Toplum olarak çok gergin ve öfkeliyiz…
Hemen her gün gazetelerde öfkeden gözü dönmüş insanların hiç uğruna birbirlerini yumrukladıklarına, hatta öldürdüklerini okuyoruz…
Artık televizyonların ana haber bültenlerinde:
“Karısını sokağın ortasında dövenleri, hatta bıçaklayanları,
Trafikte solladı ya da korna çaldı diye birbirine tekme tokat girişenleri,
Park yeri yüzünden ailesinin gözü önünde vurulanları,
Okullar arası spor müsabakalarında oyunculara bağırıp çağıran, öfkeden tepinip, tokat atan çalıştırıcıları,
Öğrencilerine ders anlatırken aşağılayıcı kelimeler söyleyen öğretmenlerin cep telefonu görüntülerini,
Slogan atarken boğazı yırtılıncaya, sesi kısılıncaya kadar tuttuğu takımın uğruna öleceğini söyleyen taraftarın; takımı maçı kaybedince küfür edip sahaya inip oyunculara saldırdığını,
Bununla yetinmeyip görevlilere ve karşı taraftarlara satır dâhil eline ne geçtiyse hücum ettiğini” daha sık görür olduk.
Geçtiğimiz günlerde ise; kentimiz de yapılan ‘Valilik Kupası Halkoyunları Yarışması’nda, bir hiç yüzünden çıkan kavga, veliler üzerinde üzüntüye öğrenciler üzerinde de bir ruhsal travmaya sebep oldu…
***
Halk oyunları toplumun duygularının, gelenek ve göreneklerinin kültürlerin nesilden nesile aktarılmasını sağlar. Toplumsal bağları güçlendirir. Dostluk, kardeşlik ve sevgiyi pekiştirir. Takım halinde çalışma kavramını hayata taşımayı sağlar…
Yarışmaların doğasında bulunan rekabet duygusu ile bir takım tatsızlıkların olması doğaldır belki.
Ama silahların çekildiği, insanların yaralandığı bir yarışmayı ifade edebilecek sözcükleri bulamıyorum…
Ortalığı savaş alanına çevirenler, hiç mi düşünmediler?
Yarışmaya katılan öğrenciler o gün için kim bilir ne zamandır hazırlanıyordu?
Belki de o gece heyecandan sabaha kadar uyu yamamamışlardı… Kalpleri minik bir serçenin kalbi gibi pır pır etmişti…
Aileler yarışmanın yapılacağı salona kim bilir ne kadar sevinçle, heyecanla gelmişlerdi?
Cıvıl cıvıl bir topluluğun önünde nasıl tekme tokat kavga edebildiler?
O korku dolu gözlerden akan yaşlar onları hiç mi etkilemedi?
Dağ başında mı yaşıyoruz? Kentin ortasında öğretmen evi silahla basılarak, insanlar yaralanıyor…
Neden bu kadar hoşgörüsüz bir toplum olduk?
Neden birbirimize tahammül edemiyoruz?
Neden sevgi ve saygı toplumu olamıyoruz?
Korku ve şiddet toplumu olarak kalmak kaderimiz mi?
İstersek bunu değiştiremez miyiz?
Aşırı rekabetçi olmak niye?
Neyi paylaşamıyoruz?
***
Herkes zaman zaman öfkelenebilir. Ama çoğumuz bu öfkeyle nasıl başa çıkacağımızı biliriz.
Öfke uzmanlara göre normal ve sağlıklı bir duygu ama kontrolden çıkınca yıkıcı hale dönüşüyor. İlişkilerde sorunlara yol açabiliyor…
Acaba tüm bunları üreten sadece eğitim sistemimiz mi?
Yoksa çatık kaşları ile sürekli öfke saçarak bağırıp çağıran; kendilerini sorgulayanları dinleme tahammülü göstermeyip azarlayan, hatta anlama zahmetine bile katlanmayan siyasetçiler mi?
***
Herhangi bir kimse öfkelenebilir. Bu kolaydır.
Ne var ki;
Doğru insana
Doğru derecede
Doğru zamanda
Doğru maksatla ve
Doğru biçimde öfkelenmek…
İşte bu zordur…
ARİSTO
* 28 Şubat 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı
* 28 Şubat 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı