Başbakan Recep Tayip Erdoğan AKP grup toplantısında;
“Türkiye’nin şu anda iç ve dış net borcu, 249 milyar Yeni Türk Lirasıdır. Öyle zannediyorum ki bunlar, özel sektörün dış borcunu da gelip kamu net borç stokuna dâhil etmek istiyorlar. Halkı kimse aldatmasın. Doğru konuşsunlar” dedi…
İktisatçılar net borç ve brüt borç kavramlarını açıklayarak, net değil brüt borçların hesaplanması gerektiğini söylüyor…
Yani brüt olarak baktığımızda 100 lira borcunuz varsa, 20 lira alacağımızın veya dış varlığımızın olması borcumuzu 80 liraya düşürmez. Borcumuz yine 100 liradır.
Hepimiz iktisat bilimini bilmek zorunda değiliz… Kelime oyunları ile aklımızı karıştırmayın lütfen…
Bu konu bana, Kocaeli Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 2006 yılının faaliyet raporunu anımsattı…
O zaman da İZAYDAŞ ve Yuvacık Barajına ait borçlar, bilânçonun pasifinde kamu borçları olarak gösterilmiş ama duran varlıkların değerleri bilânçonun aktifine alınmamıştı…
Yanlış, eksik, gerçekleri ortaya koymayan bir bilânço mecliste oylamaya sunulmuş, CHP grubunun bütün uyarılarına ve muhalefetine rağmen oy çokluğu ile kabul edilmişti.
Ayrıca var olan borçlarımız sadece merkezi yönetimin borçları mıdır?
Yarın bir gün Büyükşehir Belediyemiz borçlarını ödeyemezse “Bizi ilgilendirmez. Nasıl öderseniz ödeyin” mi diyeceksiniz?
***
“Muhalefet doğru rakamları kullanmıyor” dedi…
Bu rakamlar Merkez Bankası ve Türkiye İstatistik Kurumunun resmi rakamları değil mi?
TÜSİAD ve TOBB’’de durumun kritik olduğunu sık sık hatırlatmıyor mu?
ve ATV’yi satın alan Çalık Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çalık’ın babası, Malatya’da kurulu Anateks’in Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Çalık, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, “2 bin işçimi ücretsiz izne çıkardım. 500 personelle çalışıyoruz. Ayda 2 milyon dolar zararımız var. İşletmelerimi kapatmak zorunda kalacağım” diye mektup yazmadı mı?
Mahmut ÇALIK Başbakana yakınlığı ile bilinen iş adamı değil mi?
Sıkıntıda olduğunu sorunları olduğunu söylüyorsa, muhalifler de doğru söylüyordur herhalde…
Dünyadaki küresel dalgalanmanın kapıda olduğu bir ortamda, Türkiye’de potansiyel kriz tehlikesi olduğunu neden kabul etmiyorsunuz?
***
“Bizden önceki iktidar döneminde iç piyasalardan 2002 yılında ortalama sadece 9 ay vadeyle devlet borçlanabiliyordu. Bugün ise borçlanmaya ihtiyaç duyduğumuz takdirde tam 33 ay üzerine çıkabiliyoruz” dedi…
Uzun vade de borç ödemek güvenilirliği gösterir belki ama ekonomimizin çarklarının borçlanma ile dönmesi övünülecek bir konu mu?
Üst üste 5 yıl rekor büyüme yaşadık diyorsunuz. Peki, bu büyümenin bedeli ne oldu?
2002 yılından bu yana ekonomimiz toplumun her kesimine hakça dağıtıldı mı?
Yoksa sadece belli bir kesim mi yararlandı?
Hepimiz önümüzdeki 3–5 yılımızı ipotek ederek borçlanmadık mı?
Eskiden kredi kartı alabilmek için iki kefil ve çok sıkı kurallar varken, son yular da peynir ekmek gibi kredi kartı dağıtılmadı mı?
Atlamalı taksitten tutunda molalı ödeme diye yeni terimler üretilmedi mi?
“Şimdi al mayısta öde… İstersen on taksitte öde” diye reklâmlarla kafamız karıştırılıp borçlanmaya özendirilmiyor muyuz?
Bankalardan cep telefonlarımıza mütemadiyen “kredi al… Ne olur al…” mesajları gelmiyor mu?
Nasıl oldu da 5 yıl üst üste büyüyen ekonomi de işsizlik hiç düzelmedi?
Bir ekonomi de cari işlem açığının 38 milyar dolar kadar önemli boyutta olması, yani dışarıya döviz olması çok büyük bir risk ve potansiyel tehlike değil mi?
***
“Türkiye’nin çektiği küresel sermaye, küresel yatırım miktarı ne oldu biliyor musunuz? Tam 21 milyar 873 milyon dolarlara ulaştık. Bütün küresel sermayeyi ülkemize çekmek için de fellik fellik dünyayı dolaşıyoruz, dolaşmaya da devam edeceğiz” dedi…
2007 yılında doğrudan giren 21 milyon küsur dolarlık yabancı sermaye ne tür bir yatırım?
Türkiye yabancı sermayeyi çekti ama bu yatırımlarla yeni tesisler mi kuruldu? Yeni bir istihdam ve katma değer mi yaratıldı?
Yoksa mevcut bankalarımız, limanlarımız, fabrikalarımız yollarımız Telekom’mu satıldı?
***
“Ocak ayında, enflasyonda bütçe gerçekleşmelerinde yine hamdolsun sevindirici gelişmeler oldu. Bazıları bu tabloyu yanlış okuyabilirler” dedi…
Biz halk olarak bu tabloyu yanlış okumuyoruz Sayın Başbakan… Enflasyon hızı düşünce hayat pahalılığının azalmadığını çok iyi biliyoruz…
Enflasyon hızını ölçmede kullanılan 454 kalem maldan birçoğunu rüyasında bile göremeyen insanlar varken, sevindirici gelişmelerden nasıl söz edebiliyorsunuz?
Bizim ülkemizde ortalama gelir artışı enflasyonun altında kalmıyor mu?
Gittikçe satın alma gücümüz azalıyor, hayat şartlarımız zorlaşmıyor mu?
Biz mi yanlış biliyoruz?
* 21 Şubat 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı
* 21 Şubat 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı