Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Yarın çok geç olabilir!

Geçenlerde bir doktor arkadaşımdan, ilginç bir elektronik posta iletisi aldım. Arkadaşımın ‘Çok önemli!’ diye yolladığı bu iletiden alıntılar yaparak sizlerle paylaşmak istiyorum.
İleti, Mono Sodyum Glutamat (MSG) adlı yiyecek katkı maddesi ile ilgili…
Okuduğunuzda, MSG denen bu katkı maddesinin eskiden ismini bile duymadığınız ama son zamanlarda çok sık rastlanan hastalıklara neden olduğunu göreceksiniz…
Gerçi kanser vakalarının artması ile doğal ürünlerin tüketimine dikkat eden bilinçli bir toplum olmaya başladık ama ne yazık ki hala çocuklarımızın fast food denen beslenme tarzının önüne geçemedik.
Çocuklarımıza doğru ve bilinçli beslenmeyi öğretsek bile dışarıda arkadaşlarının ya da reklâmların etkisiyle, sağlıksız beslenme şeklini seçiyorlar.
Lise çağında bir çocuğum olduğu için biliyorum; çocuklar okulda ki yemekleri beğenmeyip, günlerini abur cubur dediğimiz yiyecek ve içeceklerle geçiriyorlar…
Bu beslenme şekli ise ne yazık ki, birçok hastalığa davetiye çıkartıyor.
Hatta sadece çocuklarımız değil biz de, ne kadar bilinçli tüketici olursak olalım pratik diye hazır yiyecekleri tercih ediyoruz. Meyveli yoğurtları bebeklerimize veriyoruz. Lezzet versin diye yemeklerimize et suyu tabletleri katıyoruz.
Bir söz vardır ‘Ne yiyorsanız, siz osunuz diye… Fiziki ve ruhsal yapımızın sağlıklı olabilmesinin yediklerimizle sıkı ilişki içinde olduğunu unutmamalıyız. Bu nedenle yediklerimize çok dikkat etmeli ve sağlıklı nesiller yetiştirebilmek için çocuklarımızı bu konu da bilinçlendirmeliyiz.
***
Gelelim ‘Mono Sodyum Glutamat’ adlı katkı maddesi ile ilgili iletiye:
‘‘MSG yiyeceklere katıldığında, o yiyeceğin tadının beyin tarafından güzel olarak algılanmasını sağlıyor. Tatlı, tuzlu, acı fark etmiyor, hangi yiyeceğe katılırsa lezzetliymiş gibi geliyor. O yüzden gıda üreticilerinin birçoğu MSG’ yi kârlı olduğu için kullanıyorlar.
MSG zararlı mı? Buna okuduktan sonra siz karar verin…
Bu madde Nörotiksin. Yani sinir hücrelerine zarar veriyor. Merkezi sinir sistemi tahribatı ve
buna bağlı olarak Alzheimer, Parkinson, Huntington hastalıkları, Epilepsi (Sara), Retinal dejenerasyon (Göz retina tabakası hasarı), yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite, büyüme hormonu baskılanması, pankreas hasarı, insülinde artış ve buna bağlı diabet (şeker hastalığı), böbrek ve karaciğerde ciddi hasarlar…
Bu madde hamilelerde plasenta bariyerini geçebiliyor, anne karnındaki bebek de aynı tahribatlara maruz kalıyor.
MSG maddesi özellikle çocuklarımızın hatta büyüklerin de çok severek yediği cipslerde çok kullanılmaktadır. Hazır köfte harçları, et suyu tabletleri, hazır çorbalar, dondurmalar, renkli yoğurtlar ve benzeri birçok üründe de var.
Şimdi diyeceksiniz ki, ‘Madem bunca zararı var, neden kullanıyorlar?’
Küreselleşen dünyada, ticaret de küreselleşti. Küresel ticaret devleri insaf, merhamet gibi duygularla asla çalışmaz. Onların amacı çok kar etmek, çok daha büyümektir.
Bu mamuller, albenisi olan renklerde ve janjanlı ambalajlarda sunulur. Televizyon, gazete ve duvar reklâmlarında onlara sıkça rastlarsınız. Sadece maddesel tadıyla değil, görsel yollar ile de beyinlerimize kazınır adeta…
Gelelim genel sağlık boyutuna;
Son 25 yıla göz atacak olursak, çocuk yaşta diyaliz cihazına bağlı yaşamaya mahkum edilenler, çok küçük yaşta şeker hastalığı ile tanışan çocuklar, obez çocuklar, asabi çocuklar, 9-10 yaşında buluğ çağına girenler, çeşitli nedenlerle engelli doğanlar ve bu sayınınülke nüfusunun % 12'sine çıkması vb…
Hastalıkları üretenler, ilaçlarını üretmeyi de ihmal etmediler elbette... Bu da madalyonun diğer kârlı yüzü… Şimdiki eğitim sistemimiz endüstri, tarım, genel kültür alanında
yetersiz kaldığından, yeni nesiller tehlikenin farkında değildirler.
Emperyalist devletler, egemen olmak istedikleri toplumun eğitimli olmasını istemezler. Onlar için önemli olan kendi halkları ve elde edeceği yeni sömürü kaynaklarıdır. Küresel güç olan emperyalist devletlerin acımasızlığının arttığı bir dünyada, yaşadığımızı asla unutmamalıyız.
Hemen aklımızı başımıza toplayıp, üzerimizde istediklerini yapmalarına izin vermemeliyiz.
Yarın çok geç olabilir!’’


* 9 Nisan 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı