Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

İthal doktordan sonra ithal öğretmen, AKP’ye yakışır!

Eğitim insan yetiştirme sanatıdır… Bu sanatın icraatçıları ise öğretmenlerdir…
Bir heykeltıraş, bir mimar, gibi çocuklarımızı özenle inşa ederler…
O güzel yürekleri o yüksek fedakârlık ve görev azimleri ile…
Gün gelir bir psikolog, gün gelir anne-baba ya da arkadaş olmaları, daha doğrusu her rolü üstlenmeleri beklenir…
Karşılıksız, içtenlikle, sevgiyle bu rolü üstlenirler de…
Biz iki üç çocukla baş edemezken;
40–50 kişi ile eğitim gören sınıflarda; en çok kendi çocuğumuzla ilgilensinler, en önemli bilgileri ona öğretsinler isteriz…
Öğretsinler ki çocuğumuz üniversite sınavında diğer arkadaşlarından daha fazla soru çözsün, açıkta kalmasın…
Mutlaka doktor, avukat, mühendis olsun!
Bu meslekler olmasa da, hiç yoktan iyidir misali mutlaka bir fakülteye yerleşsin. Gerisi mühim değil…
Eti benim kemiği senin!
''Al öğretmen hanım, öğretmen beyefendi; çocuğumu nasıl olursa olsun ama büyük adam yap''
Benim fazla bir katkım olamaz da. Sen artık sihir mi yaparsın büyümü bilemem ama çocuğumu doktor yap, mühendis yap, bir şey yap işte öğretmen!
***
Gelişen teknoloji ve bilimin hızlı bir değişim içerisinde olduğu küreselleşen dünyamız da, biz veliler şaşırmış vaziyette mütemadiyen beklenti içindeyiz…
Çocuklarımızdan, öğretmenlerden, okulda ki hizmetliden, servis şoföründen, kısaca herkesten…
Çocuklarımızı eğitecek, yetiştirecek yaşamda ki yol haritasını belirlemesin de etkin rol alacak olan öğretmenlerden, kendilerini geliştirmelerini bekliyoruz. Peki, bu değişim ve gelişimi yakalayabilmek için biz kendimizi ne kadar yeniliyoruz? Çocuklarımızı gözü kapalı emanet ettiğimiz öğretmenlerin özlük hakları için bugüne kadar ne yaptık veya ne yapacağız?
***
Hemen hergün güncel haberleri televizyon ya da radyodan takip ediyoruz. Dünya Bankası Direktörü’nün Türkiye’deki öğretmen maaşlarının OECD üyesi ülkelerinin ortalaması üzerinde olduğunu ve indirilmesi gerektiği yönündeki açıklamalarını dinledik…
Ama bu konu bizi hiç ilgilendirmiyordu ki! Belki komşumuz, arkadaşımız ya da akrabamız olan birkaç öğretmen gözümüzün önünden geçti. Hatta onlara acıdık…
‘‘Vah zavallı vah… Bu sene büyük oğlana düğün yapacaktı…
Küçükte başka şehir de üniversite okuyacak… Aaa, bir de son numara vardı değil mi? O da bu yıl liseye başlıyordu galiba…’’ diye aklımızın ucundan geçerken yaptığımız sadece televizyonun kanalını değiştirmek mi oldu?
Peki, o akıldan geçen öğretmen ya bizim çocuğumuzun öğretmeni ise? Günlük yaşamında bu karmaşanın içindeyken, bizim çocuğumuzun bundan sonraki yaşamını etkileyecek yol haritasını belirlerken elinde olmadan yanlış yönlendirirse?
Cebinde beş para yokken, önümüzde ki beş yılını bankalara kredi kartı ya da ev taksitine ipotek etmişken, tavrı nasıl olabilir ki? Çocuklarımıza vizyon verebilir mi? Evet oğlum sen mükemmelsin, istersen her şeyi yapabilirsin diyebilecek gücü bulabilir mi?
***
Kaçımız Dünya Bankasının direktörünün açıkladığı bu saçma karara tepki gösterdik? Milli eğitim Bakanımızın bile ‘ Evet bu maaşlar fazla’ demesine, ‘ Hayır bizim öğretmenlerimiz AB ülkelerindeki öğretmenlerin dörtte biri kadar maaş alıyor.’ Dedik…
Gördüğünüz gibi, sonuçta bu karar dolaylı olarak bizi ve çocuklarımızı ilgilendiriyor…
Bir insan hangi işi yapıyorsa yapsın, ne kadar severse sevsin elinde ödemekte zorlandığı faturalar biriktiyse mutlu olamaz…
Mutsuz bir insanın ise kimseye faydası olmaz…
***
Şimdi AKP hükümetine sesleniyorum!
Çok sorunumuz var ancak bizin öncelikli sorunumuz kesinlikle türban değil, EĞİTİM…
Eğer eğitim sistemimiz bilişim çağının gereksinim duyduğu insanları yetiştiremiyorsa, burada bir sorun var demektir…
Gözden geçirilmesi ve yeniden yapılandırılması gerekir…
Bu sorunu çözerken, sağlık sorununu ithal doktorla çözmeye çalıştığınız gibi, eğitim sorununu da Sudan’dan ithal öğretmen getirerek çözmeyi ummuyorsunuzdur umarım!

Öğretmenlerin kendilerini geliştirebilmesi, çağı yakalayabilmesi için kafalarının rahat olması gerekir…
Bunun için de aybaşında maaşlarını alıp, borçlarını ödedikten sonra ellerinde kitap alacak, müzik ve eğitim CD’leri alacak, kişisel eğitim seminerlerine ve sanatsal faaliyetlere katılabilecek kadar paranın kalması gerekir…
Sayın yetkililer, siz kitapların, CD ve kişisel gelişim seminerlerinin kaç para olduğunu biliyor musunuz?
Emin olun, Darfur’da ki 350.000 kişinin katline sebep olan Sudan’lı konuk diktatör El Beşir’in akşam yemeğinde yediği kadayıfa sarılı karidesten daha uygundur. Ben kendi adıma verdiğim vergilerle ödenen o yemeği kanlı diktatöre helal etmiyorum…
Dahası ATAMIZIN huzuruna kapüşonunu çıkarma zahmetin de bulunmayan şaklaban basın ataşesini uyarmadığınız için sizleri de kınıyorum… 

* 23 Ocak 2008 Bizim Kocaeli Gazetesi haftalık köşe yazısı