Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Üç hikaye, üç ders…


 1. Hikaye: Kavak ağacı ile kabak.

   Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki, kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle hızla büyüyerek nerdeyse kavakla aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp kavağa sormuş:
- Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
- On yılda…
-  On yılda mı? Diye gülmüş kabak.
- Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim.
Günler günleri kovalayıp, sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak üşümeye, yapraklarını dökmeye başlamış. Endişeyle kavağa sormuş:
- Neler oluyor bana ağaç?
- Ölüyorsun, demiş kavak…
Ama neden?
- Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için…
1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır.

***

 2. Hikaye: En İyi Buğday
    Her yıl yapılan ‘en iyi buğday yarışması’nı yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı sorulduğunda, çiftçi:
-          Benim sırrımın yanıtı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor.
-          Nasıl yani en kaliteli tohumlarınızı rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz?
-          Neden olmasın, dedi çiftçi. Bilmediğiniz bir şey var. Rüzgar olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor…
2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, nefret, kıskançlık kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir.

***
  3. Hikaye: Geleceğini Biliyordum…
Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en yakın arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı esnada başka bir arkadaşı omzundan tutarak tekrar içeri çekti.
-Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük ihtimalle ölmüştür. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna hayatını tehlikeye atma…
Asker, arkadaşının sözlerini duymadı bile… Kendini siperden dışarı attı ve ateş yağmuru altında vurulan arkadaşının yanına ulaştı. Onu sırtına alıp sipere geri getirdi. İnanılması güç bir mucize gerçekleşmişti ama ne yazık ki cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı…
Siperdeki diğer arkadaşı:
-          Sana değmez demiştim. Hayatını boşuna tehlikeye attın.
-          Değdi, dedi asker gözleri dolarak değdi…
-          Nasıl değdi? Arkadaşın ölmüş görmüyor musun?
-          Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak dünyalara bedeldi benim için… Hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı:
-          Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum…
3. Ders: Güven vermek ve güven duymak önemlidir. Duyulan güveni boşa çıkarmamak daha da önemlidir.

***
Çok çalışmak, emek harcamak, sevmek, paylaşmak ve güven vermek yaşamın anlamlı olmasını sağlar… Yaşamın uzun bir hikayeye benzediğini unutmayalım. Ancak önemli olan hikayenin ne kadar uzun olduğu değil, ne kadar iyi olduğudur...
Hepinize huzur dolu mutlu bayramlar…  


* İnternetten alıntı
* 2 Ekim 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı