Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Ne anlatırsan anlat...




Aylardır domuz gribi ile yatıp kalkıyoruz...

Aşı olsak mı olmasak mı?

Caiz mi, değil mi?

Aşı olacaksak; adjuvanlı mı, adjuvansız aşı mı olmak lazım?

Sağlık bakanı ‘‘Mutlaka aşı olmak gerekiyor’’Diyor;

Başbakan,  ailesi ile birlikte aşı olmayacağını söylüyor...

Basılı ve görsel medya da bilimsel makaleler, tartışmalar, yorumlar.

Öneriler, tavsiyeler, temenniler...

Herkes birden bire domuz gribi uzmanı kesildi başımıza...

Sonuçta kafamız karıştı; çok sıkıldık çok...

***

İthal edilen domuz gribi aşısının yarı fiyatına, aşıyı üretecek fabrikanın kurulabileceğini;

Bizim ülkemizde ki bilim adamlarının bu aşıyı üretip üretemeyeceğini;

Risk gruplarının mutlaka aşı olması gerektiğini;

 Başbakanın neden aşı olmadığını? Acaba Aralıkta gideceği Amerika’da mı olacağını?
 V
s. vs. tartışırken; bir arkadaşım facebook paylaşım sitesinde konuyla ilgili bir video paylaştı...

Hani Mevlana’nın bir sözü vardır ya ‘‘ Sen ne söylersen söyle, söylediğin karşındakinin anladığı (algıladığı) kadardır’’ Diye. Bu söz tam da bu video için söylenmiş diyebiliriz.

Hepimizin tanıdığı, akıl danıştığı mahalle komşumuz Ayşe Teyze ya da Fatma Abla tarzında bir hanımı konuşturup, videoya kaydetmişler.

Bu hanımın domuz gribi hakkında söylediklerini, şivesine dokunmadan sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bakalım vatandaşı temsil eden bu teyze domuz gribi ile ilgili ne anlamış?

***

Bak oğlum ben domuz gribi neyin inanmıyorum. Bunlar hep laf...

Başbakan hanımıylan dış ülkeler de geziyor. Abdullah Gül hanımıylan dış ülkelerde geziyor.

İç işleri bakanı, dış işleri bakanı hepisi dışarıda geziyor. Onlara gelmiyor bu domuz gribi de;

evde oturduğumuz yerde bizim gibi garipleri nerde bulacak. Herkes açlıktan ölüyor...

Kalp yetmezliğinden ölene domuz gribi diyorlar, açlıktan ölene domuz gribi diyorlar, bakımsızlıktan ölene domuz gribi diyorlar...
Ben neylen bakim üç yüz milyon maaşlan, bunu alim de neylen ?

Gıdalı, gıdalı yiyeceğmişiz.

Tepelerden PKK’lıları indirdiler; gözelim askerlerimizi şehit ettiler. N’aptılar?

Onu örtbas etmek için attılar bir domuz gribi lafı.

Önce domuz gribi var ısa da (Hem inanmıyor hem de olabilir diye düşünüyor),

gurban olduğum Allahım önce mecliste bütün mikropları öldürsün.

O domuz gribi hepsi onar milyon para alıyor da aldığımız üç yüz milyon maaşla bana mı gelecek?

Tabii orada yesinler, rahatça otursunlar da...

Benim gözümün önünde Abdullah Gül ilen karısı, Tayyip Erdoğan ile karısı, Ali Babacan, İç İşleri Bakanı, zenginlerin bebeleri; hepisi aşı olsun...

Bence onlar getiriyor bu domuz gribini. Kim gidiyor dış ülkelere?

Niye bizim ülkemiz de olmuyor bu ilaçlar da Amerika’dan geliyor?

Milleti mahvedecek; milleti felç edecek; millete kıran girecek!

Ondan sonra ne olacak?

Domuz gribi neyin değil başbakanım. Biz açlıktan hastayız.

Ne bebelerimizin işi var; ne emeklilerimize zam var. Hiçbir şey...
 Nokta nokta zammınan eğer idare ediyorsan, buyur bu aylık senin olsun.

Nasıl geçim edeceğisen et! Sen orda rahatça oturupta yiyipte iğneyi bana vurdur; gıdayı bana aldır.
 Sen ne yapacan başbakanım? Hiç olmazsa ver gıdayı da yiyelim.
Pazara bile gidemiyoruz...
Bahçemiz var ufacık bir; yazın yeşillik, kışın kurusunu yiyecez diye vallahi mahvolduk.
Bizim vebali günahımızı öbür dünya da nasıl çekecen?
Oturuyon, haktan hukuktan konuşuyon; öksüz garip yetimlerin hakkını sen nerde koyacan...
Öksüzler yetimler üç yüz milyon maaş alıyor.
Milletvekilleri onbeş milyar maaş alıyor. Bir elini vicdanına koy.

Eğer o yattığın yastıkta rahatça uyuyabiliyorsan, vicdanın rahat ısa ,bende burada rahatım hadi iyi gunler...        
***
 Bilimsel makaleler, tartışmalar, yorumlar, öneriler, tavsiyeler, temenniler...
Ne söylersen söyle, ne anlatırsan anlat;  karşındakinin anladığı kadardır.

Sağlıklı bayramlar dileğimle...

* 26 Kasım 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı