Kısa vadeli zararları (24 saat)
Görüş alanında daralma…
Kalp pilinin bozulma riski. …
Yoğun stres ve yorgunluk hissi...
Konsantrasyon ve dikkat bozulması…
Kulak çınlaması ve kulaklarda ısınma…
İşitmede geçici aksaklıklar oluşması…
Baş ağrıları ve sersemleme…
Uzun vadeli zararları (10 yıl)
Genetik yapının bozulması…
Beyaz kan hücresi (lenfoma) kanseri…
Kan beyin bariyerinin zedelenmesi…
Kalp rahatsızlıkları…
Hafıza zayıflaması ve beyin tümörü riski…
Kalıcı işitme bozuklukları…
Embriyo gelişiminin zarar görmesi…
Kadınlarda düşük riskinin artması…
Kan hücrelerinin bozulması…
Bağışıklık sisteminin bozulması…
Yüksek tansiyon…
Sperm sayısının azalması…
Cilt kanseri…
***
Otuz yıl önce üretimi gerçekleşen cep telefonu ile bizim tanışıklığımız, 80’li yılların ortalarına doğru oldu…
Önceleri gereksiz bulsak da, zamanla hepimizin bir, hatta iki tane cep telefonu oldu…
Cep telefonları hayatımıza o kadar adapte oldu ki, onsuz adım atamaz olduk…
İlk çıktığında takoz gibi olan cep telefonları, teknoloji alanında gerçekleşen baş döndürücü gelişmelerle avuç içinde kaybolan minicik, zarif telefonlara dönüştü…
Sadece küçülmekle kalmadı. Kablosuz iletişim kurmak amacı ile üretilen cep telefonu, günümüzde konuşmaktan çok mesajlaşmak, müzik dinlemek, fotoğraf ve video görüntüsü almak, oyun oynamak, ses kaydı yapmak, internete bağlanmak gibi özellikleri için de kullanılıyor…
Çalar saat, hesap makinesi, ajanda, telesekreter vs. gibi özelliklerini de unutmamak lazım…
Yaşamımızın her anına, her alanına bu kadar sızmış cep telefonumuz olmadan daha önceleri nasıl yaşıyorduk acaba?
***
Bilim adamları cep telefonlarının yukarıda sıralanan olumsuz etkileri gerçekleştirdiği konusunda sürekli uyarılar yapıyor…
Özellikle beyin kanserini tetiklediğini söylüyor. Ama hiç birimiz ciddiye almıyoruz…
Hani ‘‘Biz Türk’üz… Bize bir şey olmaz’’ anlayışı var ya…
Acil durumlarda ulaşmak istediğiniz kişiye bulup, haberleşmek elbette çok önemli. Ama sağlığımız çok daha önemli değil mi?
***
Tıp alanında çok sayıda ödül sahibi İngiliz beyin cerrahı Prof. Vini Khurana, cep telefonlarının sigaradan ve asbestten de daha zararlı olduğunu, on yıl boyunca cep telefonu kullananların beyin kanserine yakalanma oranlarının iki kat arttığını açıkladı…
Prof. Vini Khurana ‘‘Cep telefonlarınızı mümkün olduğu kadar az kullanın. Mecbur olmadıkça kullanmayın’’ diyor. Hükümetlerin acil önlemler almasını ve üreticilerin radyasyon seviyesini mutlaka düşürmesi gerektiğini söylüyor…
Eğer gerekli önlemler hemen alınmazsa gelecek on yıl içinde beyin tümörü vakalarında büyük artış görülebileceğini ifade ediyor…
***
Bilim adamları, son dönemde Amerika'da başlayan ve daha sonra Avrupa ile Türkiye’de de rastlanan arıların koloniler halinde ölme sebebinin cep telefonlarının yaydığı radyasyondan dolayı olduğunu ileri sürüyor…
Gazi Üniversitesi Biyofizik Anabilim Dalı akademisyeni Bahriye Sırav Aral ise yaptığı açıklamada, "Cep telefonunun etkileri uzun metrajlı bir korku filmine benziyor" yorumunu yapıyor…
Arıların yanında yön bulma yeteneği ile hayatını sürdüren güvercin gibi kuşların da yaşamının tehlikede olduğunu söyleyen Aral, "Güvercinlerin dünyanın birçok yerinde binalara çarpmasının nedeni, yerin çekirdeğindeki demir iyonlarının dengesinin değiştiğinin göstergesidir. Çünkü güvercinlerin yönlerini yerin manyetik alanına göre tayin ettiği biliniyor." yorumunu yapıyor…
Son yıllarda yunusların karaya vurarak yaşamını kaybetmesini de, baz istasyonları, uydu ve mikrodalga hareketlerinin artışına bağlıyor ve canlıları büyük tehlikelerin beklediğini de sözlerine ekliyor…
***
Yaşadığımız ortamda yüksek gerilim hatlarının, radyo ve televizyon dalgalarının, bilgisayarların ve elektrikli diğer eşyaların yaydığı elektromanyetik kirlenme var. Biz farkına varmasak ta sürekli elektromanyetik dalgalara maruz kalıyoruz. Elektromanyetik kirlenme beyinden hücrelere gönderilen sinyalleri engelleyerek vücudun bağışıklık sistemine zarar veriyor…
Bu kadar elektro manyetik kirliliğin olduğu ortamda, çok acil durumlar dışında cep telefonu kullanmaktan uzak duralım…
Hele hele göz bebeklerinin içine baktığımız çocuklarımızın cep telefonu kullanımını asgariye indirelim. Hatta onları bilinçlendirerek tamamen vazgeçirelim…
* 3 Nisan 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı
Blog Arşivi
-
►
2018
(12)
- ► Haziran 2018 (1)
- ► Mayıs 2018 (6)
- ► Nisan 2018 (2)
-
►
2017
(20)
- ► Kasım 2017 (2)
- ► Eylül 2017 (2)
- ► Ağustos 2017 (2)
- ► Temmuz 2017 (4)
- ► Haziran 2017 (1)
- ► Nisan 2017 (1)
-
►
2015
(34)
- ► Eylül 2015 (1)
- ► Nisan 2015 (9)
- ► Şubat 2015 (3)
-
►
2014
(22)
- ► Aralık 2014 (4)
- ► Kasım 2014 (4)
- ► Eylül 2014 (1)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (1)
- ► Nisan 2014 (1)
- ► Şubat 2014 (3)
-
►
2013
(43)
- ► Aralık 2013 (2)
- ► Kasım 2013 (4)
- ► Eylül 2013 (9)
- ► Haziran 2013 (4)
- ► Mayıs 2013 (4)
- ► Nisan 2013 (2)
- ► Şubat 2013 (4)
-
►
2012
(52)
- ► Aralık 2012 (4)
- ► Kasım 2012 (5)
- ► Eylül 2012 (4)
- ► Ağustos 2012 (4)
- ► Temmuz 2012 (4)
- ► Haziran 2012 (5)
- ► Mayıs 2012 (4)
- ► Nisan 2012 (5)
- ► Şubat 2012 (4)
-
►
2011
(45)
- ► Aralık 2011 (6)
- ► Kasım 2011 (5)
- ► Eylül 2011 (5)
- ► Ağustos 2011 (3)
- ► Temmuz 2011 (5)
- ► Haziran 2011 (12)
- ► Şubat 2011 (3)
-
▼
2010
(182)
-
▼
Aralık 2010
(182)
- Eğitim şart
- 16 mı?
- Kocaeli neden solun kalesi olmaktan çıktı?
- ...................................
- Hak mücadelesi...
- Trafik kazaları...
- Her saniye değerlidir...
- Kaybedecek zaman yok!
- Bir türlü anlayamıyorum...
- Öğrenmeye açık olmak...
- Banyan Ağacı Olabilmek...
- ......
- 2010
- Düşünmek...
- Geçen hafta...
- 10 Aralık 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köş...
- İyi de kötü de bizim içimizde...
- Ne anlatırsan anlat...
- Her şeye rağmen, dişhekimleri günü kutlu olsun...
- Kendimizle barışmadan Kocaeli seçmeniyle barışamayız
- 12 Kasım 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe...
- Kazlar ve takım ruhu
- En büyük bayram kutlu olsun...
- 22 Ekim 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe ...
- Sorunlara değil, çözümlere odaklanmak...
- Bisiklet yolu çizdim, o halde vizyonerim !!!
- Yürüyen köşk
- Bayramlar mı değişti, bizler mi yaşlandık?
- Otopark sorunu
- Sıcacık bir gülümseme dünyanın en kuvvetli antibiy...
- Anlamlı bir hikâye
- Elinizden geleni değil, ne gerekiyorsa!..
- Yazıklar olsun!
- Bağışlayın...
- ......
- Türkiye silahlanıyor mu, silahsızlanıyor mu?
- Sadece bir karar (2)
- Sadece bir karar (1)
- Düğün için yol kapatılır mı?
- Üzülmek neyi değiştirecek?
- Hormondan kaçarken, GDO’ya yakalanmak…
- Tenerife’in rögar kapakları, su, otopark ve çöp so...
- İçimden bir şey yazmak gelmiyor...
- Ne kadar çevreciyiz?
- Kocaeli 1. Kitap Fuarı…
- **************
- Kıymayın Efendiler!
- Tekrar soruyorum
- Sözde Kalmasın!
- MSG zararlı mı değil mi?
- Spor salonu olmayan spor lisesi!
- 24 Kasım Anadolu Lisesi…
- Çok geç olmadan!
- Yarın çok geç olabilir!
- Aklım karıştı…
- Oy kullanmak!
- Görünmeyen katkı, görünür başarı…
- Dört şey geri gelmez…
- Büyük düşünmenin büyüsü…
- Aklımıza takılanlar…
- Kadın erkek eşitliği komisyonu…
- Masal gibi…
- Uğur Mumcu Parkı…
- Siz nasıl çalışıyorsunuz?
- Küresel kararma…
- Teşekkür…
- Yeni yıl…
- ***
- Gül Baba Türbesi ve Tökely İmre Anıtı…
- Kabul edenler, etmeyenler? Kabul edilmiştir!
- Hayatın altın kuralları…
- Aday adayı olmak çook kolay…
- Buzdağının görünen yüzü…
- Ben lüksü sevmem…
- Velev ki…
- Kaliteli ve kalitesiz avukat…
- Yerel Seçimler, adaylar ve sorular…
- Yerim ihale kanununu…
- Ağız Sağlığı Sözde Kalmasın…
- Ne olacak halimiz…
- Üç hikaye, üç ders…
- Mikrop mu sorun, sorun mu mikrop?
- 18 Eylül 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe...
- Deniz Feneri…
- Çivi…
- Biz burada film oynamıyoruz…
- Ödül…
- 14 Ağustos 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık kö...
- Olumsuzlukları olumluya çevirme…
- Önyargı üzerine…
- Bilgisayar ve gençlik…
- Seçim sizin!
- Kelebek etkisi…
- Aklıma Takılanlar…
- İşsizlik mi zor, iş yüzünden ölmek mi?
- Paradigmalar (2)
- Paradigmalar (1) …
- Fark yaratmak…
- Güvenmek, güvenilmek...
- 68 Kuşağından İnternet Kuşağına…
-
▼
Aralık 2010
(182)