Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Aklım yine karıştı (II)


Dün yazdığım “Aklım yine karıştı” adlı köşe yazım da; Hereke Çevre Derneği’nden gelen e-mailden bahsetmiştim. 
Dilovası’nda faaliyet gösteren Çolakoğlu firmasının, atıklarını bertaraf etmek için, Hereke’de tesis kurmayı planladıklarını ancak bu tesisi kesinlikle istemediklerini net bir şekilde ifade ediyordu.
Konu bana ilginç gelmişti ve ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) toplantısına katılmaya karar verdim.    
Fabrika Dilovası’nda olduğu halde, çıkan cüruflar neden Hereke’de bertaraf edilecekti?
Mevcut taş ocakları ve Nuh Çimento Fabrikasının kirliliğinden bıkan Hereke’liler, bu yeni tesis için neler söyleyeceklerdi; kaygı ve düşüncelerini nasıl ifade edeceklerdi?
Toplantıyı izleyip görmek istedim…

***

ÇED toplantısının yapıldığı mekana gittiğimiz de, beklediğim kalabalığı göremedim. Nedenini sorduğumda, yeterince duyuru yapılmadığı, toplantı yerinin tesisin yapıldığı yere uzak olduğu vs. gibi sebepler söylendi.
Firma yetkilileri ÇED toplantısında,  projenin ne kadar zararsız (!) olduğunu, slaytlarla ve teknik terimlerle anlattılar; bu halkı bilgilendirme toplantısında...  Bilgilendirme esnasında “izne konu olan sahanın agrega üretiminin yapıldığı II. Grup kalker sahası olması” gibi cümlelerden hiç bir şey anlamadım; üniversite mezunu olduğum halde.

Anladığım kadarıyla taşocaklarından kalan çukurlar, fabrikadan gelen atık maddelerle (cüruflarla) doldurulacaktı. Bunu yaparken, öyle güzel önlemler alınmıştı ki, atıklar kesinlikle yer altı suları ile karışmayacak; gelen/giden kamyonların tekerlekleri özel olarak yıkanacaktı vs. vs.
Firma yetkilisi, kurulacak tesisi güzel güzel anlatırken; aklıma şu soru geldi.

 “Madem bu cüruflar; dedikleri kadar zararsızsa,  neden bu kadar çok önlem alınıyor?
Demek ki, bir takım riskler var. Peki, herhangi bir risk varsa, bu riski neden Hereke halkı göğüslemek zorunda?”

Sonrasında, aklıma “tarihi iyi bilen bir dostumuzun anlattığı, Roma İmparatoru Büyük Konstantin ve annesi Aziz Helene’nin  öldüğü yerin Yukarı Hereke olduğu; yüzyıllardan beri istasyonla, Halıhane arasından denize akan, böbrek taşlarına iyi geldiği söylenen şifalı su;
Şu anda Çinlilerin sahtesini çıkarttığı Hereke halıları;
30 yıl öncesine kadar, denizden çıkan bin bir çeşit deniz mahsülü;
Saraylara kadar giren, meşhur çavuş üzümü bağları, kiraz bahçeleri”geliyor…
“Hereke neden cüruf bertaraf merkezi olsun ki, bu haksızlık değil mi?”  diye bas bas bağırasım geliyor.    

*20 mayıs 2012 Posta Gazetesi Doğu Marmara Eki