Son zamanların en önemli konularından biri; yediğimiz, içtiğimiz şeylerin ne kadar sağlıklı olduğu…
Gelişen teknoloji ile birlikte, kısa sürede daha fazla verim alabilmek, daha uzun süre saklayabilmek, daha fazla para kazanabilmek için ürünlerin genetiği ile oynanıyor, Bilinçsizce hormon ya da katkı maddeleri ekleniyor.
Kısacası; yediğimiz, içtiğimiz şeylerin ne olduğunu bilmiyoruz!
***
“Köylü üretiyor, daha natüreldir” diye satın aldığımız sebzenin otoban kenarında yetiştirilip yetiştirilmediğini, fabrika atıkları ile kirletilen derenin suyu ile sulanıp sulanmadığını, ya da bilinçsizce gübrelenip gübrelenmediğini vs. bilmiyoruz.
Bir ülkenin kalkınması için, sanayinin önemi kadar, tarımın da çok önemli olduğunu düşünenlerdenim.
Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre şu anda dünya da yaşayan bir milyar aç insan olduğunu ve her yıl bu nüfusun arttığını göz önünde bulundurursak eğer; gelecekte tarımın sanayiden de önemli olacağına inanıyorum.
***
Geçenlerde ilginç bir haber vardı, basında... Organik tarımın yapıldığı Kuşadası’nın Kirazlı Köyü’nde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2010 yılında maden arama ruhsat vermişti.
Organik tarım; tamamen doğal üretim yöntemleri ile yani kimyasal gübre, hormon, ilaçlama olmadan yapılan tarıma deniyor. Organik tarım sertifikası almak ise pek kolay değil.
Kirazlı sakinleri, organik tarım yapılabilirlik onayı bulunan, Türkiye’nin ilk ekolojik pazarının kurulduğu köylerinde gerçekleştirilebilecek madencilik faaliyetinin, üretimi olumsuz etkileyeceği düşünerek, idare mahkemesine başvurmuş ve iki yıl takip ederek, verilen ruhsatın iptalini sağlamıştı.
***
Bu haberi dinlerken; aklıma, mevcut sanayi kuruluşlarının sürekli kapasite artırmaya çalıştığı, atık bertaraf tesisleri kurmaya çalışıldığı, Dilovası ve Hereke geldi
Elbette sanayiden vazgeçemeyiz, ülkenin kalkınması için gereklidir. Ancak sanayi tesisler tarıma elverişli, bitek topraklar yerine; iyi bir planlama ile toprakları kıraç olan yerlere kurulsa nasıl olur?
Elbette ulaşım zorluğu maliyeti artıracaktır ama gülü seven dikenine katlanır.
***
Aç insanın düşündüğü tek şey bir sonraki yemeği ne zaman yiyeceğidir. Ne yiyeceği o kadar önemli değildir; yeter ki yiyebileceği bir şeyler olsun. Bozuk, küflü, kokmuş bile olsa yer ama makinaları ya da sanayi atıklarını yiyemeyeceği de bir gerçek!
Bu durumu düşünerek, Kirazlı sakinleri gibi biz de topraklarımıza sahip çıksak, kirletilmesine göz yummasak, nasıl olur?
Blog Arşivi
-
►
2018
(12)
- ► Haziran 2018 (1)
- ► Mayıs 2018 (6)
- ► Nisan 2018 (2)
-
►
2017
(20)
- ► Kasım 2017 (2)
- ► Eylül 2017 (2)
- ► Ağustos 2017 (2)
- ► Temmuz 2017 (4)
- ► Haziran 2017 (1)
- ► Nisan 2017 (1)
-
►
2015
(34)
- ► Eylül 2015 (1)
- ► Nisan 2015 (9)
- ► Şubat 2015 (3)
-
►
2014
(22)
- ► Aralık 2014 (4)
- ► Kasım 2014 (4)
- ► Eylül 2014 (1)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (1)
- ► Nisan 2014 (1)
- ► Şubat 2014 (3)
-
►
2013
(43)
- ► Aralık 2013 (2)
- ► Kasım 2013 (4)
- ► Eylül 2013 (9)
- ► Haziran 2013 (4)
- ► Mayıs 2013 (4)
- ► Nisan 2013 (2)
- ► Şubat 2013 (4)
-
▼
2012
(52)
- ► Aralık 2012 (4)
- ► Kasım 2012 (5)
- ► Eylül 2012 (4)
- ► Ağustos 2012 (4)
- ► Temmuz 2012 (4)
- ▼ Haziran 2012 (5)
- ► Mayıs 2012 (4)
- ► Nisan 2012 (5)
- ► Şubat 2012 (4)
-
►
2011
(45)
- ► Aralık 2011 (6)
- ► Kasım 2011 (5)
- ► Eylül 2011 (5)
- ► Ağustos 2011 (3)
- ► Temmuz 2011 (5)
- ► Haziran 2011 (12)
- ► Şubat 2011 (3)
-
►
2010
(182)
- ► Aralık 2010 (182)