Bugün 46 yıldır kutlanan “5 Haziran Dünya Çevre Günü” ancak ne yazık ki bu günü sevinçle kutlayamıyoruz. Zira Dünyamızı tehdit eden küresel ısınma ve iklim felaketleri acımasızca kirlettiğimiz, rant uğruna katledilen ülkemiz ve kentimizi de yakından ilgilendiriyor. Geleceğimiz çok büyük bir tehdit altında!
HES’ler, yeşil yol projesi, otoyol projeleri, havaalanı, termik santraller, nükleer santraller, sanayiye açılan tarım toprakları tam bir doğa katliamına neden olurken, iktidar partisinin çıkardığı yasalar ile bu katliamlarda kılıfına uyduruluyor.
Bilim adamlarının araştırmalarına göre, kentimizdeki hava kirlilik düzeyi Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) normal kabul ettiği değerlerin çok üzerinde. Körfez’de canlı yaşamının devamı için yeterli oksijen kalmamıştır ve suda bulunan ağır metaller normalden kat be kat fazla. Kanser hızla artıyor! Tüm bunlara hiçbir önlem alınmadığı gibi kentin oksijen depoları olan ormanlar gözümüzün önünde tahrip ediliyor, yok ediliyor.
Kentimizdeki Sanayi tesislerinin nitelikli olarak denetlenmediğini, sadece prosedür icabı denetlendiğini tahmin etmek zor değil. Zira başta solunum hastalıkları olmak üzere kronik hastalıkların ve kanserin arttığını, körfezdeki canlı yaşamın gün geçtikçe azaldığını görmekteyiz. Sadece İzmit Körfezi civarında bulunan tesisler bile tarafsız kurumlarca denetlense, sonuçlarının ne kadar vahim olduğunu hepimiz göreceğiz!
Yeşil alanların yok edilmesiyle birlikte betonlaşma had safhaya ulaşmış olmasına rağmen, uyarılarımıza her zamanki gibi hiç aldırış etmeyen kent yöneticileri halkı felaketlerle baş başa bırakmıştır. En son sel felaketi ile bunu çok acı bir şekilde yaşadık. Bundan sonraki facianın dere yataklarına yapılan konutların başına gelmesinden endişe ediyoruz ve yeşil alanların betonlaşmasından daha ağır sonuçları olacağını düşünüyoruz. Kentimizin dört bir yanına kurulmasına izin verilerek bir tehdit çemberine dönen sanayi tesislerine, çöp yakma fabrikası ile bir yenisi daha eklenecektir.
Halk sağlığı hiçe sayıldığı gibi, çevre de hiçe sayılarak kent öldürülmeye devam edilmektedir.
Ayrıca yeni çıkartılan orman yasası ormanların tamamını ranta açmakla kalmamış, üç yanı denizlerle çevrili olan ülkemizin kıyılarının tamamı orman alanı olmaktan çıkarılarak resmen birilerine peş keş çekilmenin ön hazırlığı yapılmıştır. Yani var olan hukuksuz işgaller yasallaştırılmış, ülkenin ormanlık alanlarının tamamı yağmaya açılmıştır. Bu yasalar ormanların ve yaşam alanlarının, su havzalarının, kıyılarımızdaki cennetin ölüm emridir.
Çanakkale ve Artvin ormanları, kömür santralleri ile maden şirketlerine tahsis edilmiş durumdadır. Buralarda milyonlarca ağaç katledileceği gibi tüm çevreye verilecek zarar; ölçülemeyecek derecededir.
Ülkenin dört bir yanında mermer ocakları, taş ocakları sanki bir ölüm makinası gibi değdiği her şeyi yok etmektedir.
Kızılırmak, Yeşilırmak, Ergene, Sakarya ve Menderes nehirleri biz bittik diyor. Özellikle Ergene’de canlı yaşamaz hale geldiği gibi çevresinde yapılan tarımdan elde edilen ürünlerin insan sağlığını tehdit ettiği ise bilinen gerçektir.
Hiçbir ahlaki ve uluslararası norma uymadan, Halk yok sayılarak ÇED toplantılarına alınmayarak, yasaları değiştirip kılıfına uydurarak, ormanları yerli ve yabancı şirketlere peşkeş çekerek ve bunları milli bir dava olarak göstermeye çalışmak, makyajlamak, denetleme mekanizmasını siyasallaştırarak bağımsız olmaktan çıkarmak hiçbir gerçeği değiştirmez.
Yağmayı, talanı haklı gösterecek hiçbir yasa olamaz. Yasalar canlı yaşamını, doğayı ve geleceği korumak adına çıkarılır. Katliamlar ve rant için yasa çıkarılamaz, bu yasalar geçerli olamaz.
Ülkenin denizleri, nehirleri, havası, suyu, ağacı, ormanı, toprağı sınırsızca ve sorumsuzca sermayenin istediği şekilde, sadece ve sadece rant yaratmak uğruna katlediliyor.
Direnen ve karşı çıkanlar yok sayılıyor, bu ülkede yaşayan insanlar yok sayılıyor, Cerattepe’de direnen halk, Çanakkale’de direnen halk iktidar tarafından cezalandırılıyor.
Sonuç kuruyan dereler, maden şirketlerinin emrine verilen sular, kesilen milyonlarca ağaç, sel baskınları ve kuraklık ardından gelecek açlık ve ölümler bekliyor ülkemizi…
Denizde balık, havada kuş, toprakta karınca ve yeryüzünde insan kalmayınca mı anlayacaksınız; doğa olmazsa, ağaç olmazsa, oksijen olmazsa yaşam olmayacağını?
Ey ülkemizi ve kentimizi yönetenler; sizin rant yaratma sevdanız uğruna, yaşanan toplu balık ölümleri gibi ölmesi mi gerekiyor insanların? Yaptıklarınızın sürdürülebilirliği yok, toprağın altında ki altını ve madeni çıkartmak için üstünde ki yaşamı yok etmek akıl karı değildir… Ülkeyi öldürüyorsunuz, kenti öldürüyorsunuz, canlıları ve insanları öldürüyorsunuz. Bu cinayetlerden vaz geçin. Bu cinayetleri durdurun!
CHP İl Çevre ve Sağlık Komisyonu olarak tekrar uyarıyoruz! Bu yapılanlar ülkeye ihanettir, bu yasalar ve bu yağma düzeni sadece ölüm getirir. Bereketli topraklarımızı, yaşam alanlarımızı, derelerimizi, denizlerimizi yok etmekten vaz geçin! Eğer ülkeyi adaletli yönetirseniz, kirletmeden, yok etmeden hava da, su da, toprak da herkese; tüm canlılara yeter.
Kamuoyuna saygılarımızla…
CHP İl Çevre ve Sağlık Komisyonu Adına;
Diş Hekimi Müzeyyen Topçu TAN