Yeme, içme konusunda oldukça titizimdir.
Mesela çay, kahve yerine, bitki çayı içmeyi tercih ederim; üstelik şekersiz…
Tatlı, hamur işi, abur cuburla aram hiç yoktur. Hatta çikolatayı bile sevmem.
Şeker ve unun esmer olanını kullanırım; tuzun rafine edilmemiş halini...
Bakliyatların organik sertifikalı ürünler olmasına dikkat ederim.
Teneke ve pet şişelerden uzak durur, cam kavanozlu ürünleri tercih ederim…
***
Dışarıda yemekten hoşlanmam, yemek gerekiyorsa, kılı kırk yararım.
Bilmediğim bir yerde yiyeceksem; ürünlerin tazeliği, hazırlanış biçimi, pişirilmesi ile ilgili sorularla, garsonların fenalık geçirmesine neden olurum.
“Salata malzemeleri, sirkede 15 dakika bekletilmiş midir?
Zeytinyağlılar, konserve mi, tazemidir?
Konserveyse, cam kavanoz mu, teneke midir?
Limon ya da meyve suyu sıkıldıktan sonra ne kadar süre geçmiştir?
Zeytinyağı; sızma mı, riveara mı; asit derecesi kaçtır?
Izgaraları temiz midir?” vs. vs…
Ev de yapılan yemeklerin daha hijyenik (sağlıklı) olduğunu düşünür, içim rahat ederdi.
Ancak son zamanlarda okuduğum makaleler, dinlediğim uzmanlardan sonra, bu kadar kılı kırk yarmanın da, fazla bir esprisi olmadığını gördüm.
***
Çoğumuzun hayali, kendi bahçemiz de; domatesimizi, biberimizi yetiştirmektir.
Bunun organik tarım olduğunu zannederiz, hatta köylülerden aldığımız ürünlerin organik olduğunu düşünürüz değil mi?
Halbuki uzmanlar, organik tarımın yapılabilmesi için, tarım arazisinin etrafında hektarlarca boş arazi olması gerektiğini söylüyor; tozlaşma ile diğer tarlalarda kullanılan kimyasallardan etkilenmemek için…
***
“Kırmızı et sağlıklı değil, kolesterol yapar, zaten hormonlu; ayrıca angus mudur nedir?
Bari tavuk ya da balık yiyeyim, sağlıklı besleneyim” diye düşünenlere, yine uzmanlardan kötü haber:
“ Tavuklar kısa sürede büyüsün diye suni ışıklarla, suni yemlerle besleniyor. Hasta olmasın diye antibiyotik yükleniyor. Sağlıklı beslenmek için tavuk yiyenler, farkına varmadan, antibiyotiğe karşı direnç kazanıyor.
Balık çiftliklerinde yetiştirilen somonlara, renk vermek için yemlerine boya katılıyor.
Otoban kenarında yetiştirilen, marul, lahana, keten tohumu, kurşun saçıyor.
Mısır, soya, domates artık hibrit tohumla üretiliyor.
Genetikleri ile oynandı…
Kaşar peyniri, patatesten…
Yoğurdun kaymağı, kağıt peçeteden…
Beyaz peynir, peynir altı suyundan…
Köy yumurtaları, dioksinli…
Ceviz, kırmızıbiber aflotoksinli…
Üzümler, zehirli…”
Bütün bunları öğrendikten sonra, “ Acaba bugün ne yesem?”diye düşünüyorum
Blog Arşivi
-
►
2018
(12)
- ► Haziran 2018 (1)
- ► Mayıs 2018 (6)
- ► Nisan 2018 (2)
-
►
2017
(20)
- ► Kasım 2017 (2)
- ► Eylül 2017 (2)
- ► Ağustos 2017 (2)
- ► Temmuz 2017 (4)
- ► Haziran 2017 (1)
- ► Nisan 2017 (1)
-
►
2015
(34)
- ► Eylül 2015 (1)
- ► Nisan 2015 (9)
- ► Şubat 2015 (3)
-
►
2014
(22)
- ► Aralık 2014 (4)
- ► Kasım 2014 (4)
- ► Eylül 2014 (1)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (1)
- ► Nisan 2014 (1)
- ► Şubat 2014 (3)
-
►
2013
(43)
- ► Aralık 2013 (2)
- ► Kasım 2013 (4)
- ► Eylül 2013 (9)
- ► Haziran 2013 (4)
- ► Mayıs 2013 (4)
- ► Nisan 2013 (2)
- ► Şubat 2013 (4)
-
▼
2012
(52)
- ► Aralık 2012 (4)
- ► Kasım 2012 (5)
- ► Eylül 2012 (4)
- ► Ağustos 2012 (4)
- ► Temmuz 2012 (4)
- ► Haziran 2012 (5)
- ► Mayıs 2012 (4)
- ▼ Nisan 2012 (5)
- ► Şubat 2012 (4)
-
►
2011
(45)
- ► Aralık 2011 (6)
- ► Kasım 2011 (5)
- ► Eylül 2011 (5)
- ► Ağustos 2011 (3)
- ► Temmuz 2011 (5)
- ► Haziran 2011 (12)
- ► Şubat 2011 (3)
-
►
2010
(182)
- ► Aralık 2010 (182)