Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Aman dikkat!

Kurban Bayramı yaklaştı. Eğer henüz tatil planı yapmadıysanız,  kış gelmeden son bir kez bir yerlere kaçalım diyorsanız, aman dikkat!
***
Geçtiğimiz Ramazan Bayramını fırsat bilip, arkadaşlarımızla birkaç günlüğüne tatile çıkalım dedik.
Kısıtlı zaman olduğu için yakın bir yer olsun istedik. İnternetten hızlıca bir araştırma yaptık ancak tatil beldelerinde yer bulmak neredeyse imkansızdı.
Dolayısı ile istediğimiz değil, bulduğumuz bir yere rezervasyon yapabilecektik.
 Fotoğraflarını beğendiğimiz İzmir civarlarında, bir tesiste hasbelkader yer kalmıştı (!) Üstelik tatilin son günü için sadece 2 oda.  Tatile çıkma niyeti ile hareket ettiğimiz için “Neyse iki gün tatili uzatırız, hem de trafikten etkilenmemişiz oluruz “ diye rezervasyon yaptırdık. 
***
“Her şey dahil” tatillerini oldum olası hiç sevmem. İnsan ne kadar “diyetteyim, yemeyeceğim” dese de, çoğu zaman çeşit çeşit yemekleri, tatlıları görünce, dayanamaz. Tatil sonrası diyet yaparım” diye kendini kandırarak, düşündüğünden daha fazla yer. 
Kendimden biliyorum. Normalde tatlı ile aram hiç yoktur yani tatlı sevmem ama restoranda çeşit çeşit dizilmiş tatlıların albenisine kapılıp, kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek tatlıların tadına baktığımı bilirim.

Bulduğumuz tesis ne yazık ki bol yıldızlı ve “her şey dahil” bir tesisti. Başka seçeneğimiz olmadığı için “Eh ne yapalım, dikkat ederiz” diye çıktık yola…
***    
Tesisi görünce, “Ehveni, şer” dedik zaten zor yer bulduğumuz için fazla beklenti içinde değildik.
Odamız küçük ama şirindi ancak yastık kılıflarını takmayı unutmuşlardı. Daha doğrusu biz öyle sandık. Tam o sırada yan odada temizlik yapmakta olan hanımlardan yastık kılıfı rica ettik. “ Kalmadı, Pazartesi günü gelecek” sözünü duyunca şok olduk. Yan odadaki arkadaşlarımız da aynı yanıtı almıştı.





“Nasıl yani? Pazartesi gününe daha 4 gün var. ” vs. derken yastık kılıflarını bulup getirdiler. 
Klima kumandası da bir tane idi. Ona da “Madem arkadaşsınız, birlikte kullanırsınız” diye çözüm ürettiler. 
Yemek yemek için restoran bölümüne gittiğimiz de, yiyeceklerden hiç birinin bana hitap etmediğini gördüm.  Et sevmediğim için, bir iki zeytinyağlı yemek ile idare ettim. Hatta espri yaptım “ Oh oh çok sevindim. Yemekler çok kötü mecburen rejimdeyiz”  diye…
Beklentileri yüksek olan insanlar değiliz. Zeytin peynir, domates, karpuzla karnımızı doyururuz ancak  tesisin azımsanmayacak sayıda yıldızının olması, bizi epey şaşırttı.    
Yemek sonrası çay kahve içelim dedik. Ne fincan var, ne bardak. Plastik bardaklarla su, kağıt bardaklarla çay ve kahve içtik. Biraz söylendik ama tatildeyiz moralimizi bozmayacağız diye hep olumlu tarafından bakmaya çalışıyoruz:
“Neyse ki deniz güzel” “Bu yürüyüş yolu da pek güzelmiş” “Aaa! Hamak da var”  şeklinde 4 günü bitirdik. Bir gece kavga dövüş sesleri duyduk. Karı koca kavgası sandık meğerse rezervasyon yaptırdığı halde gece yarısına kadar yer bekleyen müşteri, sonunda sinirlenip resepsiyon görevlisine yumruk atmış. Bunu öğrenince, oda bulduğumuza şükrettik. 
***
Son gün, kahvaltıda porselen tabaklar yerine, kağıt tabaklar vardı. 
Garsonlardan birine, “Akşam sirtaki mi oynandı? Tabak kalmamış” deyince bulaşık makinasının da bozulduğunu öğrendik. İnsan tatil bitti diye sevinir mi? 
“İyi ki tatilimizin son günü, kazasız belasız bitirdik, çok şükür” diye sevindik. 
Siz siz olun, tatil programınızı son güne bırakmayın. Gideceğiniz tesisi de iyice araştırın! 


kadininsesigazetesi.com.tr