Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

İyi de kötü de bizim içimizde...

‘‘İnsanlar doğduklarında iyidir’’ sözüne hemen hepimiz katılırız değil mi?
Hatta ailelerin (herhangi psikolojik bir sorunu yoksa) iyi evlat; öğretmenlerin iyi bir yurttaş yetiştirmek için büyük çaba harcadığına...
Peki, nasıl oluyor da daha sonra bazı insanlar iyi kalabilirken;  bazıları kötü ruhlu oluyor?
Bazı insanlar küçük bir mimikle ya da sözle moralimiz bozukken bile, neşelenmemizi sağlarken;
Bazı insanlar neşemizi, enerjimizi çalabiliyor?
Neden bazı insanlar iyilik meleği olarak anılırken; bazıları kıskanç, bencil, kötü olarak anılıyor...
Düşünürsek birçok neden bulabiliriz...
Elbette yaşam her zaman, herkese aynı derecede adil davranmıyor. Hak ettiğimiz, istediğimiz şeyleri elde edemeyebiliyoruz.
Ama bu durum kişiliğimizi, karakterimizi kötü yönde değiştirmeye neden olmalı mı?
Bu hafta Paulo Coelho’nun iyi ve kötüyü anlatan müthiş hikâyesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
***
Leonardo da Vinci; 'Son Aksam Yemeği' isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle
 karşılaştı...
 İyi'yi İsa'nın bedeninde, Kötü'yü de İsa'nın arkadaşı olan ve son yemeğinde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda'nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı...
  Resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı.
 Bir gün bir koronun verdiği konser sırasında, korodakilerden birinin İsa tasvirine çok uyduğunu fark etti.
 Onu poz vermesi için atölyesine davet etti, sayısız taslak ve eskiz çizdi.
 Aradan 3 yıl geçti. 'Son Yemeği' neredeyse tamamlanmıştı;
Ancak Leonardo da Vinci henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı...
 Leonardo'nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırmaya başladı.
 Günlerce aradıktan sonra Leonardo; vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu.
Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı.
 Leonardo; yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi. Çünkü artık taslak çizecek zamanı kalmamıştı. Kiliseye varınca yardımcılar adamı ayağa diktiler.
 
Zavallı, başına gelenleri anlamamıştı. Leonardo adamın yüzünde görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu...
Leonardo işini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduş; gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü. Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi:
 ‘‘Ben bu resmi daha önce gördüm.’’
 
‘‘Ne zaman?’’ diye sordu Leonardo da Vinci, o da şaşırmıştı.
‘‘Üç yıl önce’’ dedi adam...
‘‘Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce... O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum.
Pek çok hayalim vardı. Bir ressam beni İsa'nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti.’’
***
Aslın da iyi de kötü de bizim içimizde. Önemli olan biz ne olmaya karar verdik! 
 Hani bir söz vardır: ‘‘Bazı insanlar odaya girdiklerinde odayı aydınlatır, bazıları ise çıktıklarında’’
Her zaman odayı aydınlatanlardan olmanız temennisiyle... 

* 3 Aralık 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı