız.Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
CHP İl Çevre ve Sağlık Komisyonu adına;
Diş Hekimi Müzeyyen Topçu TAN

Astakos HaberDoğayı katledenler unutmasın!

Doğayı katledenler unutmasın!
İstanbul’da yağan şiddetli yağmurlarla ilgili bir açıklama yapan CHP İl Çevre ve Sağlık Komisyonu “Daha büyük felaketlerle karşılaşılmaması için bölgelerimizin geleneksel bitki dokularını korumak, doğaya sahip çıkmak zorundayız” uyarısı yaptı
 21 Temmuz 2017 Cuma 12:25 Siyaset
Geçtiğimiz günlerde özellikle İstanbul’da yağan şiddetli yağmurlarla ilgili bir açıklama yapan CHP İl Çevre ve Sağlık Komisyonu, “Daha büyük felaketlerle karşılaşılmaması, hatta can kayıpları yaşanmaması için ormanlarımızı ve bölgelerimizin geleneksel bitki dokularını korumak, doğaya sahip çıkmak zorundayız” dedi. CHP İl Çevre ve Sağlık Komisyonu adına açıklamayı yapan Diş Hekimi Müzeyyen Topçu Tan şunları söyledi: ‘’Birkaç gün önce İstanbul’un yağmurla imtihanını kâh gülerek kâh üzülerek izledik. Yağan yağmurla birlikte meydanları, ana ve ara yolları, metroları, alt geçitleri, evleri sel suları bastı.  Ulaşım felç oldu. İnsanlar işyerine ulaşabilmek için yüzmek, boğulmamak için arabasının üzerine çıkarak yardım beklemek zorunda kaldı. Metrolar dere oldu. Tabir-i caizse “megakent” İstanbul “megagöl” oldu!
RANT İÇİN ŞEHİR PLANLAMASI
Uzmanların açıklamasına göre yaz yağmurunun afete dönüşmesinin sebebi “Süper hücre” imiş, yani kuzeyden gelen serin hava ve deniz suyu yüksek sıcaklıkları birleşince 'süper hücre' denen yapılar oluşup, şiddetli yağmurlara neden oluyormuş. Uzmanlar dediyse, doğrudur ancak bilim insanları ‘Daha çok kıyı bölgelerimizde meydana gelen sel olayları, aşırı yağışlarla birlikte, doğal dengenin insan eliyle bozulmuş olduğu yerlerde etkili olmaktadır’ diyor. Genellikle yağışsız geçen Temmuz ayında “afet” olacak kadar şiddetli yağmurun yağması ve sel felaketine yol açmasının nedeni rant için şehir planlaması yapılmadan; dere yatakları, taşkın sahaları, beton toprak dengesi gözetilmeden; koca koca binaların dikilmesi yüzünden olabilir mi? Ya da yol, köprü, HES için ormanların katledilmesi, ya da AVM, rezidans için şehirdeki ağaçların kesilmesi?”
BÜYÜK FELAKETLER
Son yıllarda, Kocaeli’nin de içinde olduğu büyükşehirlerimizde ne zaman kuvvetli bir yağmur yağsa sel manzaraları ile karşı karşıya kalıyoruz. Normal bir doğa olayı olan yağmur artık, yaz aylarında bile milyonlarca liralık zarara neden olan bir afete dönüşüyor. Afetleri daha fazla yaşamamak için orman ve tarım alanlarının korunması,  yağmurlama havzalarının betonlaşmadan uzak tutulması gerekmektedir. Sanayiye ve betonlaşmaya doyan bu bölgelerin artık sınırlarının zorlanmaması, zorlandığı takdirde can ve mal kayıplarının daha çok olacağı aşikârdır. Son zamanlarda gündemde olan halkın ve geniş kesimlerin protestosu ile kesilmesi engellenen zeytin ağaçları yok edilirse, daha büyük felaketlerle karşılaşacağımızı, rant için doğayı katledenler unutmasın, bilimi ve aklı yok sayarak yapılan her proje yok olmaya mahkumdur!
ÇÖLLEŞEN TÜRKİYE
Daha büyük felaketlerle karşılaşılmaması, hatta can kayıpları yaşanmaması için ormanlarımızı ve bölgelerimizin geleneksel bitki dokularını korumak, doğaya sahip çıkmak zorundayız. Ancak böylelikle iklim değişikliğinin ve felaketlerin önüne geçebiliriz. Dolayısıyla yol kenarlarına 3-5 ağaç dikmek yerine doğanın dengesini korumak adına bölgenin kendi ekosisteminde bulunan bitki ve ağaç türlerinin ekilmesi ve mevcut alanların mutlaka korunması gerekmektedir. Aksi takdirde 2030-2035 yıllarında sıcaklığın 2 derece artacağı dikkate alınırsa, doğal afetleri daha şiddetli bir şekilde yaşadığımız çölleşen bir Türkiye ile karşı karşıya kalacağız. Kamuoyuna saygıyla duyururuz.”