Blog Arşivi
-
▼
2010
(182)
-
▼
Aralık 2010
(182)
- Eğitim şart
- 16 mı?
- Kocaeli neden solun kalesi olmaktan çıktı?
- ...................................
- Hak mücadelesi...
- Trafik kazaları...
- Her saniye değerlidir...
- Kaybedecek zaman yok!
- Bir türlü anlayamıyorum...
- Öğrenmeye açık olmak...
- Banyan Ağacı Olabilmek...
- ......
- 2010
- Düşünmek...
- Geçen hafta...
- 10 Aralık 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köş...
- İyi de kötü de bizim içimizde...
- Ne anlatırsan anlat...
- Her şeye rağmen, dişhekimleri günü kutlu olsun...
- Kendimizle barışmadan Kocaeli seçmeniyle barışamayız
- 12 Kasım 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe...
- Kazlar ve takım ruhu
- En büyük bayram kutlu olsun...
- 22 Ekim 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe ...
- Sorunlara değil, çözümlere odaklanmak...
- Bisiklet yolu çizdim, o halde vizyonerim !!!
- Yürüyen köşk
- Bayramlar mı değişti, bizler mi yaşlandık?
- Otopark sorunu
- Sıcacık bir gülümseme dünyanın en kuvvetli antibiy...
- Anlamlı bir hikâye
- Elinizden geleni değil, ne gerekiyorsa!..
- Yazıklar olsun!
- Bağışlayın...
- ......
- Türkiye silahlanıyor mu, silahsızlanıyor mu?
- Sadece bir karar (2)
- Sadece bir karar (1)
- Düğün için yol kapatılır mı?
- Üzülmek neyi değiştirecek?
- Hormondan kaçarken, GDO’ya yakalanmak…
- Tenerife’in rögar kapakları, su, otopark ve çöp so...
- İçimden bir şey yazmak gelmiyor...
- Ne kadar çevreciyiz?
- Kocaeli 1. Kitap Fuarı…
- **************
- Kıymayın Efendiler!
- Tekrar soruyorum
- Sözde Kalmasın!
- MSG zararlı mı değil mi?
- Spor salonu olmayan spor lisesi!
- 24 Kasım Anadolu Lisesi…
- Çok geç olmadan!
- Yarın çok geç olabilir!
- Aklım karıştı…
- Oy kullanmak!
- Görünmeyen katkı, görünür başarı…
- Dört şey geri gelmez…
- Büyük düşünmenin büyüsü…
- Aklımıza takılanlar…
- Kadın erkek eşitliği komisyonu…
- Masal gibi…
- Uğur Mumcu Parkı…
- Siz nasıl çalışıyorsunuz?
- Küresel kararma…
- Teşekkür…
- Yeni yıl…
- ***
- Gül Baba Türbesi ve Tökely İmre Anıtı…
- Kabul edenler, etmeyenler? Kabul edilmiştir!
- Hayatın altın kuralları…
- Aday adayı olmak çook kolay…
- Buzdağının görünen yüzü…
- Ben lüksü sevmem…
- Velev ki…
- Kaliteli ve kalitesiz avukat…
- Yerel Seçimler, adaylar ve sorular…
- Yerim ihale kanununu…
- Ağız Sağlığı Sözde Kalmasın…
- Ne olacak halimiz…
- Üç hikaye, üç ders…
- Mikrop mu sorun, sorun mu mikrop?
- 18 Eylül 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe...
- Deniz Feneri…
- Çivi…
- Biz burada film oynamıyoruz…
- Ödül…
- 14 Ağustos 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık kö...
- Olumsuzlukları olumluya çevirme…
- Önyargı üzerine…
- Bilgisayar ve gençlik…
- Seçim sizin!
- Kelebek etkisi…
- Aklıma Takılanlar…
- İşsizlik mi zor, iş yüzünden ölmek mi?
- Paradigmalar (2)
- Paradigmalar (1) …
- Fark yaratmak…
- Güvenmek, güvenilmek...
- 68 Kuşağından İnternet Kuşağına…
Elinizden geleni değil, ne gerekiyorsa!..
Geçen haftaki yazım da, Kocaeli Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Ağustos ayı toplantısından uzun uzun bahsetmiştim...
Toplantı da; ‘‘Yeniköy’deki Hayat Kimya (Bingo) Fabrikası’nın çevreyi kirletip kirletmediğinin, imara aykırı yapılaşma yapılıp yapılmadığının’’araştırılması için CHP meclis üyeleri bir önerge sunmuşlardı.
Bu önerge, başta Başiskele Belediye Başkanı olmak üzere AKP’li meclis üyeleri tarafından gündem maddesi olacak kadar bile değer görmemiş, reddedilmişti...
Ben bu duruma çok şaşırmış, kararı veren başkan ve meclis üyelerini kınamış; ‘‘Yazıklar olsun!’’ demiştim...
Bu yazımdan sonra sadece Yeniköy civarında oturanlardan değil, başka illerden hatta başka ülkelerden tepkiler geldi. Nasıl olur da koskoca bir kenti yönetenler, çevre konusunda bu kadar duyarsız olabilirlerdi? İnanamıyor; hayret ediyorlardı...
Avrupa ülkelerini örnek göstermekten nefret ediyorum; ama Avrupa’da böyle bir konu belediye meclisinde gündeme getirilse, ‘‘Falanca fabrikanın çevreyi kirlettiği söyleniyor, içerde ruhsatsız ilave binalar yapıldığı söyleniyor. Bir incelesek mi ne yapsak ’’ dense bir kişi bile ‘‘Aman, orayı valilik inceliyor zaten. Biz neden inceleyelim?’’der mi Allah aşkına?
Avrupa Birliğine katılmak, Avrupalı gibi olmak, onlar gibi yaşamak istiyoruz. Üstelik Avrupa kenti ödülümüz var diye övünüyoruz ama ne yazık ki onların düşünce tarzını, bakış açısını yakalayamıyoruz...
***
İki haftadır Hayat Kimya’yı yazıyorum ancak ne sahiplerini tanırım, ne de yöneticilerini...
Sıradan bir vatandaş olarak onlarla bir alıp veremediğim de olamaz zaten ama ben:
‘‘Aman denizde yosunlaşma yapmasın, balıklar ve diğer deniz canlılar ölmesin’’ diye fosfatsız temizlik ürünleri kullanırken; eğer fabrikadan denize zararlı atıklar atılıyorsa,
valiliğin 24 saat online izlediği bacaların kalibrasyonunu fabrika yetkilileri yapıyorsa,
duyarlı bir vatandaş olarak buna da seyirci kalamam. Kimse kusura bakmasın...
Ayrıca seçimlerde bu kenti yönetme yetkisini devralan belediye başkanları ve meclis üyelerinin kendi kafalarına ya da çıkarlarına göre değil; halkın isteğini göz ardı etmeden ortak akılla hareket etmeleri gerekir.
Bir Kızılderili atasözünde, ‘‘Bu topraklar bize babamızdan miras kalmadı. Sadece çocuklarımızdan, torunlarımızdan emanet aldık’’ dediği gibi; bu kent, bu deniz ne sizin ne de bizim...
İşte bu yüzden; çocukluğumuzda, yüzdüğümüz pırıl pırıl İzmit Körfezi’nin evsel atıklar, tersaneler, limanlar, fabrikalar ile her geçen gün daha çok kirlenmesine göz yummamalıyız.
En büyük görev ise kentin yönetimine soyunan yöneticilere düşüyor...
Gelecek nesillere temiz ve sağlıklı bir kent bırakmak için elinizden geleni değil, ne gerekiyorsa yapmalısınız. Aksi takdirde bu mübarek ayda çok büyük günah işlersiniz!
* 27 Ağustos 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı