Hepimiz farklı kişiliklere sahibiz. Yetiştirilme ve yaşam tarzımız, karakterimiz, mizacımız, beğenilerimiz farklı…
Ama hepimizin ortak bir noktası var ki, kendimizi önemli hissetmek isteriz…
Hiç kimse değersiz biri gibi davranılmaktan, adam yerine konulmamaktan hoşlanmaz öyle değil mi?
Uzmanlara göre, Her insanın alnında görünmeyen harflerle beni önemli hissettir yazısı yazılı…
Bu yazıyı görmezden gelmeyelim ve unutmayalım; temelinde insanın dünyada kapladığı yeri gerçekten hak ettiğini bilme -değerinden emin olma- isteği yatar.
***
Çoğumuz karşımızdaki insanın duygu ve düşüncelerini konuşmaktansa, daha çok kendimizden bahsetmeyi tercih ederiz…
Aslında konuştuğumuz ya da anlattığımız konunun önemini ortaya koyan, karşımızdaki insanın ilgisini çekmesi, fark edilmesi ve anımsanabilmesidir. Biri ile konuşurken, onu dikkatli bir şekilde dinlediğimizi hissettirmeliyiz. Yani karşımızdaki kişiyi dinlerken başka şeylerle meşgul olmayıp, yüzüne bakmalıyız…
Eğer konuşmalarını onaylıyorsak haklısın, aynı fikirdeyim gibi onay sözcükleri ile konuşmasını desteklemeliyiz…
Edilgenliğe mahkum etmek yerine diyalog kurduğumuzu ve değer verdiğimizi, dikkate aldığımızı hissettirmeliyiz…
Siz ne kadar önemli biri olursanız olun, ancak karşınızdaki kişiye kendisini değerli hissettirdiğinizde, onun gözünde önemli olursunuz…
Araştırmalara göre, söylenen sözcükler ne kadar iyi ya da kötü anlamlı olursa olsun, zamanla unutulabiliyor. Buna karşın o kişiye hissettirdiğiniz “önemliyim” duygusu asla unutulmuyor…
***
Tokalaşırken muhatabının yüzüne bakmayan insanlara çok kızıyorum…
Tokalaşmak, önemli bir ayrıntı, bir değer göstergesi aslında…
Birinin elini sıkarken yüzüne bakmamız, ona verdiğimiz değeri gösterir.
Yalnız biraz dikkat! Kemik kıran cinsinden sert veya ölü balık tabir edilen gevşeklikte olmamalı…
Bunun yanında yeni tanıştığınız insanlara tanışma esnasında ve sonraki karşılaşmalarınızda ismi ile hitap etmeniz onların gözünde sizi yüceltecektir… Deneyin, fark edilecek ve fark edeceksiniz.
***
Toplum olarak eleştirmeyi pek severiz…
Bir başarıyı kabullenmek, kutlamak, övmek nedense içimize sinmez, zor gelir. Başarının altında mutlaka bir bit yeniği ararız. Özellikle ulaşmak istediğimiz güce veya her hangi bir hedefe varan kişileri eleştirmek, Süper Kupa finalinden daha heyecanlıdır. Hâlbuki hak ettikleri zaman insanları övmek, kutlamak onlara değerli oldukları hissini vermek, işte bunu yapabilmek gerçekten özel bir güç ister. Tabii eğer hak ediyorlarsa, kandırma ve oyalama, aldatma yoksa. Böyle bir tavır, bizim üstünlüğümüzü, farkındalığımızı ortaya koyar…
Aksi ise, tam manasıyla bir kompleks ve yetersizlik sakızı çiğnemeye benzer. Yine kendimizi öne çıkarmaya, rakibimizi ise yok saymaya çalışırız... “Ben” vurgusuna sığınırız. “Ben”, “bana”, “benim” gibi kelimeler yerine; sen, sana, senin, hatta daha iyisi “biz” i vurgulayan sözcükler kullandığımızda sihirli bir havanın estiğini de nedense, fark etmeyiz.
***
Oysa tüm Kocaeli, hatta tüm ülkenin biraz sihre ihtiyacı var. Bu sihri içtenlikle halk için, hepimiz için somut çabalar ortaya koyarak, diyalogla yaratabiliriz. Peki, uygulamada durum ne? Seçimler ve zamlar arasında, susuzluk ve su baskınları arasında sıkışan bizlerin böyle bir şansı var mı? Seçmen dediğimiz kitle, sonradan kendisine yol, su elektrik zammı olarak geri dönecek vaatler ve “yardımlarla” oyalanmayı hak ediyor mu? Tabii ki, hayır… Bu oyalamalar, böyle bir talihi tamamen yok ediyor. Halkımız, daha kalifiye ve uzak görüşlü, kendisine gerçekten önem veren bir yönetimi hak ediyor. Bugünü kurtarmak adına, insanlara yarınımızı ipotekleyen vaatler verilmesini değil…
* 9 Ağustos 2007 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı
* 9 Ağustos 2007 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı