Okullar yarıyıl tatiline girdi. Her yıl olduğu gibi karnesinde zayıf olan bazı çocuklar evden kaçtı. Hatta intihara teşebbüs edenler oldu. Sahte karne hazırlayan bir kişi yakalandı.
İyi niyetli sahtekârın biri çocuklara sattığı karneleri, ailelerinden dayak yemesinler diye hazırladığını söyledi…
‘‘ İstanbul’da bir ilköğretim okulunun karşısındaki büfede ekmek arası esrar satıldığı tespit edildi.’’ ‘‘Öğrenciler öğretmen bıçakladı.’’ ‘‘Okullara bıçakla, tabancayla gidilmeye başlandı.’’ ‘‘ On yaşındaki çocuklar sigara içmeye başladı.’’ ‘‘Okul tuvaletinde uyuşturucu kullanan çocuklar yakalandı.’’
Geçtiğimiz hafta gazete manşetlerinden bir kaçı böyle idi. Son derece ürkütücü bir tablo…
Hiçbir anne-baba çocuğunun kötü olmasını istemez. Yemez, yedirir; giymez, giydirir. En iyi okullara, dershanelere yollamak için elinden geleni yapar. Öyle ise çocuklarımıza neler oluyor?
Bütün bunlar, şiddet içeren bilgisayar oyunlarından ve dizilerden mi ya da tamamen sınav kazanmaya yönelik ezberci bir eğitim sisteminden mi kaynaklanıyor?
***
21. yüzyılda olmamıza rağmen ülkemizde eğitimle ilgili ciddi sorunlar yaşanıyor.
Okullarımızda eğitim bir tarafa bırakılarak, sadece öğretim yapılıyor. Çocuklar yeteneklerine göre sanat, spor ve müziğe yönlendirilse ve sosyalleşmesi sağlansa daha iyi olmaz mı?
En iyi liseyi veya üniversiteyi kazanıyor ama kazanabilmek için yaptığı spor veya müzikten vazgeçmek zorunda kalıyor. Okul bittiğinde asosyal, kendine güveni olmayan bireyler yetişmiş oluyor. Eğer kendini yetiştirdiyse o zaman da yurtdışına gidiyor. Ülkemiz ciddi anlamda beyin göçü yaşıyor.
Okullarımızda bedensel, zihinsel ve duygusal eğitimin aynı anda alınması şart...
Bilgi çağı, ‘bir tuşa dokun bilgi gelsin’ hazırcılığı çocuklarımıza yaptığımız en büyük haksızlık aslında. Onları şimdiden teknoloji tutsağı yaparak sanal bir gençlik yaratıyoruz.
Kırsal bölgelerimiz de ilköğretim zorunlu olmasına rağmen, okula yollanmayan kız çocuklarının olduğunu duyuyoruz. Hatta yapılan istatistiklere göre öğretim çağında olan bir milyon çocuğun okula gitmediğini okuyoruz. Öğretmensizlikten sınıflar birleştiriliyor ama yine de her sınıfa bir öğretmen düşmediğini görüyoruz.
Eğitimde çarpık bir yapı var. İmam Hatip Okullarının sayısı Türkiye’nin ihtiyaçlarının üzerinde... Bu okuldan mezun olan öğrencilerin ancak %10’u yüksek okul veya üniversiteye yerleştirilebiliyor.
Birçok konuda olduğu gibi iktidar partisinin eğitim alanında da çuvalladığını görüyoruz. Milli eğitimimiz bizim en önemli, en sancılı alanımız. Türkiye’nin çıkış yolu, ancak milli eğitimde yapılacak olan düzenlemelerle sağlanabilir. Ancak ne yazık ki bugünkü iktidarın bu sorunlara yönelik hiçbir çalışması yok…
***
Bu karamsar tablodan sonra size bir önerim var. 1 Mart tarihine kadar askı da kalacak olan seçmen listelerinde isminizin olup olmadığını kontrol etmeniz. Hatta 18 yaşını dolduran tanıdıklarınızı uyarmanız. Her ihtimale karşı T.C kimlik numaralarınızı öğrenmeniz. Zamanı geldiğinde sandığa giderek bu tabloyu değiştirme görevinizi oylarınıza yerine getirmeniz…