Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Röportajlarım: Melda Başçakır ile







Etkilendiği sanatçılar arasında ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu ve seramik sanatçısı Ayfer Karamani başta olmak üzere kültürümüzü eserlerinde yansıtan sanatçı ve tasarımcılardan ilham alıyor.
O’nun seramik ile ilk tanışıklığı çocukluğunda TRT 2 ‘de izlediği çömlek yapımlarına kadar dayanıyormuş.
“ O günlerden belleğimde kalan turnetin dönüşü ve bir ustanın çamura verdiği şekildir” diyor. Turnetin dönüşünü ve o arada çamurun aldığı şekli hayranlıkla izlermiş. İzler ama bunu kimseyle paylaşmazmış ve derken geçen yıllar, farklı alanlarda geçen bir iş hayatı …Sanat’a olan hayranlığı, ilgisi çocuk yaşta başlamasına karşın aktif olarak uğraşısı çok daha ileriki yıllarda, 30 ‘lu yaşlarda başlamış…
***
  • Melda Başçakır kimdir? Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Sakarya'nın Hendek İlçesinde doğdum ve yaşamımın ilk yirmi yılını memleketimde geçirdim . 1985 yılında iş nedeniyle İstanbul’a yerleştim ve o tarihten bu yana da İstanbul’da yaşıyorum. Özel sektörde 21 yıl süren bir çalışma hayatım oldu. 2007 yılında emekli oldum ve çalışırken başlamış olan sanatsal çalışmalarıma emekli olduktan sonra daha çok zaman ayırmaya başladım.
  • Sanatsal çalışmalar dediniz bunu biraz açabilir misiniz ?

Seramik yapıyorum ayrıca ev tekstili ilgili tasarımlarım var. Tamamına baktığımızda sanatsal objelerin yanı sıra İç Dekorasyona yönelik çalışmalar diye adlandırabiliriz. Aldığım sanat eğitimini çeşitli biçimlerde işlerime yansıtmaya çalışıyorum.
  • Çalışmalarınız da belli bir tarzınız var mı yoksa talep doğrultusunda mı çalışıyorsunuz?

Gerek seramik çalışmalarımda gerekse tekstil ile ilgili tasarımlarımda yaşadığımız coğrafyanın kültürel zenginliklerinden etkilenerek çizdiğim desenleri kullanıyorum. Bu tarz çalışmalar yapmayı seviyorum.
  • Ev Tekstili dediğinizde geniş bir alan, ürün yelpazeniz de neler var?

Haklısınız ev tekstili dediğinizde akla pek çok şey gelebilir. Benim çalışmalarım şimdilik desenlerini çizdiğim kumaşlarla ürettiğim yastıklar, elle boyama yastıklar ya da yine antik objeler ya da tuğralı liralarla çalıştığım yastıklar ağırlıklı olmak üzere masa örtüleri, servis takımlarından oluşuyor.
  • Yaptığınız işin eğitimini aldınız mı?

Elbette… Akademik eğitim değil ancak alaylı diye tabir edebileceğimiz eğitimleri aldım. Örneğin şu anda seramik yapıyorum ama resim dersleri alarak başladım.
Dört yıl boyunca akademik düzeyde resim eğitimi aldım. Ardından seramik eğitimi geldi. Kaldı ki seramik benim çocukluğumdan bu yana içimi titreten bir sanat dalıydı ama çamurla buluşma  neredeyse 30‘lu yaşlarımın ortalarında oldu.
Bu dersleri alırken de tesadüfen başlangıçta atölyelerim hep büyülü atmosferiyle çoğumuzu kendine çeken Pera’da oldu. O dokuda dolanıp da mimariden, arka sokaklardaki bambaşka bir dönemi yansıtan eski eşyalardan etkilenmemek olanaksız. Beyoğlu’nda çalan müzik bile kulağa farklı gelir.Tüm bunlar da zaman zaman ürettiklerime zemin oldular, bir çıkış noktası oldular ve hala olmaya devam ediyorlar.
  • Herhangi bir sanat dalıyla uğraşmak, sanatçı olmak bir ayrıcalık,  doğuştan yetenek gerektirir diye düşünüyorum ancak çok istekli biri, disiplinli çalışarak başarabilir mi?

Resim dersi aldığım atölyelerden biri Güzel Sanatlar Fakültesi’nin(GSF) yetenek sınavlarına öğrenci hazırlayan bir atölyeydi. Ben orada dönem başında neredeyse çöp adam çizen bir gencin sınavlara doğru şahane çizimler yaptığına ve hatta GSF’ye derece ile girdiğine tanık oldum.
Resimde belli kurallar vardır. Kâğıdınıza ya da tuvalinize çiziminizi yaparken perspektif bilginizi kullanırsınız, açık koyu dengesine dikkat edersiniz, ışık nereden gelirse neresi daha koyu olur ya da bir kompozisyondaki objelerin proporsiyonu nasıl olmalıdır tüm bunlar eğitimlerle öğrenebileceğimiz bilgilerdir ama yanı sıra bir parça yetenek ve yanı sıra çok çalışmak gerekiyor.
Resim örneği verdim ama örneğin ben de orada öğrendiğim bilgilerin şu anda seramik çalışmalarımda çok yararını görüyorum.
  • Sizin sosyal sorumluluk projeleri kapsamında da bazı çalışmalarda yer aldığınızı biliyoruz. Bize biraz bundan da bahsedebilir misiniz?

Elbette. Ülkemizde var olan sorunları ya da sorunları olan insanları görmezden gelemeyiz. Onları yok sayamayız.ve hepimizin onlar için yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır inancındayım. Ben de elimden gelen bir şeyler olduğunda bu tür projelerde yer almaya çalışıyorum. Örneğin geçtiğimiz kış döneminde engelli öğrencilerle seramik çalışmaları yaptık. Bu çocukların engelleri birbirinden farklıydı. Bazıları bedensel engelli, bazıları Otistik ve atölye çalışmalarına ilk başladığımız günlerde inanır mısınız çamura dokunamayan çocuklar vardı ama dönem sonunda hepsi birkaç obje yapabilir hale gelmişti. Ayrıca çamuru yoğururken ve şekillendirirken ellerini kullandıkları için sağlıkları açısından da verimli bir çalışma oldu diyebilirim. Tabi yanı sıra farklı bir dünya ile tanıştılar. Onların algılamaları diğer sağlıklı çocuklar gibi değil ama çalışmalar sırasında yine de çamurla uğraşmaktan, ürettikleri objeleri renklendirmekten heyecan duyduklarını, mutlu olduklarını gözlemleyebildim.
  • İçlerin de girişimci ruhu taşıyan, (özellikle de kadınlar) ama cesaret edemeyenlere neler önerirsiniz?

Sanat ile uğraşmak maddi manevi her anlamda zordur, yıpratıcıdır hele ki ülkemizde gerçekten daha da zordur. Ancak eğer sanat’ın herhangi bir dalına gerçekten ilgi duyuyorlarsa mutlaka bir kez olsun denemeliler diyorum. Üretim sürecinde yaşanılanlar ve sonuçlara bakıp alınan manevi haz hiçbir şeyle ölçülemez. Ne olursa olsun fırsat yaratmalılar derim. Biliyorsunuz çok çeşitli eğitimler var. Hobi amaçlı eğitimleri özel atölyelerde alabilecekleri gibi yerel yönetimlerin açtığı ücretsiz kurslarda da ilgi duydukları alanda çalışmalar yapabilirler. En azından bir başlangıç yapıp bu çalışmalar ile yeni bir dünyanın kapısını aralayabilecekler mi, kendileri için yeni bir yaşam biçimi oluşturabilecekleri mi? Bunu görebilirler ve sonra devam edip etmemeye karar verebilirler. Ayrıca hangi yaşta olunursa olunsun, hiçbir zaman geç kalınmış sayılmaz diye düşünüyorum. Türk Seramik sanatının önemli sanatçılarından Füreya Koral’ın yaşam öyküsünü mutlaka okuyanlarımız vardır. Füreya seramiğe 37 yaşında sağlık sorunları nedeniyle İsviçre’de yattığı hastane odasının camına konan kuşları yaparak başlamış. Belki diyeceksiniz ki Füreya Koral zaten Şakir Paşa ailesinin bir bireyi olmanın avantajlarına sahipti. Entelektüel bir çevre, ailede birçok sanatçının olması; tüm bunlar Füreya’yı şanslı kılıyordu ama yine de ‘’ çok mu geç kaldım ‘’ acaba diye düşünenler varsa örnek alınası bir sanatçıdır diye düşünürüm.
  • Son yıllar da, özellikle kadınların katıldığı kurslar ve sanatsal faaliyetler var. Bu faaliyetlere katılan ve ekonomisine katkı sunmak isteyen kadınlara neler önerirsiniz?

Kadınlarımız gerçekten çok marifetliler . Neredeyse ellerinden gelmeyen iş yok gibi. Bunu hepimiz hem yakın çevremizde, hem de eğer Internet kullanıyorsak oradaki çeşitli platformlardaki paylaşımlardan görebiliyoruz. Ama tüm bu emeği bir kazanca dönüştürüp, aile bütçesine katkıda bulunmak işin en az üretmek kadar önemli olan diğer boyutu. Bu da çok kolay değil çünkü az önce belirttiğim gibi çok fazla kişi çok fazla şey yapıyor. Bunları sanal ortamda oluşan elişi satış sitelerinde satmayı deneyebilecekleri gibi yerel yönetimlere bağlı çeşitli kadın oluşumlarının özellikle son dönemde alışveriş merkezlerinde bu tür çalışmalara ayırdıkları bölümler var. Oralarda tüketicinin beğenisine sunmayı deneyebilirler.


  • Söyleşi için teşekkür ediyoruz. Ayrıca okurlarımız size ulaşmak, çalışmalarınız hakkında daha fazla bilgi almak isterlerse iletişim adresi verebilir misiniz?

Ben teşekkür ediyorumTüm çalışmalarımı www.meldabascakir.net adresinde görebilirler yine oradan bana ulaşabilirler.