Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Siz nasıl çalışıyorsunuz?

Bir lokantada, bankada, hastanede, vergi dairesinde, alışveriş merkezinde vs. hizmet alırken kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Bir düşünün…
Size bu hizmeti sunan kişinin davranışları, tavırları nasıl oluyor? Kendinizi iyi mi, kötü mü hissediyorsunuz?
Hizmeti alırken ‘‘Paramla rezil oluyorum, bir an önce işim bitse de gitsem’’ mi diyorsunuz yoksa ‘‘İyi ki burayı tercih etmişim ’’ mi?
Aslında ‘‘Ne için, neden çalışıyorsunuz?’’ diye sorulduğun da herkes değişik yanıtlar verebilir, çeşitli nedenler sıralayabilir…
Ben bu hafta sizlerle elektronik posta kutuma gelen ‘insanların çalışma sebeplerinin bir aracın vitesine benzetildiği’ ilginç iletiyi paylaşmak istiyorum. Bakın ortaya neler çıkmış…

***
Boş viteste çalışan insanlar, zorunlu oldukları için çalıştıklarını söyleyeceklerdir. Aynı, aracın boşta olması gibi; birisi veya bir olay onları iterse çalışırlar, yoksa enerji (yakıt) boşa gider. Zaten araç da bir yere gitmez. Sabah işe gitmek için birisinin onları uyandırması gerekir…
Birinci viteste çalışan insanlar, " işim bu" derler… Onun için çalışıp giderler ama ne devir sayıları artar ne hızları. Sabah uyanırken "yine işe gideceğiz, ne yapalım ya" diye söylenirler.
İkinci viteste çalışanlar ise para için çalışanlardır. Onlar yalnız paraya odaklanmışlardır ve çalışma nedenlerini para ile kısıtlarlar. İyi çalışamadıkları zaman ise, köfte ve ekmek örneğini verirler. Sabah işe gitmek için pek kalkmak istemezler ama alacakları parayı düşünüp isteksizce yola koyulurlar.
Üçüncü viteste çalışanlar, kendi hayatları için planları olan kişilerdir. Onların kendi hedefleri vardır ve bu hedeflere ulaşmak için çalışırlar. Sabahleyin kalktıkları zaman "Bugün hangi hedefime ulaşacağım?" diye kendilerini motive ederler. Üçüncü vites hayatta yaşanası bir seviyeye getirir insanları. Bu viteste yaşayıp, çalışanlar çalışmaktan tat almayı öğrenmeye başlarlar.
Biraz daha hızlandıkça, devir sayısı arttıkça, dördüncü vitese geçeriz. Bu viteste çalışan insanlar çalıştıkları şirketin değerini bilmeye başlarlar. Kendi hedeflerine ulaşmanın yolunun şirketinin hedeflerine ulaşmasını sağlamak için çalışmak olduğunu anlamışlardır. "Şirketime ne fayda sağlayacağım?" diye düşünerek karar verir, eyleme geçerler. Sabahleyin uyandıklarında içleri içlerine sığmaz, çünkü o gün yapacakları hamleler onları heyecanlandırmaktadır.
***
Bu arada viteslerin birbirinin üstüne inşa edildiğini söylemeden geçmemek lazım... Elbette beşinci vitesle kalkamazsınız, araçlar gibi vitesleri büyüterek hızlanır insanlar da...
Bu nedenle işi olmak, para kazanmak, hedef sahibi olmak gerekli ve zorunlu viteslerdir.
***
Beşinci viteste çalışanlar, hizmetlerinin ve ürünlerinin ulaştıkları insanlara neler sağladığını düşünerek çalışanlardır. İşlerini severek yaptıkları için, sabahları motive kalkarlar. Ayrıca onlar bilirler ki diğer insanlara fayda sağlamadan altıncı vitese geçilemez…
Altıncı ve son vites kendine, ailesine, toplumuna, ülkesine, dünyaya ve tüm insanlığa " ne fayda sağlarım?" diye düşünerek çalışan insanların vitesidir.
Bu insanlar çalışırken sevgiyle gülümserler. İşlerini kusursuz hallederek mükemmel sonuçlara ulaşırlar. Sabahları ‘‘Bugün insanlığa ne katkı sağlayacağım’’diye düşünerek kalktıkları için ayaklarına çoraplarını geçirirken oflamazlar. Pazartesi sendromu diye bir kavramı kullanmazlar. Örnek olacak şekilde çalışır ve diğer insanlara ışık saçarlar.
***
Şimdi çevrenize bir bakın… Size hizmet edenler (satıcı, garson, çaycı, bankadaki memur, hastanedeki görevli, vergi dairesindeki çalışan) nasıl çalışıyorlar? Ya yan masadaki arkadaşınız, ya amiriniz?
Hadi gelin bir de kendinize bakın; siz nasıl ve kaçıncı viteste çalışıyorsunuz?

* 29 Ocak 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı