Bu hafta sonu ilköğretim son sınıf öğrencileri OKS (Orta Öğretim Kurumları) sınavına katılacak. Bir hafta sonrada lise öğrencileri ÖSS (Öğrenci Seçme Sınavı) sınavına katılacak…
Bu sınavlar da başarılı olabilmek için, kimi öğrenciler özel okullarda okudu. Kimi öğrenciler son üç yılın hafta sonlarını dershanelerde geçirdi. Kimi öğrenciler özel öğretmenlerden ders aldı. Kimi öğrenciler ise bunların hepsini birden yaptı…
Çünkü günümüzde iyi bir lise bitirmek, iyi bir üniversiteye girmek anlamına geliyor…
Sınavlara giren çocuklar ama asıl uğraşan, koşturan ve yönlendiren aileler. Çoğu zaman da çocuklarımızdan beklediğimiz, imkânsızlıklar yüzünden yapmak isteyipte yapamadıklarımız…
Basketbol kursundan alıp koşa koşa yüzme kursuna götürürken, oradan satranca, baleye…
Çocuklarımızın isteyip istemediğine çokta önem vermeyiz. Bu koşuşturmaca esnasında mızmızlanırlarsa eğer ‘‘Bize bu imkânlar verilse, neler yapardık’’ Deriz.
Çocuklarımızın doktor, mühendis olmasını isteriz.
İyi bir eğitim alması için bütün olanaklarımızı seferber ederiz.
Bu nedenle evlerde OKS ve ÖSS arifesinde bir heyecan, bir stres bir telaş yaşanır.
Ancak bu sırada unutulan, göz ardı edilen çok önemli bir şey vardır. Çocuklar ders çalışmaktan çocukluklarını gençliklerini yaşayamıyorlar…
Yanlış yönlendirmeler yüzünden sevdikleri, mutlu olacakları meslekleri seçmekte güçlük çekiyorlar.
* * *
Türkiye’deki nüfus artışı malum ve çok genç nüfusumuz var…
Nüfusumuzun yarısı 24 yaşın altında. Yani eğitim alma çağında. Sadece bu yıl ilkokula başlayan bir milyondan fazla öğrenci var. Nüfustaki bu artış her geçen yıl artan OKS ve ÖSS başvuru sayısı demektir. Bu da daha çok test, daha çok soru çözmek…
Sonuç olarak ülkemizdeki bu nüfus baskısı, eğitimdeki eşitsizliği ve sınav yarışlarını körüklüyor. OKS ve ÖSS’ de yapılan bir saatlik sınavla, sekiz ya da on iki yıllık eğitimin sonucunun ölçülmesi mümkün mü?
* * *
Aslında eğitim hakkı en temel insan haklarından biridir. Her öğrencinin kişiliğine ve yeteneğine göre eğitim alması gerekir.
Dar gelirlilerin çocuklarının özel okula ya da dershaneye gidememesi, özel ders alamaması, yüksek eğitimden yoksun kalması haksızlık değil mi?
* * *
Eğitim, hak, olanak ve özgürlüğünü çocuklarına, gençlerine yeterince sağlamayan toplumların çağdaşlaşabilmesi mümkün değildir.
‘Eğitim sistemimizin köklü bir reforma ihtiyaç var’. Kendine güveni olan, sorgulayıcı, araştırmacı bir gençlik yetiştirebilmek için ‘Temel Eğitim, Orta Öğretim, Yüksek Öğretim’ de yenilikler yapılması gerekiyor.
Çağın değişen koşullarına göre kendini sürekli yenileyen; eğitim programlarını toplumun insan gücü talebine göre sürekli geliştiren; dış dünyaya açık, etkin, verimli, dinamik, topluma ışık saçan bir yapıya kavuşturulması gerekiyor ki;
çocuklarımız okudukları okullarda mutlu ve aldıkları eğitimle edindikleri mesleklerde başarılı olsunlar.
* * *
Ulu önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ‘‘Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum.’’sözlerini anımsatarak, ‘tüm öğrencilere sınavlarında başarılar diliyorum.’
............................................................................................................................................................
Bizim Kocaeli Gazetesi ''Bizim Köşemiz''
Sınav kaygısı…
Müzeyyen Topçu TAN
Diş Hekimi- Öğrenci
* 7 Haziran 2007 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı
Bizim Kocaeli Gazetesi ''Bizim Köşemiz''
Sınav kaygısı…
Öğrenmeye her zaman açık olmak lazım…
İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden sonra, Açık öğretim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümün de okuyorum. Önce bir öğrenci, daha sonra da veli olarak duygularımı sizlerle paylaşmak isterim…
* * *
—Çok çalışıyorum ama sınavda dikkatim dağılıyor, yapamıyorum!
—Bu sınav hayatımın dönüm noktası!
—Bütün hayallerini benim ÖSS yi kazanmama bağladılar!
—Ya başaramazsam. Aileme ne derim sonra?
—Benim için çok masraf ettiler. Mutlaka kazanmalıyım!
Bu cümleler kulağımıza hiç yabancı gelmiyor değil mi?
Sınav kaygısı literatürde, öğrencinin sınavla doğrudan ilgisi olmayan olumsuz düşüncelerini arttıran, yoğun bedensel uyarılara yol açarak dikkati dağıtan, verimli çalışmayı ve öğrenmeyi güçleştiren yoğun bir uyarı durumu olarak tanımlanıyor.
Sınava hazırlanırken, ailelerin ve çocuğun kaygı duyması normal bir duygudur. Başarılı olabilmek için kaygı gerekli ama seviyesi önemlidir. Kaygının yıkıcı değil yapıcı olması gerekir. ‘Çevrenin ve ailenin yüksek beklentilerinin olması kaygı düzeyini olumsuz boyuta taşır’ ve yıkıcı bir düzeye erişir.
Yıkıcı kaygı düzeyi öğrenim faaliyetlerini olumsuz etkiler. Öğrenci çalışma sürecinden çok sonuca odaklanır. Yaşamdaki tek başarının sınav yarışını önde bitirmek olduğuna inandırılan öğrenciler yeterli performansı gösteremezler. Odaklandıkları konu; kendi performanslarının en iyisini başarmak yerine arkadaşlarından daha iyi olmaktır. Bu nedenle bazen çalışmalarının sonucu hüsran olabilir…
Sınav kaygısı yapıcı kaygıdan uzaklaşıp, yıkıcı kaygıya dönüştüğünde bir takım psikosomatik hastalıklara davetiye çıkartabilir.
Amacımız mutlu ve başarılı bireyler, evlatlar yetiştirmek ise kendimize sormamız gereken bir takım sorular var. İşte bir kaçı…
Çocuklarımızın yeteneklerinin farkında mıyız? IQ( Genel zekâ )ve E.Q (Duygusal zekâ) larını biliyor musunuz? Hangi konulara ilgi duyuyorlar? Hangi mesleği seçerlerse daha mutlu ve başarılı olabilirler?
Kendilerinin yapamadığı şeyleri çocuklarından isteyen ebeveynlere sık sık tanık olmaktayız. Enine boyuna düşünüp, kendimizin değil çocuklarımızın NE OLMAK ya da KİM OLMAK istedikleri konusunu kabullenme cesareti ve olgunluğunu göstermeliyiz.
Müzeyyen Topçu TAN
Diş Hekimi- Öğrenci
* 7 Haziran 2007 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı