Paradigma sözcüğü Yunancadan geliyor. Kuram, algı, varsayım, dünya görüşü anlamında kullanılıyor. Biraz daha genelleştirirsek, gözle görmek değil; algılamak, anlamak ve yorumlamak anlamında...Paradigmalardan kastedilen şeyi anlamanın en basit yolu onları birer harita gibi görmektir. Hepimiz, “haritanın arazi olmadığını” biliriz. Harita, sadece arazinin bazı belirli özelliklerinin bir açıklamasıdır. İşte paradigma da tamı tamına budur. Bir kuram, bir açıklama ya da başka bir şeyin modelidir…
Diyelim ki bilmediğiniz bir kentte, belirli bir yere gitmek istiyorsunuz. Ama size yanlışlıkla başka bir kentin yol haritası verildi. İstediğiniz yere ulaşmanız mümkün olabilir mi? Ne kadar uğraşsanız didinseniz de gideceğiniz yere varamazsınız; öyle değil mi?
Davranışınızın üzerinde çalışabilirsiniz. Daha fazla çaba gösterir, daha çok çalışır, hızınızı iki katına çıkarırsınız. Ama bütün bu çabalarınız sizi yalnızca yanlış yere daha hızlı götürür.
Tutumunuz üzerinde çalışabilir, daha olumlu bir biçimde düşünebilirsiniz… Yinede istediğiniz yere ulaşamazsınız. Tutumunuz o kadar olumludur ki buna aldırış etmez, nereye giderseniz gidin, kendinizi mutlu hissedersiniz ama önemli olan nokta şu ki; yine de yolunuzu kaybetmiş olursunuz.
Temel sorunun davranış ya da tutumunuzla bir ilgisi yoktur. Sadece elinizde yanlış harita bulunması ile ilgilidir…
Elinizde gitmek istediğiniz kentin doğru haritası varsa, o zaman çaba önem kazanır. Yolda sizi saptıracak engeller çıkarsa o zamanda tutum önemli olur. ‘‘Ancak ilk ve en önemli koşul haritanın doğru olmasıdır…’’
***
Hepimizin kafasının içinde birçok harita bulunur… ‘‘Nesne ve olayları oldukları gibi gösteren haritalar’’ ya da ‘‘gerçeklikleri ve nasıl olmaları gerektiğini gösteren haritalar’’…
Başımızdan geçen her şeyi bu zihinsel haritalara göre yorumlarız… Biz dünyayı olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz; ya da nasıl görmeye koşullandırılmışsak, öyle…
Yaşantımız boyunca aile, okul, din, arkadaşlar, iş çevresi, meslektaşlar ve yeni toplumsal paradigmalar bizi sessizce, bilinçsizce etkiler. Değer yargılarımızın, paradigmalarımızın, zihinsel haritalarımızın biçimlenmesine yardımcı olur. Gördüklerimizi tanımlayabilmek için ağzımızı açtığımız zaman aslında kendimizi, algılarımızı ve paradigmalarımızı tanımlarız. Başkaları bizimle aynı fikirde olmadığı zaman, hemen onlarda bir aksaklık olduğunu düşünürüz…
***
Temel paradigmalarımız, haritalarımız ya da varsayımlarımızın ne kadar farkına varır ve kendi deneyimlerimizden ne kadar etkilendiğimizi anlarsak, o paradigmalar için o kadar sorumluluğu yüklenebiliriz. Onları inceler, gerçeklerle karşılaştırır, başkalarını dinler, onların algılarını öğrenmeye hazır oluruz. Böylece daha geniş bir tabloyu görürüz ve bakış açımız daha nesnel olur.
Yaşamımızda önemsiz değişiklikler yapmak istiyorsak, dikkatimizi tutum ve davranışlarımıza verebiliriz. Ancak çok önemli bir değişiklik yapmak istiyorsak o zaman temel paradigmalarımız üzerinde çalışmamız gerekir.
Thoreau’nun dediği gibi ‘‘Kötülüğün yapraklarını kesen her bin kişiye karşılık, ancak bir kişi köküne saldırır.’’ Bizde yaşantımız da çok önemli değişiklikler yapmak istiyorsak, tutum ve davranışlarımızın yapraklarını kesmekten vazgeçerek kökler üzerinde yani tutum ve davranışlarımızın kaynağı olan paradigmalar üzerinde çalışmalıyız…
* Stephen R. Covey’ den alıntı.
* 12 Haziran 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı
Blog Arşivi
-
►
2018
(12)
- ► Haziran 2018 (1)
- ► Mayıs 2018 (6)
- ► Nisan 2018 (2)
-
►
2017
(20)
- ► Kasım 2017 (2)
- ► Eylül 2017 (2)
- ► Ağustos 2017 (2)
- ► Temmuz 2017 (4)
- ► Haziran 2017 (1)
- ► Nisan 2017 (1)
-
►
2015
(34)
- ► Eylül 2015 (1)
- ► Nisan 2015 (9)
- ► Şubat 2015 (3)
-
►
2014
(22)
- ► Aralık 2014 (4)
- ► Kasım 2014 (4)
- ► Eylül 2014 (1)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (1)
- ► Nisan 2014 (1)
- ► Şubat 2014 (3)
-
►
2013
(43)
- ► Aralık 2013 (2)
- ► Kasım 2013 (4)
- ► Eylül 2013 (9)
- ► Haziran 2013 (4)
- ► Mayıs 2013 (4)
- ► Nisan 2013 (2)
- ► Şubat 2013 (4)
-
►
2012
(52)
- ► Aralık 2012 (4)
- ► Kasım 2012 (5)
- ► Eylül 2012 (4)
- ► Ağustos 2012 (4)
- ► Temmuz 2012 (4)
- ► Haziran 2012 (5)
- ► Mayıs 2012 (4)
- ► Nisan 2012 (5)
- ► Şubat 2012 (4)
-
►
2011
(45)
- ► Aralık 2011 (6)
- ► Kasım 2011 (5)
- ► Eylül 2011 (5)
- ► Ağustos 2011 (3)
- ► Temmuz 2011 (5)
- ► Haziran 2011 (12)
- ► Şubat 2011 (3)
-
▼
2010
(182)
-
▼
Aralık 2010
(182)
- Eğitim şart
- 16 mı?
- Kocaeli neden solun kalesi olmaktan çıktı?
- ...................................
- Hak mücadelesi...
- Trafik kazaları...
- Her saniye değerlidir...
- Kaybedecek zaman yok!
- Bir türlü anlayamıyorum...
- Öğrenmeye açık olmak...
- Banyan Ağacı Olabilmek...
- ......
- 2010
- Düşünmek...
- Geçen hafta...
- 10 Aralık 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köş...
- İyi de kötü de bizim içimizde...
- Ne anlatırsan anlat...
- Her şeye rağmen, dişhekimleri günü kutlu olsun...
- Kendimizle barışmadan Kocaeli seçmeniyle barışamayız
- 12 Kasım 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe...
- Kazlar ve takım ruhu
- En büyük bayram kutlu olsun...
- 22 Ekim 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe ...
- Sorunlara değil, çözümlere odaklanmak...
- Bisiklet yolu çizdim, o halde vizyonerim !!!
- Yürüyen köşk
- Bayramlar mı değişti, bizler mi yaşlandık?
- Otopark sorunu
- Sıcacık bir gülümseme dünyanın en kuvvetli antibiy...
- Anlamlı bir hikâye
- Elinizden geleni değil, ne gerekiyorsa!..
- Yazıklar olsun!
- Bağışlayın...
- ......
- Türkiye silahlanıyor mu, silahsızlanıyor mu?
- Sadece bir karar (2)
- Sadece bir karar (1)
- Düğün için yol kapatılır mı?
- Üzülmek neyi değiştirecek?
- Hormondan kaçarken, GDO’ya yakalanmak…
- Tenerife’in rögar kapakları, su, otopark ve çöp so...
- İçimden bir şey yazmak gelmiyor...
- Ne kadar çevreciyiz?
- Kocaeli 1. Kitap Fuarı…
- **************
- Kıymayın Efendiler!
- Tekrar soruyorum
- Sözde Kalmasın!
- MSG zararlı mı değil mi?
- Spor salonu olmayan spor lisesi!
- 24 Kasım Anadolu Lisesi…
- Çok geç olmadan!
- Yarın çok geç olabilir!
- Aklım karıştı…
- Oy kullanmak!
- Görünmeyen katkı, görünür başarı…
- Dört şey geri gelmez…
- Büyük düşünmenin büyüsü…
- Aklımıza takılanlar…
- Kadın erkek eşitliği komisyonu…
- Masal gibi…
- Uğur Mumcu Parkı…
- Siz nasıl çalışıyorsunuz?
- Küresel kararma…
- Teşekkür…
- Yeni yıl…
- ***
- Gül Baba Türbesi ve Tökely İmre Anıtı…
- Kabul edenler, etmeyenler? Kabul edilmiştir!
- Hayatın altın kuralları…
- Aday adayı olmak çook kolay…
- Buzdağının görünen yüzü…
- Ben lüksü sevmem…
- Velev ki…
- Kaliteli ve kalitesiz avukat…
- Yerel Seçimler, adaylar ve sorular…
- Yerim ihale kanununu…
- Ağız Sağlığı Sözde Kalmasın…
- Ne olacak halimiz…
- Üç hikaye, üç ders…
- Mikrop mu sorun, sorun mu mikrop?
- 18 Eylül 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe...
- Deniz Feneri…
- Çivi…
- Biz burada film oynamıyoruz…
- Ödül…
- 14 Ağustos 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık kö...
- Olumsuzlukları olumluya çevirme…
- Önyargı üzerine…
- Bilgisayar ve gençlik…
- Seçim sizin!
- Kelebek etkisi…
- Aklıma Takılanlar…
- İşsizlik mi zor, iş yüzünden ölmek mi?
- Paradigmalar (2)
- Paradigmalar (1) …
- Fark yaratmak…
- Güvenmek, güvenilmek...
- 68 Kuşağından İnternet Kuşağına…
-
▼
Aralık 2010
(182)