Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

8 Mart’ın ardından…

Bir “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” daha geldi ve geçti.


Her yıl olduğu gibi bildik, tanıdık etkinliklerle kutlanarak…



Her zamanki gibi; sırf kendini kanıtlayabilmek, birilerinin gözüne girebilmek için, kutlama etkinliklerini abartarak çok yıldızlı otellerde panel düzenleyip, ardından göbek atanlar da oldu. Gerçek değerini özümseyerek, ananlar da…





***



“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” anma etkinlikleri, ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?



Kısaca anımsarsak eğer;



150 küsur yıl önce, Amerika’da tekstil işçilerinin daha iyi çalışma koşulları için başlattığı bir grev ile başlar…



Bu grev öyle bir hal alır ki; polisler, işçileri fabrikaya kilitler. Bu esnada bir yangın çıkar ve yangın da, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu yüzden fazla işçi ölür…



Bu trajiden yarım asır sonra,1910 yılında;



Danimarka’nın Kopenhag kentinde yapılan Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda,



8 Mart’ta yangında ölen kadın işçilerin anısına, “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılması önerisi oybirliğiyle kabul edilir.



Ülkemiz de ise “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” ilk kez 1921 yılında kutlanmaya başlar.



12 Eylül darbesi ile dört yıllık bir kesintiye uğrasa da,



1984'ten itibaren her yıl sivil toplum örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" anma ve kutlamaları devam etmektedir.



***



Yılda bir kez, “ Kadınlar Günü” adı altında, kadınları kutlamak, sorunlarını konuşmak yeterli mi?



Hele ki Bilişim çağını yaşadığımız bir dönemde;



“Kız çocuğu okuyupta ne olacak? Gözü açılmadan, bir an önce evlenmeli, yerini yurdunu bilmeli”,



“Kadın kısmı dışarıda çalışmamalı, oturup evinin işini görmeli”



Ya da kocası tarafından sokak ortasında dövülen kadına yardım etmeyip, “kocasıdır, döverde sever de “ zihniyetinde insanların olması, kız çocuklarının bir eşya gibi hala satılabilmesi, ne kadar tuhaf değil mi?



Bu zihniyet; kadına şiddetle mücadele için, yasa tasarısı hazırlanması, bu tasarıların mecliste kabul edilmesi, mor çatıların artırılması, elektronik pranga, ile değiştirilebilir mi?



Kadına bakış açısını ve şiddeti gerçekten önleyebilir mi?



***



Bence yapılması gereken en önemli şey, bütün kız çocuklarının, kendi ayakları üzerinde durabilmesi için gerekli eğitimi alabilmesini sağlamaktır.



“Okuyanlar sanki şiddete maruz kalmıyor mu? Bir sürü üniversite mezunu kadın kocasından dayak yiyor” dediğinizi duyar gibi oldum. Gerçekten de doğru! İşte “kendi ayakları üzerinde burabilmesi için gerekli eğitim” derken kastettiğim de bu.



Kız çocuğu öyle bir eğitim almalı ki; bir birey olduğunu, değerli olduğunu bilsin…

Kimseye muhtaç olmadan yaşayabilsin. Kocası ya da babası öldüğünde bağlanacak üç kuruş maaşa muhtaç olmasın...

Bastı mı toprakları titretsin, konuştu mu dinletsin…

Saygı görsün, sevgi görsün…

Saygı ve sevgi dolu bireyler yetiştirsin…

8 Mart’ı yılda bir kez değil, her gün kutlasın…



***

Daha nice 8 Martlara!