Büyükşehir Belediye Meclisi Aralık ayı toplantısının gündem maddelerinden biri, karayolları ve perşembe pazarı alanlarının yeni bir kent merkezi olarak düzenlenmesi idi… Büyükşehir Belediyesinin elinde bulunan hizmet alanlarından en değerlisini satarak yeni kent merkezi oluşturma projesi meclis üyelerinin görüşüne sunuldu. CHP’li meclis üyelerinin muhalefetine rağmen, AKP’li üyelerin oyları ile kabul edildi.
Projeye göre bölgede 120 metreyi geçmemek kaydıyla 40 ya da 41 katlı otel, ticaret merkezleri, açık- kapalı otoparklar inşa edilecek. Otelin en üst katları ise rezidans olarak kullanılacak…
Büyükşehirlerde özellikle İstanbul’da, son yıllarda yaşanan rezidans çılgınlığı modasına bizim Büyükşehir Belediyemiz de kayıtsız kalamadı tabii ki!
Aslında mevcut kent merkezimizde geniş bir meydanın olmaması, gerçekten büyük bir eksiklik. Cumhuriyet Parkının olduğu alan sürekli artan nüfus ve gelişen kente yetmemektedir. Bu nedenle kent merkezinin Perşembe pazarının olduğu bölgeye kaydırılması mantıklı olabilir belki ama bu durumdan zaten işleri bozuk olan merkezde ki esnaf etkilenmeyecek mi?
Ayrıca bu alanda inşa edilmesi düşünülen 41 katlı bina meydanın küçülmesine; bütün özelliğini kaybetmesine neden olmayacak mı? Belediye yetkilileri, 120 metre yüksekliğinde yapılacak binanın kentin sembolü olacağını söylüyor. Kel başa şimşir tarak…
Sanki kentin bütün sorunları giderildi. Sanki hiçbir eksiğimiz kalmadı gayet modern bir şehir oldukta bir tek eksiğimiz sembolümüz kaldı. O nedenle hemen bir gökdelen dikelim ki sembolümüz tamamlansın!
***
Yetkililerin dediği gibi, bu bina gerçekten hava sirkülâsyonunu olumsuz etkilemeyecek mi? Çünkü başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerimiz yanlış planlama nedeniyle artık nefes alamaz hale geldi.
Kentin estetiğine uyacak mı? Gerçi çevredeki binaların estetiği de tartışılır.
Binaya giriş çıkış yapan araç trafiğinin artması, zaten mevcut olan trafik sorununa ekstra yük getirmeyecek mi?
Peki, alt yapımız yeterli olacak mı?
Ama hepsinden önemlisi, bu inşaata başlandığında otopark için açılması gereken temel çukuru sorun yaratmayacak mı?
Dünya standartlarına göre, her beş kat için 1 kat otopark yapılması gerekiyor. Hesaba göre 40 katlı bir bina için 8 katı otoparka ayırmak gerekiyor. Bu; otopark için en az 30 metrelik bir çukur kazılması demektir. O bölge de zemin sıvılaşması olduğunu hepimiz biliyoruz.
Zemin su seviyesi nedeniyle o bölgede yapılacak battı çıktıdan vazgeçilmedi mi? Üstelik battı çıktı için 10 metreden daha az derinlikte bir çukur kazılacaktı…
Kedaş binasının yan yattığına hepimiz tanık olmadık mı?
Zeminden 30 metre aşağı inince ne olur?
30 metrelik bir derinliğin oluşturacağı basınç ne gibi olumsuz etkiler meydana getirir? Bu etkileri giderecek teknik bizim ülkemiz de var mı?
Ayrıca zeminin 8 metre altı zaten kamu arazisi değil mi???
Dolphin İş Merkezi 5 kat yapılıyor diye ayağa kalkan AKP’li meclis üyelerinin 41 katlı bina projesini onaylamak için el kaldırmasının sebebi nedir?
Olası bir deprem de bu binaya ne olur?
Bu konunun uzmanı olan İnşaat Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odasının düşünceleri alındı mı?
Acaba onlar bu konu da ne söylüyorlar?
***
Meclis toplantısının akabinde, TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Genel Sekreterliği bu konudaki kaygılarını, görüşlerini açıkladı. Bu tür büyük ve yeni projeler için tekliflerin belediye yönetiminden değil, doğrudan yatırımcılardan geldiği hatırlatıldı.
“ Yatırımcıdan gelen teklifler toplumla paylaşılmadan, planlarda yeri olmadan kabul görmekte hayata geçirilmesine yönelik baskılar oluşturulmakta” denildi. Önerileri, Perşembe pazarı alanının çevresiyle birlikte kent meydanı olması…
***
Elbette bizim kentimizin de yeni otellere, iş merkezlerine, lüks konutlara ihtiyacı var. Ancak bunun yolu kentin tek meydanına 41 katlı bina yapmak olmamalıdır.
Meclis üyelerini uyarıyorum!
“Amaç kente (zaten var olan) meydan kazandırmak mı, birilerine rant kazandırmak mı?”
Araştırmadan, sorgulamadan gündem maddelerine el kaldırıp indirmek ilerde telafisi olmayan sonuçlar doğurabilir…
Kentin kaderi bir avuç iş adamının para hırsına, birkaç belediyecinin insafına bırakılmamalıdır…
*27 Aralık 2007 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı
Blog Arşivi
-
►
2018
(12)
- ► Haziran 2018 (1)
- ► Mayıs 2018 (6)
- ► Nisan 2018 (2)
-
►
2017
(20)
- ► Kasım 2017 (2)
- ► Eylül 2017 (2)
- ► Ağustos 2017 (2)
- ► Temmuz 2017 (4)
- ► Haziran 2017 (1)
- ► Nisan 2017 (1)
-
►
2015
(34)
- ► Eylül 2015 (1)
- ► Nisan 2015 (9)
- ► Şubat 2015 (3)
-
►
2014
(22)
- ► Aralık 2014 (4)
- ► Kasım 2014 (4)
- ► Eylül 2014 (1)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (1)
- ► Nisan 2014 (1)
- ► Şubat 2014 (3)
-
►
2013
(43)
- ► Aralık 2013 (2)
- ► Kasım 2013 (4)
- ► Eylül 2013 (9)
- ► Haziran 2013 (4)
- ► Mayıs 2013 (4)
- ► Nisan 2013 (2)
- ► Şubat 2013 (4)
-
►
2012
(52)
- ► Aralık 2012 (4)
- ► Kasım 2012 (5)
- ► Eylül 2012 (4)
- ► Ağustos 2012 (4)
- ► Temmuz 2012 (4)
- ► Haziran 2012 (5)
- ► Mayıs 2012 (4)
- ► Nisan 2012 (5)
- ► Şubat 2012 (4)
-
►
2011
(45)
- ► Aralık 2011 (6)
- ► Kasım 2011 (5)
- ► Eylül 2011 (5)
- ► Ağustos 2011 (3)
- ► Temmuz 2011 (5)
- ► Haziran 2011 (12)
- ► Şubat 2011 (3)
-
▼
2010
(182)
-
▼
Aralık 2010
(182)
- Eğitim şart
- 16 mı?
- Kocaeli neden solun kalesi olmaktan çıktı?
- ...................................
- Hak mücadelesi...
- Trafik kazaları...
- Her saniye değerlidir...
- Kaybedecek zaman yok!
- Bir türlü anlayamıyorum...
- Öğrenmeye açık olmak...
- Banyan Ağacı Olabilmek...
- ......
- 2010
- Düşünmek...
- Geçen hafta...
- 10 Aralık 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köş...
- İyi de kötü de bizim içimizde...
- Ne anlatırsan anlat...
- Her şeye rağmen, dişhekimleri günü kutlu olsun...
- Kendimizle barışmadan Kocaeli seçmeniyle barışamayız
- 12 Kasım 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe...
- Kazlar ve takım ruhu
- En büyük bayram kutlu olsun...
- 22 Ekim 2009 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe ...
- Sorunlara değil, çözümlere odaklanmak...
- Bisiklet yolu çizdim, o halde vizyonerim !!!
- Yürüyen köşk
- Bayramlar mı değişti, bizler mi yaşlandık?
- Otopark sorunu
- Sıcacık bir gülümseme dünyanın en kuvvetli antibiy...
- Anlamlı bir hikâye
- Elinizden geleni değil, ne gerekiyorsa!..
- Yazıklar olsun!
- Bağışlayın...
- ......
- Türkiye silahlanıyor mu, silahsızlanıyor mu?
- Sadece bir karar (2)
- Sadece bir karar (1)
- Düğün için yol kapatılır mı?
- Üzülmek neyi değiştirecek?
- Hormondan kaçarken, GDO’ya yakalanmak…
- Tenerife’in rögar kapakları, su, otopark ve çöp so...
- İçimden bir şey yazmak gelmiyor...
- Ne kadar çevreciyiz?
- Kocaeli 1. Kitap Fuarı…
- **************
- Kıymayın Efendiler!
- Tekrar soruyorum
- Sözde Kalmasın!
- MSG zararlı mı değil mi?
- Spor salonu olmayan spor lisesi!
- 24 Kasım Anadolu Lisesi…
- Çok geç olmadan!
- Yarın çok geç olabilir!
- Aklım karıştı…
- Oy kullanmak!
- Görünmeyen katkı, görünür başarı…
- Dört şey geri gelmez…
- Büyük düşünmenin büyüsü…
- Aklımıza takılanlar…
- Kadın erkek eşitliği komisyonu…
- Masal gibi…
- Uğur Mumcu Parkı…
- Siz nasıl çalışıyorsunuz?
- Küresel kararma…
- Teşekkür…
- Yeni yıl…
- ***
- Gül Baba Türbesi ve Tökely İmre Anıtı…
- Kabul edenler, etmeyenler? Kabul edilmiştir!
- Hayatın altın kuralları…
- Aday adayı olmak çook kolay…
- Buzdağının görünen yüzü…
- Ben lüksü sevmem…
- Velev ki…
- Kaliteli ve kalitesiz avukat…
- Yerel Seçimler, adaylar ve sorular…
- Yerim ihale kanununu…
- Ağız Sağlığı Sözde Kalmasın…
- Ne olacak halimiz…
- Üç hikaye, üç ders…
- Mikrop mu sorun, sorun mu mikrop?
- 18 Eylül 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe...
- Deniz Feneri…
- Çivi…
- Biz burada film oynamıyoruz…
- Ödül…
- 14 Ağustos 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık kö...
- Olumsuzlukları olumluya çevirme…
- Önyargı üzerine…
- Bilgisayar ve gençlik…
- Seçim sizin!
- Kelebek etkisi…
- Aklıma Takılanlar…
- İşsizlik mi zor, iş yüzünden ölmek mi?
- Paradigmalar (2)
- Paradigmalar (1) …
- Fark yaratmak…
- Güvenmek, güvenilmek...
- 68 Kuşağından İnternet Kuşağına…
-
▼
Aralık 2010
(182)