Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Kaldırım Mühendisliği

İzmit’i sellerin götürdüğü günün akşamı, tatile çıkmak için şehirden ayrılmıştık. İki hafta sonra döndüğümüzde ‘‘Alemdar Caddesi’ndeki yol yapım çalışmaları bitmiş, şehir içi trafiği de biraz olsun rahatlamıştır.’’ Diye düşünürken birde ne göreyim! Bu seferde kaldırımları söküyorlar. Tozdan göz gözü görmüyor. Gürültüden insanın beyni uğulduyor…
 Kimbilir daha hangi cadde ve sokakların kaldırımları yapılıyordur ama yol güzergâhımda olduğu için benim dikkatimi çeken Alemdar Caddesi oldu...
Gerçi sadece bizim ilimizde değil; gittiğim her şehirde mutlaka bir yol ya da kaldırım çalışmasına rastlamışımdır. Ünlü klasik müzik ustası Schubert’in bitmeyen senfonisi gibi kaldırım yapım çalışmalarımız da bitmiyor…
Özellikle mi yapıyorlar bilmiyorum ama yeni yapılan kaldırımlar da mutlaka bir hata ya da bir eksiklik oluyor. Kaldırımlar ya yaşlıların yardımsız inemeyeceği kadar yüksek yapılıyor ya da engelli ve bebek arabalarının rahatça geçebilmesi için gerekli eğimler yapılmıyor.
***
 Daha önce bir yazımda, kaldırımlarla ilgili çalışmalara değinmiştim. Ülkelerin gelişmişliğinin kaldırımlarının yoldan yüksekliği ile ölçüldüğünü, Avrupa ülkelerinin birçok şehrinde kaldırımların parke taşından değil asfalttan yapıldığından vs. bahsetmiştim aslında. Aynı konuyu tekrar yazınca aklıma bir hikâye geldi…
Papazın biri her pazar aynı vaazı verirmiş. Cemaat iyiden iyiye sıkılıp günün birin de ‘‘Papaz efendi her hafta aynı şeyleri anlatıyorsunuz. Ne zaman yeni bir şeyler söyleyeceksiniz?’’Dediklerinde, ‘‘Siz benim anlattıklarımı ne zaman yaparsanız, o zaman ’’ demiş ya o hesap…
 Kaldırımları yap-boz gibi sürekli değiştirmekten vazgeçmedikleri sürece bende bu konu da yazmaya devam edeceğim.
***
 Artık gürültüye, toza-dumana, atlama- zıplama tarzında yürümeye alıştık, yaşamımızın bir parçası oldu adeta. Ama beni en çok üzen, kaldırım yapımları için harcanan ve boşa gittiğini düşündüğüm paralar…
Maalesef toplum olarak; ‘‘Bu yollar neden bu kadar kazılıyor? Kaldırımlar neden bu kadar sıklıkla değiştiriliyor? Bu paralar bizim cebimizden çıkmıyor mu?’’ Diye sorgulamıyor, hakkımızı aramıyor, sesimizi çıkarmıyoruz. Bizi yakından ilgilendirmesi gereken olaylara çok duyarsız kalıyoruz.
***
Kaldırım çalışmalarını gördükçe  ,‘‘Kaldırımların ne kadar sıklıkla sökülüp yenisinin yapıldığı ve maliyetlerinin ne olduğu konusunda bir araştırma var mıdır?
Kaldırım işleri ihale edildikten sonra yapım aşamasında ve iş bitiminde uzmanlar gerekli kontrolleri yapıyorlar mıdır? Yapıyorlarsa eksiklikleri ve yanlışları neden fark etmiyorlar? Kaldırımları nasıl yaparsak uzun süre sorunsuz kullanılır diye bir çözüm üretmek akıllarına gelmiyor mu? Acaba kaldırım yapma konusu ayrı bir uzmanlık dalı mı? Üniversiteler de Kaldırım mühendisliği diye bir bölüm mü açılmalı?’’ Gibi birçok soru geliyor aklıma …
***
Aslında işi gücü olmayan, orda burada dolaşanlarla dalga geçmek için söylenen ‘‘Kaldırım Mühendisliği’’ mesleğine gerçekten ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Belki o zaman bu meslek sayesinde kaldırımlar doğru düzgün ve uzun ömürlü yapılabilir. Belki de üç bin küsur derneğin olduğu şehrimize bir de ‘‘Kaldırım Yapma ve Yaşatma Derneği’’ kurmalıyız… Gerçi kaldırımlarımız kusursuz yapıldığında yaşamımızın tadı tuzu da kaçabilir. Hatta tekdüze bir hal alabilir. Çünkü insanlar alışkanlıklarından kolay vazgeçemezmiş. Yağmurlu günlerde yerinden oynamış parke taşına bastığımız da, pantolonumuzun çamurlanmasını ya da ayakkabımızın içi tamamen su dolmasını özleyip, yağmurda yürümekten zevk alamayabiliriz. Kimbilir?

* 13 Eylül 2007 Bizim Kocaeli Haftalık köşe yazısı