Geçen hafta ki yazımda paradigmaların zihinsel haritalar olduğundan, dünyayı olduğu gibi değil; nasıl görmeye koşullandırılmışsak veya nasıl görmek istiyorsak öyle gördüğümüzden bahsetmiştim. Bu hafta ki yazımda paradigmanın değişiminin gücünden bahsetmek ve paradigma değişimi ile ilgili bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum…
***
Bir sabah erken saatte, metroda herkes sessizce oturuyordu… Bazı insanlar gazete okuyor, bazıları düşüncelere dalmış, bazıları da gözlerini kapatmış, dinleniyorlardı. Sakin ve huzurlu bir ortamdı. Sonra birdenbire bir adam çocukları ile metroya bindi. Çocuklar o kadar yaramaz ve gürültücüydü ki bütün hava birdenbire değişmişti.
Adam oturdu, gözlerini kapattı… Durumla ilgilenmediği anlaşılıyordu. Çocuklar koşarak bağırıp çağırıyor, birbirlerine çantalarını fırlatıyor, hatta bazı yolcuların gazetelerini kapıyorlardı.
Ama adam kılını bile kıpırdatmıyordu… Öfkelenmemek zordu… Bir babanın çocuklarının bu kadar gürültü yapmalarına aldırmaması, en ufak bir sorumluluk duymaması inanılır gibi değildi. Metroda herkesin sinirlendiği belliydi. Sonunda biri dayanamayarak: ‘‘Beyefendi, çocuklarınız herkesi rahatsız ediyor. Onlara biraz sessiz olmalarını söyler misiniz?’’ dedi. Adam durumu yeni fark ediyormuş gibi bakarak usulca ‘‘Ah çok haklısınız… Bir şeyler yapsam iyi olacak. Şu anda hastaneden geliyoruz. Anneleri bir saat önce öldü…
Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyorum. Galiba çocuklar da bu duruma nasıl katlanacaklarını bilemiyorlar’’ diye yanıtladı.
O anda orada bulunan herkesin düşüncesi değişti. Birdenbire her şeyi başka türlü görmeye, başka türlü gördüğü için başka türlü hissetmeye ve başka türlü davranmaya başladı. Öfkenin ve kızgınlığın yerini merhamet, acı ve sevecenlik duyguları aldı… Yani paradigmaları birdenbire değişime uğradı… Durumu kavrar kavramaz; yas tutan adama üzülen, ona ve çocuklarına kızdıkları için utananların yanı sıra, en başında adamın önemli bir sorununun olduğunu kavrayıp anlamaya çalışarak ona yardım etmek isteyen kişilerde vardı kuşkusuz…
***
Bütün paradigma değişimleri bu hikâyedeki gibi birdenbire olmaz. Yaşam boyunca süren koşullanmalar sonucu yavaş ve zahmetli olabilir…
Değişimler ister birdenbire, isterse yavaş yavaş olsun bir paradigmanın değişimindeki güç, çok önemli bir değişikliğin temel gücüdür. Dünyaya farklı bir gözle bakmamıza yol açar.
Bütün paradigma değişimleri olumlu yönde de olmayabilir. Pek çok insan yaşamlarını tehdit eden bir sorunla karşılaştıklarında, önem verdikleri şeylere birdenbire başka açıdan bakmaya başlarlar. Evlendiklerinde, çocuk ya da torun sahibi olduklarında, yönetici veya liderlik gibi yeni bir rolü üstlendiklerinde düşüncelerinde, paradigmalarında değişim olur…
Paradigmalar güçlüdür… Çünkü onlar arkasından dünyayı gördüğümüz merceği yaratırlar…
İster doğru ister yanlış olsunlar; paradigmalarımız tutum ve davranışlarımızın dolayısı ile başkaları ile olan ilişkilerimizin kaynağıdır.
Tutum ve davranışlarımızın itici gücü düşüncelerimizdir. Bizler düşündüğümüz kadarız… Yaşadığımız sürece de düşüncelerimiz ile var olacağız…
Dünyayı arkasından gördüğümüz merceğin tertemiz olması için ‘‘ne düşündüğümüze’’ ve ‘‘kimlerle birlikte olduğumuza’’ çok ama çok dikkat etmeliyiz…
* 19 Haziran 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı
Blog Arşivi
-
►
2018
(12)
- ► Haziran 2018 (1)
- ► Mayıs 2018 (6)
- ► Nisan 2018 (2)
-
►
2017
(20)
- ► Kasım 2017 (2)
- ► Eylül 2017 (2)
- ► Ağustos 2017 (2)
- ► Temmuz 2017 (4)
- ► Haziran 2017 (1)
- ► Nisan 2017 (1)
-
►
2015
(34)
- ► Eylül 2015 (1)
- ► Nisan 2015 (9)
- ► Şubat 2015 (3)
-
►
2014
(22)
- ► Aralık 2014 (4)
- ► Kasım 2014 (4)
- ► Eylül 2014 (1)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (1)
- ► Nisan 2014 (1)
- ► Şubat 2014 (3)
-
►
2013
(43)
- ► Aralık 2013 (2)
- ► Kasım 2013 (4)
- ► Eylül 2013 (9)
- ► Haziran 2013 (4)
- ► Mayıs 2013 (4)
- ► Nisan 2013 (2)
- ► Şubat 2013 (4)
-
►
2012
(52)
- ► Aralık 2012 (4)
- ► Kasım 2012 (5)
- ► Eylül 2012 (4)
- ► Ağustos 2012 (4)
- ► Temmuz 2012 (4)
- ► Haziran 2012 (5)
- ► Mayıs 2012 (4)
- ► Nisan 2012 (5)
- ► Şubat 2012 (4)
-
►
2011
(45)
- ► Aralık 2011 (6)
- ► Kasım 2011 (5)
- ► Eylül 2011 (5)
- ► Ağustos 2011 (3)
- ► Temmuz 2011 (5)
- ► Haziran 2011 (12)
- ► Şubat 2011 (3)
-
▼
2010
(182)
-
▼
Aralık 2010
(182)
- Eğitim şart
- 16 mı?
- Kocaeli neden solun kalesi olmaktan çıktı?
- ...................................
- Hak mücadelesi...
- Trafik kazaları...
- Her saniye değerlidir...
- Kaybedecek zaman yok!
- Bir türlü anlayamıyorum...
- Öğrenmeye açık olmak...
- Banyan Ağacı Olabilmek...
- ......
- 2010
- Düşünmek...
- Geçen hafta...
- 10 Aralık 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köş...
- İyi de kötü de bizim içimizde...
- Ne anlatırsan anlat...
- Her şeye rağmen, dişhekimleri günü kutlu olsun...
- Kendimizle barışmadan Kocaeli seçmeniyle barışamayız
- 12 Kasım 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe...
- Kazlar ve takım ruhu
- En büyük bayram kutlu olsun...
- 22 Ekim 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe ...
- Sorunlara değil, çözümlere odaklanmak...
- Bisiklet yolu çizdim, o halde vizyonerim !!!
- Yürüyen köşk
- Bayramlar mı değişti, bizler mi yaşlandık?
- Otopark sorunu
- Sıcacık bir gülümseme dünyanın en kuvvetli antibiy...
- Anlamlı bir hikâye
- Elinizden geleni değil, ne gerekiyorsa!..
- Yazıklar olsun!
- Bağışlayın...
- ......
- Türkiye silahlanıyor mu, silahsızlanıyor mu?
- Sadece bir karar (2)
- Sadece bir karar (1)
- Düğün için yol kapatılır mı?
- Üzülmek neyi değiştirecek?
- Hormondan kaçarken, GDO’ya yakalanmak…
- Tenerife’in rögar kapakları, su, otopark ve çöp so...
- İçimden bir şey yazmak gelmiyor...
- Ne kadar çevreciyiz?
- Kocaeli 1. Kitap Fuarı…
- **************
- Kıymayın Efendiler!
- Tekrar soruyorum
- Sözde Kalmasın!
- MSG zararlı mı değil mi?
- Spor salonu olmayan spor lisesi!
- 24 Kasım Anadolu Lisesi…
- Çok geç olmadan!
- Yarın çok geç olabilir!
- Aklım karıştı…
- Oy kullanmak!
- Görünmeyen katkı, görünür başarı…
- Dört şey geri gelmez…
- Büyük düşünmenin büyüsü…
- Aklımıza takılanlar…
- Kadın erkek eşitliği komisyonu…
- Masal gibi…
- Uğur Mumcu Parkı…
- Siz nasıl çalışıyorsunuz?
- Küresel kararma…
- Teşekkür…
- Yeni yıl…
- ***
- Gül Baba Türbesi ve Tökely İmre Anıtı…
- Kabul edenler, etmeyenler? Kabul edilmiştir!
- Hayatın altın kuralları…
- Aday adayı olmak çook kolay…
- Buzdağının görünen yüzü…
- Ben lüksü sevmem…
- Velev ki…
- Kaliteli ve kalitesiz avukat…
- Yerel Seçimler, adaylar ve sorular…
- Yerim ihale kanununu…
- Ağız Sağlığı Sözde Kalmasın…
- Ne olacak halimiz…
- Üç hikaye, üç ders…
- Mikrop mu sorun, sorun mu mikrop?
- 18 Eylül 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe...
- Deniz Feneri…
- Çivi…
- Biz burada film oynamıyoruz…
- Ödül…
- 14 Ağustos 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık kö...
- Olumsuzlukları olumluya çevirme…
- Önyargı üzerine…
- Bilgisayar ve gençlik…
- Seçim sizin!
- Kelebek etkisi…
- Aklıma Takılanlar…
- İşsizlik mi zor, iş yüzünden ölmek mi?
- Paradigmalar (2)
- Paradigmalar (1) …
- Fark yaratmak…
- Güvenmek, güvenilmek...
- 68 Kuşağından İnternet Kuşağına…
-
▼
Aralık 2010
(182)