Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Bağışlayın...



Kitap okumayı seviyorsanız, okuma alışkanlığınız varsa eğer;

mutlaka birkaç tane başucu kitabınız vardır.

Bu kitapları defalarca okumaktan asla sıkılmazsınız. Sizin için adeta rehberdirler...

Benim başucu kitaplarımdan biri de, Jay Rifenbary’nin ‘‘Mazeret yok’’ adlı kitabıdır.

Uzun zamandır bu kitabın sayfalarını çevirmediğimi fark ettim ve şöyle bir karıştırayım dedim.

***

Ben kitapları çizerek okurum...

Önem derecesine göre, kurşun kalem, renkli kalem, fosforlu kalemle çizer;

hatta beğendiğim bölümlerin yanına notlar düşer, yıldızlar koyarım...

Mazeret yok adlı kitabı da bayağı çizmişim.

Kitapta o kadar güzel mesajlar ve öyküler var ki; en azından bir tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum.

***

İki Keşişin Öyküsü   

İki keşiş birgün manastıra giderlerken, üzerinde köprü olmayan sığ bir nehri geçmeleri gerekir.

Nehir kıyısına yaklaştıklarında, genç bir kadının orada durduğunu fark ederler.

Keşişleri gören kadın, korktuğu için karşıya geçemediğini söyler.

Keşişlerden ağırbaşlı olanı ‘‘Sorun değil’’ diyerek kadını sırtına alır ve karşıya geçirir.

Karşı kıyıya vardıklarında kadın teşekkür eder ve yoluna devam eder.

Tutucu ve sinirli yapıda olan diğer keşiş üzgün ve öfkelidir.

‘‘Bunu neden yaptın? Der. ‘‘Kadınlara dokunmayı, sırtımıza almayı bırak;

 onlarla konuşmamızın bile yasak olduğunu bilmiyor musun?’’

Bir saatten fazla konuşur, sitem eder.

‘‘Sen dinimizin yüz karasısın! Diyerek diğer keşişi aşağılar, başının etini yer...

Kadını taşıyan keşiş nazik ve sabırlıdır. Huysuz keşiş susana kadar, ağzını açmaz.

Nihayet huysuz keşişin söyleyecek sözü kalmadığında:

  ‘‘ Kardeşim ben o kadını nehir kıyısında sırtımdan indireli bir saati geçti; ama görüyorum ki

sen hala taşıyorsun!’’ der.

***
Yazar müthiş bir mesaj vermiş...

Günlük yaşamda bilinçli ya da bilinçsiz sizi üzen, kalbinizi kıran insanlarla karşılaşabilirsiniz.

Hatta bu en yakın arkadaşınız, çok değer verdiğiniz biri de olabilir.

Hiç hak etmediğiniz tutum ve davranışlarla karşılaştığınızda bazen öfkeye kapılıp,

onlara karşı kin ve nefret besleyebilirsiniz...

 Aslında öfke, kin ve nefret gibi duygular, ‘‘Ben bunu hak etmiyordum’’ ‘‘Benim gibi insana bu yapılır mı?’’ gibi olumsuz düşünceler, enerjinizi ve yaşam sevincinizi azaltır.

Boşu boşuna günlerce üzülürsünüz, kalbiniz sızlar...

Olan olmuştur bir kere, bu gerçeği değiştiremezsiniz; ama bağışlayabilirsiniz...

Bağışlama çok etkili bir davranıştır, çoğu kez çözümün bir parçasıdır...

 Sizi üzen ya da kıran her kimse, sizin onu bağışladığınızı bilmese de;

inanın siz kendinizi daha iyi, daha özgür, daha hafif hissedeceksiniz...

Kendinize bir iyilik yapın. Sizi üzenleri bağışlayın...

* 13 Ağustos 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı