Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Büyükşehir Belediyesine Sorular...

Geçen hafta, Büyükşehir Belediye Meclisi şubat ayı toplantısı yapıldı.
Her zamankinin aksine salonun izleyici bölümünün tamamı dolu idi...
Kalabalığın sebebini merak edip sordum. Toplantıya katılanlar; İhsaniye Denizevler Mahallesi sakinleri imiş...
2004 yılı temmuz ayında çıkan Büyükşehir Belediyesi yasası gereğince, genişletilen Büyükşehir alanlarının iki yıl içinde 1/25.000 ölçekli nazım imar planlarının çalışmaları bitmiş. Mahalle sakinleri Büyükşehir’in hazırladığı nazım imar planına göre, herhangi bir değişikliğin olup olmadığını öğrenmeye gelmişler. Çünkü bu bölge 2001 yılında Bakanlar Kurulu tarafından afet bölgesi ilan edilip iskâna kapatılmış. Mahkeme kararı kesinleşmiş...
Anlayamadığım konu; toplantıyı yöneten İ.Şeker’in 2007 yılında bu bölgeye yani ikamet yasaklı afet bölgesine doğalgaz götüreceğini söylemesi idi.
***
Mahalle sakinleri kendi konuları ile ilgili bölümü dinleyip gittiler. Oysa onlar giderken, CHP’li meclis üyeleri adına söz alan H.Acurman, uyuşturucu ile mücadele komisyonunun çalışmalarını soruyordu. Meclis üyesinin konuşmasının bitmesini bile beklemeden gitmeleri, toplum olarak kendimizi ilgilendirmeyen konulara ne kadar duyarlı (!) olduğumuzun göstergesi sanırım.
Herhangi bir konu sadece kendi sorunumuz olduğunda tepkili oluyoruz. Başkasının sorunu olduğunda ise ilgi alanımıza girmiyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali...
Bence, hiç boşuna sorup durmayalım ‘‘Ne olacak bu halimiz’’ diye.
Takım olmayı öğrenmediğimiz ve başkasının sorununu kendi sorunumuz olarak görmediğimiz sürece halimiz haraptır. O dinlemediğimiz sorunu bir gün kendi kapımızda da bulabiliriz maazallah.
***
Neyse gelelim esas konuya.1/25.000’lik nazım imar planına. (Bu arada meclise gide gele nazım imar planlarını da öğrendim.)
Büyükşehir Belediyemizin yöneticileri, yasal zorunluluk nedeni ile bu planları hazırladı. Bunu anlayabildim. Ama keşke uygulama aşamasında plan notlarını halkın anlayacağı şekilde açıklayabilselerdi. Kafamız da soru işaretleri ve çelişkiler olmasaydı daha iyi olmaz mıydı?
Olağan aylık meclis toplantısın da, İ.Şeker’ ‘‘Biz beş bin civarında itiraz bekliyorduk, bin dört yüz kadar itiraz geldi’’ demekle ‘‘Aslında planlar da çok hata vardı. Ama halk fark edemedi’’ mi demek istedi acaba?
Planların apar topar hazırlanması, sırf yasaları yerine getirmek ve Türkiye’de bir ilk olmak için mi idi?
Bu kentin geleceğini planlarken, meslek odalarının ve üniversitenin ilgili bölümlerinin öğretim görevlilerinin görüşleri alındı mı?
***
Biz bu kenti yönetenlere ne zaman güvenebileceğiz? Her dakika yaptıkları doğru mu yanlış mı diye araştırma mı yapacağız?
Şimdi soruyorum. Büyükşehir Belediyesinin yaptığı 1/25.000 ölçekli nazım imar planlarını kimler yapmıştır? Bu planları şehir plancıları ve mimarlar yaptı ise, insanlar neden isyan etmektedir? Tarım alanlarının imara açıldığı doğru mudur? Kentimizin sanayi planı, kıyı planı, ulaşım planı doğru yapılmış mıdır? Tüm bunları, halktan biri olarak haritalara ve plan notlarına bakıp nasıl anlarız?
***
Şehir plancısı veya mimar olmadığıma göre, ne 1/25. 000 ölçekli, ne 1/5.000 ölçekli ne de 1/1000 ölçekli plandan anlarım. Hoş anlasam ne olacak parsel parsel arsalarım yok ki!
Beni bu konuda yazmak için harekete geçiren şey sadece planlardaki olası hataların geleceğimizi olumlu veya olumsuz etkileyecek olması. Bizim ömrümüz yetmese bile çocuklarımıza, torunlarımıza nasıl bir kent bırakacağız.
***
Yaşamak için en önemli üç şey nedir? Diye sorarsak eğer ‘‘hava, su, toprak’’ deriz hepimiz. Öyle ise bizim için çok önemli olan bu değerlerimizi hoyratça kullanmıyor muyuz? Rant kazanmak uğruna ağaçlarımızı kesmiyor, çirkin binalar yapmıyor, iklimi değiştirmiyor muyuz?
Lütfen yanlış yapmayalım. Aksi takdirde; Çin’deki yetkililerin yaptığı gibi, yok olan ormanlarımızın yerine kayaları yeşile boyamak zorunda kalabiliriz.
Ama iklimi geri getiremeyiz. Öyle değil mi?
Biz her şeyin değerini kaybettikten sonra mı anlayacağız?
Eğer tarım alanlarını imara açtıysanız, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın hayatlarından çalmış olmuyor musunuz?
*Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak. (Kızılderili Atasözü)

* 22 Şubat 2007 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı