Bendeniz Müzeyyen Topçu TAN.
Topçu evlenmeden önceki soyadım, TAN ise eşimden gelen soyadım...
Tabi kanunlarımıza göre resmi olarak Müzeyyen TAN’ım.
Ama ben kadınların kızlık soyadlarını kullanılmasından yanayım ve kullanmaya da gayret ediyorum. Gerçi o nedenle bazen karıştırılıyorum. İki soyadı olarak düşünülmediğinden Topçatan, Toptutan gibi soyadları da çıkıyor ortaya…
1965 Hendek-Sakarya doğumluyum. Ortaokula kadar Hendek’te okudum. 15 yaşında bir uzman olarak, istediğim üniversiteyi kazanamam diye yatılı okulda okumaya karar verdim. Ailem yurtdışında olduğu için amcamla İstanbul’daki birkaç liseyi gezdikten sonra, Erenköy Kız Lisesinde okumaya karar verdim.
Ben 7 yaşındayken doktor olacağım diye ailem Çapanın yakınlarında ev almıştı. Bende onların yüzünü kara çıkarmadım. Çapa’ da ki İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini kazandım.
1981 yılından beri İzmit’te yaşıyorum (Hafta sonları), 1988 yılında fakülte bittikten sonra kesintisiz olarak…19 yıldır serbest Diş Hekimi olarak çalışıyorum. Aynı zamanda CHP. İl Sekreteriyim. Dr. Ömer Tan’la evliyim. Ozan Kutay Tan isminde bir oğlum var.24 Kasım Anadolu Lisesi 1. sınıf öğrencisi. Aynı zaman da Konservatuarda bateri bölümünde…
Kısaca hayat hikâyem...
İş kadınıyım, anneyim, ev hanımıyım, siyasetçiyim. Peki, hepsi bir arada nasıl oluyor. Öncelikle zamanı planlamayı öğrenmek gerekiyor. Sonrasın da istek, azim ve tabi anlayışlı bir eş...
***
Değerli okurlar,
Türkiye ilginç bir süreçten geçiyor. Ülkemiz 80 küsur yıldır hiç bu kadar kötü yönetilmemişti. Ve halk hiçbir dönem bu kadar tepkisiz olmamıştı. Ben kendi adıma bu tepkiyi verebilmek, yanlışlara dur diyebilmek için hafta da bir bu köşeden sizlere sesleneceğim. Bu hükümet geldiğinden beri biz kadınlara verilen hakların her gün yavaş yavaş elimizden alındığını görüyorum. Benim ülkemde kadın erkek eşitliği varken, haremlik selamlık havuzlar, parklar, toplantılar yapılmaya başlanıyor. Ağzımıza bir parmak bal çalınıyor. Kadın kadına rahat edersiniz diye. Öyle olacağına erkeklerin kadına bakış açısını değiştirmek için eğitsek nasıl olur? Neticede erkekleri yetiştiren biz kadınlar değil miyiz? Aslında yumurtamı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkar mevzusu oldu. Yani önce kadınlarımızı eğitmeliyiz ki, onlar da çağdaş, kadına eşya gözüyle bakmayan, saygı duyan, dövmeyen kısaca adam gibi adamlar yetiştirseler. Bildiğim kadarıyla önceki yıllarda Beşiktaş Belediyesinde Çocuk bakıcısı ve dadılık kursları veriliyordu. Hala devam ediyor mu bilmiyorum. İnternetten bakayım dedim siteleri bakım aşamasında.
Kadınlarımızı ya da evlenmeye hazırlanan genç kızlarımızı kurslara tabi tutsak veya okullarda ders olarak okutulsa…
Evde baba anneyi dövmese, cinsellik tabu olmasa, erkekler kahvelerde okey oynamak yerine sorumluluk paylaşsa. O zaman kaçgöçe gerek duyulur mu acaba? diye düşünürken aklıma
geçtiğimiz öğretmenler gününde, televizyonda izlediğim bir haber geldi. Deminden beri eğitimden bahsediyorum ama Şanlıurfa’ da öğretmenler günü kutlamaları kuran okuyarak açıldı. Toplantının düzenlendiği salonda kadın öğretmenler üst katta ve başları kapalı. Erkek öğretmenler alt katta… Öğretmenlerden biri sözde stand-up yaparak Atatürkçü Düşünce Derneği ile dalga geçiyor. Şimdi bu insanlar eğitim almış. Öğretmen olmuş. Öğrenci yetiştiriyor. Benim ülkeme yakışmıyor bu çağdışı zihniyet ve görüntüler. Bu konu ile ilgili ne gibi bir çalışma yapıldı? O öğretmenlere soruşturma açıldı mı acaba? Hiç sanmıyorum. Yavaş yavaş bizde kabullenip günlük hayatımıza sokuyoruz bu görüntüleri. Farkında olmadan başkalaştırılıyoruz ama ben kazanımlarımı kaybetmek, ötekileştirilmek, geriye gitmek istemiyorum.
Elimdeki değerlere sıkı sıkı sarılmak ve sahip çıkmak istiyorum. Benim gibi düşünenlerle bir mücadele başlatmak, tek yürek tek yumruk olmak istiyorum.
Var mısınız?
Not: Hayatı biriktiremezsiniz. Ya her anını yaşayacaksınız ya da ziyan edeceksiniz…