Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Adım adım engelleri aşalım...

Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’nin hazırladığı bir kampanya dikkatimi çekiyor uzun zamandır. Kaç haftadır “bu hafta bu konuyu yazayım” dedim, başka konular gündeme geldi yazamadım ancak bu hafta kesin kararlıyım ve “kapak toplama kampanyası”nı sizlerle paylaşacağım.
***
Kapak toplama kampanyasını, E.Ü Dişhekimliği Fakültesi sosyal sorumluluk projesi olarak başlatmış ve ülkemizin her kentinde, her türlü plastik kapaklar toplanıyor. Yani “her türlü kapak” derken, kapakların rengi, şekli, boyutu önemli değil; ezik-kırık, büyük-küçük, mavi-kırmızı ya da siyah da olabilir…
Ben önce bu kampanyanın amacını, plastiğin doğa da geri dönüşümünün çok uzun süre aldığı için olduğunu düşündüm. Bildiğim kadarıyla plastiklerin doğada yok olması 450 yıl kadar sürüyor. Bu nedenle plastik ya da nam-ı diğer pet şişe de su, sıvı yağ, meşrubat vs. almamaya özen gösteririm. Plastiğin doğaya verdiği zararın yanı sıra, normal koşullarda saklanmadığında (sıcak veya soğuğa maruz kaldığında) kanserojen olduğunu da biliyorum. Dolayısı ile meslektaşlarımın çevre ve insan sağlığı için bir proje gerçekleştirdiklerini düşünüp, sevindim ve takdir ettim.
İşin detayına inince, bu kampanyanın aynı zamanda engelli vatandaşlarımıza tekerlekli sandalye alabilmek için düzenlendiğini fark ettim. Bu beni daha da mutlu etti, gurur duydum…
250 kg. ağırlığında yani yaklaşık 160.000 civarında plastik kapakla bir tekerlekli sandalye alınıyormuş. Aslına bakarsanız, deliye pösteki saydırmak gibi bir şey ama şu ana kadar 120 ton kapak toplanmış. Bir atasözümüzün dediği gibi “damlaya damlaya göl olmuş”
***
Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi tarafından düzenlenen “Tane tane kapakları toplayalım, adım adım engelleri aşalım” kampanyası 31 Aralık 2011 tarihine kadar sürecek ve devamlılığı bizim desteklerimize bağlı...
Ben yine pet şişe almıyorum ama dışarıda bir yerde yemek yediğimde masadaki şişelerin kapaklarını alıyorum ya da pet şişeden su içen birini görünce kapağını istiyorum ve biriktiriyorum.
Sizde bu projeye destek vermek isterseniz eğer, Facebook sayfanız varsa, www.facebook.com/kapaktoplama sayfasını profilinizde paylaşarak, kampanyadan daha çok kişiyi haberdar edebilirsiniz. Bu da daha çok tekerlekli sandalye ve doğaya atılmayan plastik demektir.
Eğer topladığınız kapakları kendiniz ulaştırmak isterseniz, PTT ile anlaşma yapılmış olup 301017592 PTT müşteri numarasına 5 TL. karşılığında 30 kg’a kadar kapak gönderebilirsiniz.
Ayrıca çevrenizde tekerlekli sandalyeye ihtiyacı olan tanıdıklarınız varsa, sağlık raporlarını 0232 388 03 25’e faks çekmeniz gerekiyor.
Projeye emeği geçen herkesi tekrar kutluyorum.





17 Ağustos

Tam 12 yıl geçti, o kara günün üzerinden...

16 Ağustos’u 17’ye bağlayan gece, 45 saniye de birçok insanın geleceği değişti.

Binlerce insanımız hayatını kaybetti; binlercesi yaralandı, sakat kaldı.

Ne ocaklar, ne umutlar söndü…

O gece; rant uğruna doldurulan sahili geri aldı deniz.

O gece; rant uğruna yapılan kaçak katlı binalar yıkıldı.

Ucuza mal etmek için deniz kumuyla karılan harçlarla yapılan binalar, kartondanmışçasına yıkıldı.

Dükkan yapmak için kesilen kolon ve kirişler yüzünden, moloz yığını gibi kaldı upuzun apartmanlar…

Evlerimize, iş yerlerimize giremedik artçı depremler yüzünden günlerce, haftalarca.

Parklar da hiç tanımadığımız insanlarla sabahladık ya da uyuduk; kediden, köpekten, hırsızdan, arsızdan korkmadan.

Sevdiklerimizi yolcu ettik, genç, bebe, yaşlı, kadın, erkek demeden.

Sonra ne oldu?

Kader dendi geçildi…

Acılar da, korkularda her geçen gün azaldı…

Tekrar başladı o rant hırsı.

Denizi doldurmaya başladık yine.

Deniz dolgusuna karşı çıkanlara Büyükşehir Belediye Başkanımız; “yerim kıyı kanunu”nu dedi; bitti!

Nutkumuz tutuldu. “Bizi yönetenler kanun yerse, gerisi ne yapmaz” dedik sesimiz cılız kaldı.

Limanlar için, iskeleler için, depolama alanları için dolduruluyor denizimiz.

Korkarım on yıl sonra, Körfez’i karşıdan karşıya yürüyerek geçeceğiz.



17 Ağustosta, bir kez daha andık depremde kaybettiklerimizi; onları unutmadığımızı yineledik.

Unuttuğumuz bir şey var oysa.

17 Ağustos depremi, sadece bir kişiyi öldürdü. O da fay kırığının içine düşerek öldü.

Geriye kalan binlerce insanı ise çürük binalar, daha doğrusu biz öldürdük; o binalara ruhsat veren kişileri seçerek!

Hepimizin başı sağ olsun…





Havai fişek...

Bu yıl Ramazan ayının Ağustos ayına denk gelmesi sebebiyle düğünler dernekler Temmuz sonuna kadar bitirilmeye çalışıldı. Bu nedenle bütün salonlar aylar öncesinden rezerve edildi. Hatta bir salonda iki düğün aynı anda bile yapıldı.


Aynı salonda iki ayrı düğün olunca, yanlış düğüne gidip, takı takanlar; aynı gün içerisinde 2-3 ayrı düğüne gitmekten başı dönenler, ayaklarına kara sular inenler oldu.

Her yıl özellikle bahar ve yaz aylarında yaşanan tatlı ama bir o kadar meşakkatli uğraşlardır;

nişanlar, kına geceleri, düğün ve sünnet düğünleri…

Aylar öncesinden salonlar kiralanır.

Ne giyileceğine, hangi kuaföre gidilip, hangi saç modelinin yaptırılacağına karar vermek için günlerce dolaşılır.

Kilo vermek için, ölümüne diyet yapılır; sırf düğünde şık ve güzel görünmek için...

***

Düğünlerin ve sünnet düğünlerinin konsepti de değişti, son yıllarda.

Eskiden ulaşılması zor ve pahalı olmasına rağmen, şimdi neredeyse tüm düğün-dernek toplantılarında havai fişek gösterisi yapmak ritüel olmaya başladı.

Hatta abartıp evlerinin bahçeleri ya da balkonlarında havai fişek patlatanlar da türedi…

Ne yalan söyleyeyim, yıldızları kıskandıracak parlaklıktaki ışıkları ile gökyüzünü süsleyen havai fişek gösterileri, herkes gibi benimde hoşuma gidiyor ama olmazsa olmazım değil.

Hatta havai fişeklere verilen paralara her zaman acımışımdır. O paralarla çok daha anlamlı etkinlikler yapılabilir diye düşünüyorum.

***

Geçenlerde şehir içinde oturan bir arkadaşım; fuarda havai fişek atıldığında arabaların alarmlarının çalmaya başladığını, pencerelerin zangırdadığından bahsetti.

Şehir içinde havai fişeğin patlatıldığı düğünde sevinç, mutluluk heyecan varken;

Gürültüden rahatsız olan bir hasta, korkan bebek ya da hayvan olduğunu da unutmamak lazım.

Uzmanlar ve bilim adamları ise gürültünün dışında havai fişeklerin doğaya ve çevreye verdiği zararlardan bahsediyor; havai fişeğin patlatılması ile ortaya çıkan gaz ve metallerin, insan sağlığını da ciddi biçimde etkilediğini söylüyorlar.

Evet, özel günlerde havai fişek gösterisi yapılması görkemli bir ortam yaratıyor; kabul ediyorum ancak çevreyi kirleten birçok etken varken, sırf eğlence ve görsel güzellik için havai fişek gösterisi yapılması ille de şart değil diye düşünüyorum.

Siz ne dersiniz?