Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Acaba


Geçenlerde, mahallemizdeki büfeden alışveriş yaparken, bir öğrenci içeri girdi.
Elinde iki sakız vardı. Sakızların parasını ödemeden önce,  kent kartını uzattı ve
“ Bakabilir misiniz, ne kadar bakiye kalmış?” dedi.
Büfenin sahibi önce kızdı.
“Hep böyle yapıyorsunuz” diye söylendikten sonra; “1.75” dedi.
Sesi yumuşamıştı. “Yetiyor mu?” derken…
Genç “ Yetiyor. Ne kadar?” diye sakızların parasını sordu.
“20 kuruş” dedi büfeci…
İki adet 10 kuruşluğu plastik tablanın üzerine bırakıp, “İyi akşamlar” dedi ve gitti öğrenci.
Kaşla göz arasında, o kadar hızlı gelişti ki bu durum.
“Oğlum paran mı bitti, bir ihtiyacın var mı? Aç mısın, tok musun?”  demeye kalmadan…
***
Hal hatır sormak, yardımcı olmak için herhangi bir girişimde bulunamadığım içinçok üzüldüm.
Benim oğlum da bizden uzakta, üniversitede okuyordu.
Belki de bu yüzden, bu diyalogdan etkilenmiştim ve bu nedenle, hassastım…
“Tamam, şu anda, evine ya da kaldığı yurda gidecek ama yarın ne yapacak?
Okuluna gitmek için kent kartında kontörü yoksa okuluna gidemeyecek mi? ” dediğim de;
Büfeci  “Üzülme Abla.  Ben her gün aynı durumu, onlarca kez yaşıyorum.
Ne yazık ki, öğrencilerin büyük çoğunluğu böyle, beş parasız… 
Kendi aralarında bir şekilde hallediyorlar ama boşuna uğraşıyorlar.
Okusalar ne olacak ki?  Diplomalı işsizlere yenilerini eklemekten başka” dedi.
***
Bu düşünceden sonra;
Eski ve yeni başbakanımızın oğullarının fakirlik ya da hayırsever burslarından faydalandığını medya da çıkan haberleri aklıma düştü.
Ailesinin haftalık ya da aylık olarak yolladığı harçlıklardan, cebinde kalan son 20 kuruşla sakız alan öğrenciler,  fakirlik bursu alıyorlar mıydı acaba?