Kandıra’nın şirin köylerinde kadınlarla bol bol sohbet etme imkânı bulduk…
Hepsi misafirperver, güler yüzlü, hazır cevap ve kendilerine güveni olan kadınlar…
“Hayatından memnun musun? Var mı bir isteğin?” diye sorduğumuzda anlatmaya başlıyorlar isteklerini… Aslında istedikleri o kadar masum şeyler ki; bir sosyal devletin yurttaşlarına zaten sağlaması gereken en doğal hakları…
***
Geçen yıl AKP hükümetinin fındık fiyatlarını düşürmesi hepsinin belini bükmüş. Borç harç yaşamaya çalışıyorlar. Hasta olanlar tedavisini olamamış, ilacını alamamış. Çocuklarını dershaneye yollayamamış.
İstedikleri çok fazla bir şey değil aslında, sadece bir lokma bir hırka yaşamak…
Bütün yıl boyunca verdikleri emeği teri karşılayacak, eşe dosta muhtaç olmadan karınlarını doyuracak, çocuklarını okutabilecek-özel okul akıllarından bile geçmiyor- gelire sahip olabilmek…
Evlenme çağına gelmiş çocuğunu fazla borca harca girmeden evlendirebilmek, hastalandıklarında tedavi olabilmek, ilaçlarını alabilmek…
Hawaii Adaları’na tatile gitmek, yat ya da kat alabilmek değil yani…
İnsanca ve onurluca yaşamak için gereken neyse en asgarisini istiyorlar fazlasını değil… Yaşlı bir teyzenin “Tayyip oğluna gemi almış, içine fındıkları mı koyacak?” demesi bizleri hem güldürdü hem düşündürdü…
***
Fiskobirlik geçen yıl fındık taban fiyatını 7,5YTL olarak açıklanmıştı. Ancak stoklarının fazla olması ve piyasadaki arz fazlalığını alabilecek parasının olmaması sebebi ile fındık alımı yapamamıştı.
Dünyadaki fındık stokları yetersiz olduğundan, uluslar arası piyasalarda fındığın fiyatının artacağı beklenirken, tam tersine düşürülmüştü. 2002 genel seçimlerin de AKP fındık üreticisine ürününün hakkını vereceğini vaat ederek Karadeniz bölgesinden beklenenden çok fazla oy almıştı.
2006’da ne değişti de, başbakan kendisine en büyük desteği veren Karadeniz halkına karşı bu kadar acımasız davrandı?
Sebep fındık üreticilerinin hemfikir olduğu gibi; en büyük fındık ihracatçılarından biri olan başbakanın danışmanı Cüneyt Zapsu’nun piyasadan düşük fiyatla topladığı fındıktan çok fazla kar etmek istemesi mi acaba?
***
Ülkemizde açlık sınırında yaşayan bir milyon, yoksulluk sınırında yaşayan yirmi milyon insan olmasına rağmen, bugüne kadar bir toplumsal patlama ile karşılaşmadık. Uzmanlar bunun nedenini geleneksel geniş aile yapısının sürdürüldüğü bir toplumda yaşıyor olmamıza bağlıyor…
Bizim toplumumuzda girmeye çalıştığımız AB ülkelerinin aksine çocukların bütün öğrencilik süreci, hatta düğün dernek masrafları, ev eşyaları aileler tarafından karşılanır. Bu yardım evlendikten sonra da devam eder. Tarhana, salça, yufka, turşu, reçel, patates vb. köylerden yollanır. Gerekirse aynı çatı altında oturulur. İşte bu sebeple asgari ücretle ev geçindirmeye çalışanlar idare edebiliyorlar. Ne yazık ki son beş yıldır bu yardımları yollayanların şu an da kendilerinin de yardıma ihtiyacı var.
***
Günü birlik yaşamayı, günü kurtarmayı kar sayarak daha ne kadar yaşayabiliriz ki?
Şöyle arkamıza yaslanıp bir düşünelim… Son beş yıldır hayatımız da neler değişti? Değişimler olumlu mu olumsuz mu? Peki, önümüzde ki beş yılda neler değişecek?
Hangi noktada olacağımızı hedefledik mi?
Aynı konumda olmak yerine hayatımızı olumlu anlamda değiştirecek bir konum da olmak daha iyi olmaz mı?
Bu soruları kendimize soralım. Beş yıl önce verdiği sözlerin hiç birini tutmayan AKP’nin şimdiki vaatlerini ona göre değerlendirelim…
* 5 Temmuz 2007 Bizim Kocaeli haftalık köşe yazısı
* 5 Temmuz 2007 Bizim Kocaeli haftalık köşe yazısı