Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Önyargı üzerine…

Ünlü bilim adamı Einstein’ın önyargı üzerine söylediği bir söz vardır.
‘‘ Önyargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan zordur’’ diye…
Millet olarak bizde biraz önyargılıyız değil mi? Genellikle olumsuz bir bakış açımız vardır. Sonuca bakmadan şekle göre karar verir, hemen olayları ya da insanları yargılarız… Önyargılar çoğu zaman duygu, düşünce ve davranışlarımızı da negatif etkiler. Bu durumda Hem kendimize hem karşımızdakine zarar verebiliriz…
Bu hafta sizinle önyargı ile ilgili iki hikâye paylaşmak istiyorum…
Önyargısız günler dileği ile…

***
Genç adam, evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve pencere konusunda uzmandı. Fakat plâstik pencereler yaygınlaşınca, ahşap olanlara rağbet azalmıştı. Bu yüzden işleri pek iyi gitmiyordu. Üstelik de çocukları büyümüş, okula başlamışlardı...
Evin masraflarına okul masrafları da katılınca, istemeye istemeye yanında çalışan kalfayı işten çıkarmak zorunda kaldı. İşe biraz daha erken başlayıp, daha geç saatlere kadar çalışırsa işleri yetiştirebilir, kalfasına ayırdığı parayı da çocuklarına harçlık olarak verebilirdi.

Adam, bir gün çalışırken, elektrik kesildi ve uzun süre beklediği halde gelmedi. Aksi gibi, o akşamüzeri teslim etmesi gereken birkaç pencere vardı. Boş kalmayı sevmezdi. Planyayı yağladı, talaşları süpürdü. Biraz dinlenmek için eve çıkarken, sigortaya gözü takıldı. Eğer yanılmıyorsa, bu iş normal değildi. Biri gelip sigortayı kapatmış olmalıydı.

Şalteri kaldırınca, atölye aydınlandı. Tahminleri doğru çıkmıştı ama bu işe bir anlam veremiyordu. Şaka dese, böyle bir şaka yapılmazdı. Kendisini kıskanacak bir düşmanı da yoktu.

İşe koyulduğunda, yine aynı şey oldu. Ama bu sefer suçluyu görmüştü. Oğlu, evden atölyeye bağlanan merdiveni sessizce inmiş ve sigortayı kapattığı sırada, babasını karşısında bulmuştu.

Adam, on yaşına gelmiş bir çocuğun böyle bir haylazlığını affedemezdi. Bütün günü, onun yüzünden mahvolmuştu. Bir kere yapmış olsa, ses çıkartmazdı. Ama tekrarlaması, nerden bakılırsa bakılsın, büyük hataydı. Saçlarından yakalayıp sıkı bir tokat attı. Her şey onun iyiliği içindi. Belki vurduğu tokat, serseri olmasını engellerdi.

Adam, oğlunun gözyaşlarını görmezden geldi ve eve çıktıktan sonra, eşine dert yanarak:
‘‘ Bu çocuğun, okulda kimlerle arkadaşlık ettiğini bilmemiz lazım’’ dedi. ‘‘Eğer serbest bırakırsak, başımıza büyük dertler açacak!’’

Adam, bir süre düşündü. Sonunda da en kolay yolu buldu. Oğlunun hiç aksatmadan tuttuğu günlüğünde, arkadaşlarına ait ipucu olmalıydı. Eşi istemese de, ona kulak asmadı ve çocuğunun günlüğünü okumaya başladı.
Oğlu, en son sayfada: "Bu gece kötü bir rüya gördüm" diye yazmıştı. "Atölyede çalışırken, babamı elektrik çarpıyordu. Allahım onu koru! Ben elimden geleni yapacağım!

***

Ormana yakın bir köyde yaşayan karı- koca vardı. Çok istemelerine rağmen, çocukları olmamıştı…
Bir gün, genç kadın ormanda bir maymun yavrusu buldu ve kendi çocuğuymuş gibi bakmaya başladı…  Aradan birkaç yıl geçti ve bu çiftin bir bebekleri oldu. Maymun ise büyümüştü.
Adamın şehre indiği bir gün, kadın da bebeği uyutup böğürtlen toplamaya gitti. Eve döndüğünde bebeğin odasının kapısını açık olduğunu fark etti. Odaya girmek üzereyken maymunun ağzında kanlarla kapıdan çıktığını gördü. Üzüntüden ne yapacağını şaşıran kadın hemen tüfeğe sarıldı ve maymunu öldürdü. Odaya girdiğinde bebeğin beşiğinde mışıl mışıl uyuduğunu, beşiğin yanında başı koparılmış bir yılan gördü. Maymun bebeğinin hayatını kurtarmıştı…

* 31 Temmuz 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı