Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Varsa yoksa türban…

Sanki ülkemizin bütün sorunları çözümlendi…
Tek bir sorunumuz kaldı türban…
Benzine, doğalgaza, elektriğe, ekmeğe yapılan zamlar sorun değil…
Varsa yoksa türban…
Dünya çalışma örgütü’nün (ILO) hazırladığı raporda 2008 yılının kriz yılı olacağı, dünya genelinde 5 milyon çalışanın işsiz kalacağını bildirmesi bizi hiç ilgilendirmiyor…
Sanki bizde işsiz yok, bu krizden de etkilenmeyeceğiz…
Penaltı atacak olan futbolcuya kenetlenmiş seyircilerin sessizliği ve dikkati ile odağımızı türbana vermişiz…
Ne tersanelerde iş kazaları sonucu hayatını kaybeden veya sakat kalan emekçiler,
Ne Kütahya’ da bakımsızlıktan dolayı kırılan raylar yüzünden ölen masum insanlar,
Ne İstanbul’da belediyenin göz yumduğu kaçak maytap imalathanesinde kaybedilen canlar,
Sönen ocaklar, yetim kalan yavrular,
Ne onların ülke çoğunluğunun durumunu gösterir birbirinden acıklı yaşam öyküleri değil…
İlle de türban,
İlle de takmamız lazım, takarsak özgür oluruz düşüncesi…

Çene altından mı bağlansın?
Hangi marka olsun?
Saçın şekli belli, olsun mu olmasın mı?
Belli olmaması için röntgen filmi konsun mu konmasın mı?
Toplu iğnenin topu ne renk olsun?
Türbanla göz farının rengi aynı mı olsun ya da göz farı hiç mi olmasın?

Saçını örterek üniversiteden içeri girmeyi özgürlük olarak düşünen hemcinslerimi; üniversiteye gittiğim yıllarda anlayamamıştım. Şimdi de anlayamıyorum…
Arkadaşlarımız o yıllar da, türban yasak olduğu için takma saçla okula devam ediyorlardı. Ama günah diye erkek hastalara bakmıyorlardı…
İnançlara son derece saygılıyımdır. Saçma bulsam da kabul etmesem de kimseyi inandığı değerler için kategorize etmemeye çalışırım.
Ancak kabul etmekte zorlandığım; doktor veya doktor adayı türbanlı öğrencilerin erkek hastalara bakmamaları…
Hiçbir doktor ya da doktor adayı öğrenci; cinsiyetine, ırkına, inancına, politik görüşüne, kılık kıyafetine, ekonomik durumuna bakarak, hastayı ayıramaz. Kendisinden tıbbi yardım isteyen kişiyi erkek ya da kadın olarak değil, sadece hasta olarak görmesi gerekir…
Gerçi mezun olduktan sonra bu arkadaşlardan bazılarının erkek hastaları muayene ettiklerine de tanık oldum. Artık Hipokrat yemininden mi ticari kaygıdan mıdır bilemem!

Düşünebiliyor musunuz; doğuda ücra bir kasabada tek kadın doktorsunuz.
Erkek hastaya bakmayı reddediyorsunuz. Sizin müdahalenizle kurtulacak birini üç saat uzaklıkta ki hastaneye yolluyorsunuz. Karda, kışta hasta dayanamıyor, ölüyor…
Bu hasta sizin yakınınız olsaydı bakış açınız değişir miydi?
Hastayı kaybettiğiniz de kimi suçlardınız?
Bu durum da ne yapardınız?

Evet, ülkemiz ikiye bölündü…
Üniversite öğrencileri türban taksın ve takmasın diyenler…
Tıpta ve dişhekimliği’nde okuyan öğrenciler okulda iken hasta bakıyorlar…
Öğrenci türban taksın ama hasta bakarken türbanını çıkarsın mı?
Türban taksın ama hastalara bakmasın mı?
Kafalarımız iyice karıştı…
Türban takan takmayan ayrımı yaparak, neden bizi bölüyorsunuz?
Neden ülke gündemini geriyorsunuz?
Sokağa çıktığımızda birçok türbanlı, başörtülü kadınlarımızı görüyoruz. Kimse de onları türban takıyor diye horlamıyor, taşlamıyor…
Ama özlemi duyulan model alınan ülkelerde ki islami şartlara uygun giyinmeyen kadınların taşlandığını, dövüldüğünü, yüzlerine kezzap atıldığını duyuyoruz.
Afganistan’da su dolu çukurdan atlarken eteğini çamurlanmasın diye kaldırdığı sırada topuğu görüldüğü için kadın öldürülüyor…
Kadın hakları ile ilgili bir makaleyi internetten indirdiği için gencecik öğrenci, idama mahkûm ediliyor…
İran’da kadınları bilinçlendirmeye çalıştığı için aylık kadın dergisi kapatılıyor…
Yine İran’ da kadın polisler, erkeklerle eşit yasal haklara sahip olma talebiyle gösteri yapan bir grup kadını sopayla dövüyor…
Bu mudur özgürlük?
Ey türban takınca özgür olunacağını savunan kadınlar, bunu mu istiyorsunuz?
Neden kocasından, babasından, ağabeyinden dayak yiyen, işkence gören kadınlar için eylem yapmıyorsunuz?
Neden onları bilinçlendirmek için uğraşmıyorsunuz?

Bütün bunlar temel, derin ve bu dönemde tarihsel bir kırılmaya yol açabilecek sorunlarlarla ilgili gündemin değiştirilmesine yönelik bir oyun mu?
Neden geçen beş yılda değil de şimdi?
Neden? 

* 7 Şubat 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı