Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Öyle güzel uyuyordun ki!


                                                                                                  
Geçen hafta e-reçetelerle ilgili bir yazı yazmıştım…
O yazımın üzerine, bir okurumdan aldığım elektronik postayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dikkatle okumanızı tavsiye ediyorum. Çünkü bu ileti, ülkemizde ki yasa boşluklarından faydalanıp, insan sağlığı hatta yaşamı ile nasıl oynandığını en ince detaylarına kadar anlatıyor.
***
Balıkesir´de bir kadın,
Güzel mi güzel.
´´Yolun yarısı eder´´de, Cahit Sıtkı´nın deyimiyle…
Balıkesir´de bir radyo,
Gün boyu dönüp duran bir reklam.
Ya zayıflayacaksınız ya da zayıflayacaksınız türünden…
Balıkesir´de bir kadın,
Güzel mi güzel
Ve daha yarısındayken her şeyin,
Yol biter…
Türkiye´de mevcut yasalar ilaç reklamının yasak olduğunu söyler. O nedenledir ki, üretici ya da ithalatçı firmalar tanıtımlarını “Sayın Doktor ve Eczacılar” diye başlayan ilanlarla sunarlar. Peki, nasıl oluyor da bir radyo programın da ya da internet sayfasında açık ve rahat şekilde tanıtım, reklam ve pazarlama yapılabiliyor?
Cevap şu; pazarlanan ürün ilaç değil çünkü. Yasal açıklıklardan yararlanan uyanıklar, büyük paralar ödeyerek kiraladıkları doktorlara ´´eğer kullanmazsanız çok şey kaybedersiniz´´i birşekilde söyletip insanların umutlarını sömürmektedirler.
Olay yasal mıdır? Evet.
Olay etik midir? Hayır.
Olay ahlaki midir? Asla…
Çelişkilerin çok rahat yaşanabildiği güzel bir ülke Türkiye…
Kapitalizmin para= tanrı tavrı; birilerinin para kazanmak adına yasal boşluklar aramasına, bulunan boşlukların vahşice ve sonuçlarıdüşünülmeden paraya çevrilmesine çanak tutmaktadır. Vitrine de parayı bastırıp bir hekim, bir sanatçı ya da bir siyasi oturttuğunuzda geriye siparişleri almak ve paraları destelemek kalıyor ne yazık ki!
Yıllarca bu ülkede, Beyazıt baharatçılarından alınan muhtelif otlar, merdiven altımekanlarda muşambalar üzerinde harmanlandı ve çok güzel ambalajlara konup çok tirajlı gazetelere ödenen çok büyük reklam paraları karşılığı büyük bedellere pazarlandı.
Homojenite sağlanamayan karışımlar, hijyen şartlarından uzakta piyasaya sürüldü ve bazı uyanıklara büyük paralar kazandırdı. Para alıp reklama çıkan hekimlerce de, serbest piyasa ticareti diye bakan hükümetlerce de, madem talep var satıp kazanayım diyen eczanelerce de ilaç ile zehir arasındaki tek farkın doz olduğu unutuldu.
Çelişkilerin çok rahat yaşandığı bir ülke Türkiye demiştik.
Fare zehirleri Sağlık Bakanlığı izni ile üretilirken, bebek mamaları ithali için Tarım Bakanlığı oluru yetiyor mesela.
Bildiğiniz oje silmeye yarayan aseton üretip satmak için, Sağlık Bakanlığıiznini almak zorundayken; Dr. Bilmem Kim’in reklamını yaptığı zayıflama tableti Tarım Bakanlığı izinli çıkıyor.
Tüy dökücü krem üretmek için Sağlık Bakanlığı koridorlarını aşındırmanız gerekiyorken, bir başka Dr. Bilmem Kim´in migren tedavi tableti Tarım Bakanlığıonayıyla rahatça ve açıkça satılabiliyor.
Sağlıksız bir Sağlık Bakanlığı, yasal göründüğü için izin ya da ruhsat vermede sakınca görmeyen Tarım Bakanlığı, umutları sömürülüp, paralarından, sağlıklarından ve bazen de canlarından olan insanlarımız...
Kazananı kim mi bu tablonun?
Parayı koyacak yer bulamayan reklam hekimleri ile büyük reklam bedelleri alarak sayfalarca ilanlar yayımlayan gazeteler, dergiler, internet siteleri.
Denetleyecek makamı mı sordu biriniz?
Tabi ki devlet ama Aziz Nesin´in dediği gibi;
´´Bir gün bu memleketin yanağına öpücük, başucuna da bir not bırakıp gideceğim´´
Not ta şunlar yazıyor olacak; ´´Öyle güzel uyuyordun ki, uyandırmaya kıyamadım´´
* Posta Gazetesi Doğu Marmara Eki ve Gebze Haber Gazetesi