Geçtiğimiz günlerde eşimin işi dolayısı ile şehir dışında bir iş geliştirme ve liderlik seminerine katıldık. Bu seminer 3 gün sürecek, yurt içi ve yurtdışı birçok lidere ev sahipliği yapacaktı. Aslında benim amacım çalışma ortamından biraz olsun uzaklaşmaktı. Seminer bahane. Hatta oturumlara katılmayıp spor yaparım, okurum, kafa dinlerim diyordum. Fakat seminerin hiçbir seansını kaçırmadan, neredeyse soluk almadan bütün konuşmacıları can kulağı ile dinledim. Arada çay ve yemek molaları vardı tabii ki...
İş hayatının zorlukları ile nasıl baş edilir? Nasıl pozitif insan olunur? Negatif insanlardan nasıl uzak kalınır? Bunca olumsuzluğun arasında derini kalın, kalbini ince tutarak yaşamın ve iş hayatının içinde nasıl kalınabilir? Başarılı olmak için, başkalarının sırtına basmadan, onu yücelterek ve elini tutarak birlikte nasıl çalışılır? Doğru bir tavırla çalışarak, hedeflediğimiz başarılara nasıl ulaşabilir? Gibi birçok pozitif mesaj ve bilgi aldık...
* * *
Kişisel gelişim için kendimize yatırım yapmak çok önemlidir. Genellikle insanlar yatırımı beynine yapmıyor. Oysa bilgi çağı olan 21.yüzyılda en büyük değer bilgidir. Şu anda dünya da kullanılan dil, bilgisayar dili. Yani ikili sistem. Beynimizi pozitif ve doğru bilgilerle doldurmalıyız. Çünkü beynimiz banka gibidir. Olumlu şeyler yatırırsak, olumlu şeyler alır, çözüme odaklı bir insan oluruz. Bunun yanı sıra kendimizi geliştirirken başkalarının gelişimine de katkı da bulunmayı unutmamalıyız...
Yaşadığımız toplumda küçük yaşlardan itibaren negatif verileri almaya başlıyoruz.
‘‘ Onu elleme cıss, öyle konuşma, öyle bakma, sakın yapma ’’ vs. gibi sayamayacağım kadar çok olumsuz emirlerle büyüyoruz. İş geliştirme seminerlerinin birinde konuşmacı bu konuyla ilgili çok güzel bir örnek vermişti. Bir konuşma esnasında kızına jandarma dediğin de, ‘‘ jandarıcam işte’’ diye yanıt almış. Çocuğuna o kadar çok ‘‘yapma etme’’ dediğini bu yanıttan sonra fark etmiş...
* * *
Hayatımızın kontrolünü elimize alabilmek için bir bedel ödememiz gerekiyor. Yapılan bütün işler, meslekler zordur elbette. Emek ister, bilgi ister. Ama daha da zor olanı, bir mühendis olarak Amerika’ya çalışmaya gittiğinizde tuvalet ya da havuz temizlemek zorunda olmanızdır. Aslında zorluk insanın iki kulağının arasındadır. Her sabah paranız olmasa bile heyecanla kalkabiliyorsanız, kazanabileceğiniz umudunu taşıyor ve nereye gittiğinizi biliyorsanız, dünya size yol verir.
Önüne engeller çıktığında bazı insanlar göğüsleyemeyip geri döner, bazıları da bu engelleri merdiven gibi görerek üzerine çıkar. Merdiveni kullanarak zirveye çıkanlardan büyük çoğunluk siz çıkamayın diye merdiveni yukarı çeker. Arkanız da kalanlar ise çıkamayın diye ayağınızda aşağıya çeker. Her iki durumda da güçlü olmak zorundasınız. Merdivene sıkı sıkı sarılın sakın bırakmayın. Sizi kimsenin aşağı çekmesine ya da çıkamayın diye merdiveni itmesine asla izin vermeyin...
* * *
Bu seminerin tamamını burada anlatmam mümkün değil tabii ki. Ancak ilgimi çeken noktalar ve sonunda da beni çok etkileyen bir öykü ile bitirmek istiyorum...
Öncelikle konuşmacıların tamamı pozitif ve dürüst biri olmanın ne kadar önemli olduğu konusunun üzerinde durdu. İnsanların size güvenmesi için dürüst olmalısınız. Bugün söylediğinizin yarın arkasında değilseniz, verdiğiniz sözleri tutmuyorsanız. İnsanlar peşinizden gitmez. Bu nedenle yapamayacağınız şeylerin sözünü vermeyin. Verdiğiniz sözün de ne pahasına olursa olsun arkasında durun.
Aslında yaşadığımız toplumda pozitif olabilmek gerçekten çok zor. Sokağa çıktığınız da burnundan soluyan birçok insanla karşılaşıyorsunuz. Neden bana baktın diye adam bıçaklayanlar bile var. Her şeye rağmen pozitif olmak zorundayız.
Pozitif olabilmek için içe dönük konuşmalar yapmamız gerektiğini daha önce okuduğum ‘‘İçe dönük konuşmanın gücü’’adlı kitaptan biliyordum. Hatta kitapta önerildiği gibi motivasyon sözcükleri içeren bir yazıyı banyo aynasına asmıştım. Size de öneririm. Sabah olumlu sözcükler ile güne başlıyor, gece o sözcükler ile yatıyorsunuz.
Nasılsın diye sorulduğundaki yanıtınız ‘‘Her zamankinden daha iyiyim’’olmalıdır. Bu kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır.
Bir şey yapmaya karar verdiğinizde hedefinizin olması çok önemlidir. Hedefleri olan insan nereye gideceğini bilir. Kendine olan güveni artar ve öncelikleri belli olur. Hedef tayini, plan ve stratejiler belirlendikten sonra doğru tavır ve sistemli bir çalışma gereklidir. Hedefe giderken mutlaka engeller çıkacaktır. Sağlık sorunları, çocuğunuzun sorunları, başarınızı çekemeyenler ama siz çözüme odaklanmalısınız. İnsanlar zorluklarla karşılaştığında ağlamayı seçer. Sizin sloganınız ‘‘ Çözümlerde Yaşa’’ olmalıdır.
Sadık, dürüst, pozitif, nereye gittiğini bilen insanlarla birlikte olun. Herkesin içinde başarma duygusu vardır. İnsanları yüreklendirin, içlerindeki başarma duygusunu ortaya çıkartın. İnsanların alınlarında görülmeyen harflerle yazılı olan ‘‘Beni önemli hissettir’’ yazısını görün. Yaptığı doğru ve güzel işlerde onları yüceltin ve ödüllendirin...
* * *
Seminerde en çok etkilendiğim ve unutamayacağım hikâye ise liderlik ve asalet simgesi olan kartal ile ilgili olandı. Kartalla ilgili ‘‘Yalan doğrudan, karanlık aydınlıktan kaçar. Güneş yalnızdır ama etrafına ışık saçar. Üzülme, doğruların kaderidir yalnızlık. Kargalar sürüyle, kartallar yalnız uçar.’’mesajı çoğumuzun cep telefonuna gelmiştir ama kartalın yaşamı hakkında bilmemiz gerekenler de varmış...
Kartalın yaşamı:
Kartal 70- 80 yaşına kadar yaşayabilen bir kuştur. Ancak bu yaşa ulaşabilmesi için kartalın 40 yaşında iken çok ciddi ve zor bir karar vermesi gerekir.
Kartal 40 yaşına vardığında gagası uzayıp göğsüne doğru kıvrılır. Pençeleri sertleşip avlarını kavrayamaz hale gelir. Kanatları yaşlanıp ağırlaştığı için uçması zorlaşır. Bu durumda kartalın iki seçeneği vardır. Ya ölecektir, ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Bu yeniden doğuş süreci beş ay kadar sürecektir.
Kartal yaşamayı seçerse eğer, bir dağın zirvesine uçar ve uygun bir kaya da yuva bulur. Gagasını kayaya vurmaya başlar. Acılı ve zorlu bir uğraştan sonra kartalın gagası yerinden sökülür, düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktığında bu yeni gaga ile pençelerini teker teker yerinden söker. Yeni pençeleri ile bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. Beş ay sonra kartal kendisine yirmi veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır olur...
Kendi yaşamımızda da sık sık bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalırız. Zafer uçuşunu sürdürebilmek için bize acı veren olumsuz eski alışkanlıklarımızdan, geleneklerimizden ve anılarımızdan kurtulmak zorundayız. Ancak geçmişin gereksiz sıkıntılarından kurtulduğumuz da, deneyimlerimizin yeniden doğuşumuzun getireceği olağanüstü sonuçlarından tam olarak yararlanabiliriz. Yaşamın provası yok. Bir kere yaşayın mükemmeli yaşayın.
* 8 Nisan 2007 Değişim 41 Dergisi