Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

17 Ağustos

Tam 12 yıl geçti, o kara günün üzerinden...

16 Ağustos’u 17’ye bağlayan gece, 45 saniye de birçok insanın geleceği değişti.

Binlerce insanımız hayatını kaybetti; binlercesi yaralandı, sakat kaldı.

Ne ocaklar, ne umutlar söndü…

O gece; rant uğruna doldurulan sahili geri aldı deniz.

O gece; rant uğruna yapılan kaçak katlı binalar yıkıldı.

Ucuza mal etmek için deniz kumuyla karılan harçlarla yapılan binalar, kartondanmışçasına yıkıldı.

Dükkan yapmak için kesilen kolon ve kirişler yüzünden, moloz yığını gibi kaldı upuzun apartmanlar…

Evlerimize, iş yerlerimize giremedik artçı depremler yüzünden günlerce, haftalarca.

Parklar da hiç tanımadığımız insanlarla sabahladık ya da uyuduk; kediden, köpekten, hırsızdan, arsızdan korkmadan.

Sevdiklerimizi yolcu ettik, genç, bebe, yaşlı, kadın, erkek demeden.

Sonra ne oldu?

Kader dendi geçildi…

Acılar da, korkularda her geçen gün azaldı…

Tekrar başladı o rant hırsı.

Denizi doldurmaya başladık yine.

Deniz dolgusuna karşı çıkanlara Büyükşehir Belediye Başkanımız; “yerim kıyı kanunu”nu dedi; bitti!

Nutkumuz tutuldu. “Bizi yönetenler kanun yerse, gerisi ne yapmaz” dedik sesimiz cılız kaldı.

Limanlar için, iskeleler için, depolama alanları için dolduruluyor denizimiz.

Korkarım on yıl sonra, Körfez’i karşıdan karşıya yürüyerek geçeceğiz.



17 Ağustosta, bir kez daha andık depremde kaybettiklerimizi; onları unutmadığımızı yineledik.

Unuttuğumuz bir şey var oysa.

17 Ağustos depremi, sadece bir kişiyi öldürdü. O da fay kırığının içine düşerek öldü.

Geriye kalan binlerce insanı ise çürük binalar, daha doğrusu biz öldürdük; o binalara ruhsat veren kişileri seçerek!

Hepimizin başı sağ olsun…