Her hafta salı günleri TBMM’de grubu olan siyasi partilerin grup toplantılarının tamamı
TRT 3 kanalından canlı yayınlanmakta…
AKP’nin grup toplantısında konuşan başbakan Erdoğan’ı dinlerken, sanki güllük gülistanlık, farklı bir ülkede yaşadığımızı zannediyorum…
Başbakan Erdoğan genellikle her hafta konuşmasında, ‘‘5 yıllık süreçte uluslararası ilişkilerin, işbirliğinin, ticaretin çok büyük bir sıçrama kaydettiğinden, esnafın ne kadar iyi durumda olduğundan, milletin heyecanlı-umutlu- yüksek moralli olduğundan, istikrardan’’ bahsediyor.
Ama etrafımıza baktığımızda esnafın kan ağladığını, kirasını ödeyemediğini, kepenk kapatmak üzere olduğunu görüyoruz…
Emekli, işçi, memur geçinemediğinden, çocuğunu okutamadığından bahsediyor. Kredi kartı harcamaları nedeniyle batmış durumdalar…
Orta ve küçük ölçekli işyerleri kapanmaya başladı. İşçilerini çıkarıyor…
Başbakanımızın bahsettiği mutlu, yüksek moralli, heyecanlı kişiler nerede? Doğrusu merak ediyorum…
***
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Avrupa Hesap Sistemi'ne (ESA) uyum nedeniyle milli gelir hesabında yapacağı yöntem değişikliği ile kişi başına düşen milli gelir bir gecede 2 bin dolar arttı…
Televizyon kanalları sokağa çıkıp ‘‘Dün gece kazandığınız 2 bin dolarla ne yapmayı düşünüyorsunuz’’ diye halka sordu.
Kimsenin kağıt üzerinde kalan 2 bin dolardan haberi yoktu. Aksine hayatın gittikçe zorlaştığını, geçim sıkıntısı içinde olduklarını söylediler…
Ekonomistler milli gelir hesabında revizyona gidilmesinin, cari açık oranını azaltıp, gayri safi milli ve yurt içi hâsılayı artıracağını anlatıyor.
Başbakanımız da grup toplantısında ‘‘kişi başı yurt içi hâsılanın 2 bin dolara yaklaştığını’’ rahatlıkla söylüyor…
Ama kâğıt üzerinde olması kendi kendimizi kandırmak değil mi?
‘‘Gayri safi milli hâsıla’’ ‘‘gayri safi yurt içi hâsıla’’ ‘‘cari açık’’ derken toplum olarak yakın da iktisatçı da olacağız zaten…
***
Biz biliyoruz ki; tüm dünya da olduğu gibi ülkemizde de insanların yüzde doksanı maaşlı ya da küçük ölçekli -serbest meslek- iş sahibidir. Bu yüzde doksanlık gurup toplam gelirin yüzde onunu paylaşıyor…
Geriye kalan nüfusun yüzde onu ise büyük iş sahipleri ve büyük yatırımcılardır. Bunlarda toplam gelirin yüzde doksanını paylaşıyor…
‘‘Enflasyon tek haneli olması’’, ‘‘paradan altı sıfır atılması’’, tüm gelirin yüzde onunu paylaşan yüzde doksanlık grubu, gelirin yüzde doksanını paylaşan yüzde onluk gruba dahil edemez…
Bu nedenle, Avrupa Hesap Sistemi'ne uyum nedeniyle milli gelir hesabında yapılan revizyonla artan gayri safi milli hâsıla ya da yurtiçi hâsılalarını anlatmayın bize Sayın başbakan…
Ekmeğe, suya, elektriğe, doğalgaza, akaryakıta, toplu taşıt araçlarına zam yapıldığı halde işçinin, memurun, emeklinin maaşına neden aynı oranda zam yapılmadığını anlatın...
Pirinç yerine neden bulgur ve makarna yememiz gerektiğini anlatın…
Kuraklık tüm dünya da yaşandığı halde neden bazı ülkeler etkilenmedi de bizim gibi ülkeler etkilendi onu anlatın…
Normal vatandaşa üç kuruş kredi vermek için bütün malını mülkünü teminat gösterdiği halde bin dereden su getiren bankaların, verdikleri şartlarda kendilerinin bile kredi alamayacakları bildikleri halde, Çalık şirketler grubuna üç yıl ödemesiz 10 yıl vadeli krediyi nasıl verdiklerini anlatın…
Bu konu da size hesap soran muhalefete; ‘‘Bu, sermaye ırkçılığıdır. Türkiye’nin ekonomisini, dış ticaretini, büyümesini, istihdamını hedef alan son derece tehlikeli bir yaklaşımdır. Yatırımın, sermayenin, ticaretin rengi, ırkı, milleti olmaz.
Türkiye’nin menfaatine, Türk milletinin çıkarına olan neyse, biz onu yaparız.
Bu yaklaşımın Türkiye’yi geçmişte nerelere taşıdığını, hangi krizlere taşıdığını da çok iyi biliyoruz.
Ne hakkınız var millete bedel ödetmeye? Ne hakkınız var bu ülkeye, bu ülke ekonomisine bedel ödetmeye? Nereden buluyorsunuz bu hakkı? Bu yetkiyi kendinize nereden yüklüyorsunuz?’’
Diyorsunuz…
Hiç nakit parası olmayan bir şirketin bankalardan kredi alarak iş yapmaya kalkması ülke ekonomisine bedel ödetmek değil midir? Bu para kimin parası? Devletin, milletin parası mı, yoksa banka yönetim kurulu üyelerinin müdürlerinin mi? Bunun hesabını sormak elbette muhalefet partilerinin hatta biz milletin görevi…Sonuçta para sizin cebinizden değil, bizim cebimizden çıkacak…
‘‘Neden sinirleniyorsunuz?’’ onu anlatın…
* 1 Mayıs 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı
* 1 Mayıs 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı