Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Deniz Feneri…

İşte yine gündemi aylarca meşgul edecek bir konu…
Toplum olarak hep birlikte Deniz Feneri Derneğinin yolsuzluğu ve akabinde medya patronu Aydın Doğan ile Başbakan R. Tayip Erdoğan arasında söz düellosuna kilitlendik…
Terör olayları, şehitlerimiz, zamlar, enflasyon, Ergenekon davası, hatta AKP genel Başkan yardımcısı Dişli’nin rüşvet skandalı ikinci planda kaldı…
 Tabii Deniz Feneri Derneği olayı bu kadar gündemde olunca, benimde aklıma konuyla ilgili bir hikâye geldi…
 ***
Eğitim filosuna ait savaş gemileri birkaç gündür manevra yapıyordu. Hava koşulları kötü ve görüş alanı dardı. Bu nedenle komutan da köprüde idi ve bütün faaliyetleri denetliyordu. Karanlık bastıktan kısa bir süre sonra köprünün gözetleme yerinde iskele tarafındaki nöbetçi haber verdi: “Işık… Sancak tarafında.”
Komutan seslendi: “Dümdüz mü ilerliyor, yoksa kıça doğru mu gidiyor?”
Nöbetçi, “Dümdüz ilerliyor, Komutanım,” diye cevap verdi. Bu, o gemiyle tehlikeli bir çarpışma rotası üzerinde oldukları anlamına geliyordu.
Komutan nöbetçiye emir verdi: ‘‘Gemiye mesaj gönder: Çarpışma rotasındayız. Rotanızı 20 derece değiştirmenizi öneriyoruz.”
Karşıdan şu sinyal geldi: “Rotanızı 20 derece değiştirmeniz önerilir.”
Komutan, “Mesaj gönder,” dedi. “Ben komutanım. Rotayı 20 derece değiştirin.”
Karşıdaki, “Ben deniz onbaşıyım, rotanızı 20 derece değiştirseniz iyi olur.” diye yanıtladı.
Komutan bu arada iyice öfkelenmişti. Hırsla emretti. “Mesaj gönder! Ben bir savaş gemisiyim. Rotanızı 20 derece değiştirin.”
Karşıdaki ışıklarla işaret verdi: “Ben bir deniz feneriyim.”
***
Bu hikâyeyi her okuduğumda, dünyayı ve olayları olduğu gibi değil; nasıl görmeye koşullandırılmışsak veya nasıl görmek istiyorsak öyle gördüğümüzü bir kez daha anlıyorum...
Deniz feneri; sabittir, aydınlatıcıdır, yol göstericidir, doğru mesaj gönderir, süreklidir…
Yardım derneği için seçilen akıllıca bir isim… Yapılan haber programları ve reklâmlar ile bilinçaltımıza yerleştirilen iyilikseverlik imajı… Toplanan paraların yoksullara gittiğini sanan iyi niyetli yardımseverler…
‘‘Deniz Feneri Derneği’’ ismi yoksulun, düşkünün yanında olan bir kurum olarak kafamıza kazınmıştı. Ama bundan sonra insanların manevi duygularını istismar ederek toplanan paraların birilerinin cebine gittiği bir dernek aklımıza gelecek...
Artık yoksullara yardım etmek isteyenler hep bir şüphe duyacaklar. Acaba bu yardım gerçek yerini buluyor mu diye?
***
Çok uzun zamandır yurtdışında yaşayan bir arkadaşım tatil için geldi… Yaşadığı ülkede, insanların çok dürüst olduğunu, ailede ve okulda ilk önce öğretilen şeyin dürüstlük ilkesi olduğunu söyledi... Sohbet esnasında, başından geçen ilginç bir olayı anlattı. Yaşadığı ülkede otobüs bileti satın aldığınız da birkaç saat kullanabiliyormuşsunuz... Arkadaşım, iki saat daha kullanım hakkı olan otobüs biletini çöpe atmak yerine, dilenci görünümlü bir kadına vermek istemiş. Çok sinirlenen kadının tepkisi şu olmuş: ‘‘Ben ne domuzum ne de yalancı. Bu yaptığın davranış, illegal bir şey’’ demiş…
Dilencisi bile dürüst olan bir ülkenin, neden gelişmiş olduğunu fazla düşünmeye gerek yok sanırım...
İlkeler de deniz feneri gibi sabittir, evrenseldir… Karşı konulamayacak doğal yasalar ve temel doğrulardır… Bizim ülkemizin ileri gelenlerinden oluşan hortumcuları, elin dilencisi kadar dürüst olabildiğinde, belki bizde özlediğimiz medeniyet seviyesine ulaşabiliriz…

* 11 Eylül 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı