Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

CHP DARICA İLÇE ÖRGÜTÜ SAĞLIKLI YAŞAM VE ÖNLEYİCİ SAĞLIK HİZMETLERİ ÇALIŞMASI

Eşim Dr. Ömer Tan ile Darıca İlçe Örgütü'nde, "Sağlıklı Yaşam ve Önleyici Sağlık Hizmetleri" konusunda, partililerimize bilgi aktarımı yaptık.
Toplantıya Darıca İlçe Başkanlarımız, Kadın Kolları Başkanımız ve Kadın Kolları Yönetim Kurulu ve üyelerimiz katıldı. 
İnteraktif geçen toplantıdan sonra katılımcılar bu tarz toplantıların tekrar yapılmasını istediler. 




Seçim sizin!

  •  
Geçenlerde,  sevdiğim ve çok değer verdiğim bir arkadaşımla konuşurken "Siyaset, dernek, iş derken, sevdiklerimiz ve bizi sevenlerle geçireceğimiz zamanı, memleket sevdamız için feda ederken kaybettiklerimizi bir an bile düşünmüyoruz. Bugün fark ettim ortancalar tomurcuk açmış" dedi.
Haklıydı…
İş güç derken, günlük koşuşturmacada;  birçok değeri, güzelliği, kaçırdığımızı fark etmiyoruz bile.
Sahip olduğumuz değerlerin ya da elimize geçen fırsatların ne kadar mühim olduğunu, ancak kaybettiğimizde anlıyoruz.  
Tüm bunları düşünürken, yıllar önce okuduğum bir kitapta, hayatın anlamını arayan adamın hikayesi geldi aklıma ve sizlerle paylaşmak istedim.
***
Hayatın anlamı nedir?
Bu soruya kafayı takan ve yanıt arayan adam, köy köy, kasaba kasaba ülke ülke dolaşırken, bu sorunun yanıtını bilen bir bilgeden bahsederler. Adam üşenmez, dağlar tepeler aşar ve bilgeyi bulur.
Bilge “sana bu sorunun yanıtını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor” der ve
Adam, kabul eder. Bilge adamın eline bir tahta kaşık tutuşturur ve içine de silme zeytinyağı doldurur.
"Dışarıya çık ve bahçede bir tur atıp, gel. Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin. Eğer bir damla eksilirse, hayatın anlamını öğrenemezsin!" der.
Adam, gözü kaşıkta, bahçeyi turlayıp, Bilgenin yanına gider.
Bilge "Evet, kaşıktan hiç yağ eksilmemiş. Peki, bahçe nasıldı?" der.
Adam şaşkın bir şekilde " Bahçe mi? Bilmiyorum, farkında değilim. Ben kaşıktan başka hiç bir yere bakmadım ki!"
Bilge " O zaman tekrar dışarı çıkıp, bahçeyi iyice inceleyip gel ama yağ dolu kaşık yine elinde olacak."
Adam tekrar bahçeye çıkar. Biraz önce dolaştığı bahçenin harikulade güzel, muhteşem bir bahçe olduğunu görür ve adeta büyülenir...
Bilgenin yanına döndüğünde, "Bahçe nasıldı?" diye sorar, Bilge…
Adam gördüğü güzellikleri anlatacak kelimeleri bulmaya çalışırken, Bilge gülümser ve "Ama kaşıkta hiç yağ kalmamış" der ve ekler.
“İşte hayatın sırrı ve anlamı budur, evlat. Dünyanın tüm güzelliklerini görmek ve bunu yaparken de kaşığımızın içindeki zeytinyağını unutmamaktır"
Kıssadan hisse: Aslında bir göz kırpışı kadar kısa olan hayat, sizin bakışınızla anlam kazanır.
Ya sadece bir noktaya odaklanıp, hayatta akıp giden güzelliklerin farkına varamazsınız ya da görebileceğiniz tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsınız.

Seçim sizin!

CHP ÇEVRE VE SAĞLIK KOMİSYONU "UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE" ÇALIŞMAMIZ.


CHP KOCAELİ ÇEVRE VE SAĞLIK KOMİSYONU olarak,"Uyuşturucu ile mücadele" konusunda yaptığımız çalışmalar kapsamında, Gültepe Yunus Emre Kültür Merkezinde bir etkinlik düzenledik.Etkinlikten önce semt pazarında broşürlerimiz dağıttık. Afişlerimizi astık. Aynı gün ve saatte Kocaelispor maçı olmasına rağmen, etkinliğe katılım ve ilgi oldukça iyiydi.  
Düzenlediğimiz etkinliğimize,İzmir'den konuk konuşmacı olarak Dr. Ülkümen Rodoplu katıldı...Gençliğimizi ve geleceğimizi tehdit eden; günümüzün sosyal, ekonomik, sağlık sorunlarının en başında gelen ve iktidar partisinin adeta görmezden geldiği, uyuşturucu kullanımı sonucu ölümlere dikkat çekmek, uyarmak için bu güneşli ve güzel Pazar gününde, eğitim için biz oradaydık.
Emeği geçen arkadaşlarımıza ve katılımcılara teşekkür ederiz.
CHP il Başkan Yardımcısı Müzeyyen Topçu Tan












Çocuk damatlar

 “Ülkemizin en önemli sosyal yaralarından biridir, çocuk gelinler…

Hemen her gün, basında bu konuyla ilgili bir haber görürüz:

 “70’lik adam, 13 yaşındaki kızla evlendi “

“11 yaşındaki çocuğun karın ağrısı, hastaneye gidince anlaşıldı!”

“Kilo aldığı zannedilen 15 yaşındaki kızın, 9 aylık hamile olduğu anlaşıldı”

“Çocuk gelin, intihar etti!”

“İşkenceye uğrayan çocuk gelin, tedavi altında!”

“Namus için öldürülen yeni gelin Ç.G’ ye, amcasının tecavüz ettiği anlaşıldı”

“16 yaşındaki Ç.G karnındaki bebekle öldü. Eşi, yaşının küçük olduğunu, bilmediğini söyledi” vs. 
Yani bu evliliklerin varlığını, bir dram yaşandıysa öğrenebiliyoruz ancak ne yazık ki!

***
Hepimiz, kızıyoruz…

Kahrediyoruz, lanetler okuyoruz…

Kendi kızımızı, yeğenimizi, kuzenimizi düşünüyoruz…

“Olur mu hiç?” diyoruz.

Ama yine oluyor!

Hatta imam nikahı ile evlenen çocuk gelinlerden bazıları, bir şekilde şikayet edilip, eşleri ceza evine girdiğinde;

“Devlet beni koruyacağına, mağdur etti” diyebiliyor.

Yani bu durumu; kanıksamış, kanıksamışız, kanıksamışlar!

İstatistiklere baktığımızda, ülkemizde 181 bin “çocuk gelin” olduğunu söylüyor.

Ve de her üç kadından birinin (bazı illerde iki kadından biri)  para için, töre için ya da berdel 

için evlendirildiğini…

***
Çocuk gelinler konusunun meclise taşınması, soru önergeleri hazırlanması,

Sivil Toplum Kuruluşlarının imza kampanyaları düzenlemesi,

Belgeseller hazırlanması,

Bilmem ne kadar paneller düzenlenmesi,

Çocuk gelinlerin, sona ermesi için yeterli mi?

Elbette değil!

***
Geçen yıl,  Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı “çocuk yaşta evliliklerin sebeplerinin geri kalmışlık 

(bizim ülkemizde çocuk yaşta evlenenler sadece kızlar değil çünkü), feodal yapı ve eğitimsizlik 
olduğunu söylemişti.

Doğru söylemişti ama bu söylem neyi değiştirdi ya da değiştirebilir ki?

Dünyanın bilgi ötesi toplumu yaşadığı günümüzde, kız çocuklarını evlendirmek yerine hala  

“satmak” kelimesini kullanıldığı bir ülkede…

Milli Eğitimin her yıl değiştirdiği, tabiri caizse yap-boza çevirdiği ve geçen yıl çok tartışılan 

zorunlu eğitimi kademeli olarak (4+4+4) 12 yıla çıkaran yasa teklifini eleştirenlere “Hangi 

hüküm çocuklarımızı erken yaşta evlenmeye yönlendirecek?”  dediği halde;

Kız çocuklarının ortaokul ve lise çağlarında evlenmesinin önünü açan yönetmeliğinin 

değiştirilmesi, kız çocuğuna bakış açısını gösteriyor” demiştim, geçen yıl yazdığım köşe 

yazımda.

***
Geçen yıldan bu yana, değişen bir şey yok zira 18 yaşın altında evlenen ‘çocuk gelin’ oranının 

Avrupa’da en yüksek olduğu ülkelerin başında gelen ülkelerden biri hala ne yazık ki bizim 

ülkemiz.

Ancak erkek egemen zihniyeti yaşadığımız günümüzde, ülkemizdeki sorunun sadece  ‘çocuk 

gelinler’ olmadığını görüyoruz. Geçen yıl, 18 yaşın altında, 14 binden fazla erkek çocuğun, 

tıpkı yaşlı erkekle evlendirilen kız çocukları gibi; kendilerinden büyük kadınlarla evlendirildiğini 

görüyoruz.

Yani bilişim çağını yaşadığımız bir zamanda, çözmemiz gereken ‘çocuk gelin’ sorununun yanı sıra bir de  ‘çocuk damat’ sorununun olduğunu unutmamamız gerekiyor!