Nasıl bir toplum olduk biz böyle, ya da zaten hep böyle miydik?
Herkes öfkeli, herkes hiddetli, en ufak bir durumda patlıyor.
Öfke, şiddet olmazsa olmazımız oldu nerdeyse…
Hele kadını dövmek, öldürmek günlük rutin işlerden biri haline geldi.
Eskiden kadın ölümlerin de daha çok töre, berdel gibi nedenler daha ağırlıklı iken; şimdi, kaşının üstünde gözün var cinayetleri bile olmakta.
Nikâhlı, imam nikâhlı, ya da boşandığı karısını; sokak ortasında döven dövene, öldüren öldürene…
***
Belki bu olaylar, eskiden de bu kadar fazlaydı da haberimiz olmuyordu.
Şahitler varsa belki susuyordu.
Oysa son yıllarda her yere takılan kameralar sayesinde, olayları canlı, canlı izliyoruz.
Örneğin mobesa kameraları sayesinde bir trafik kazasının sebebinin eş dayağı olduğu öğreniyoruz. Kamera görüntülerine göre, karı-koca tartışa tartışa giderken; adam demeye dilimin varmadığı mahlûk karısına öyle bir girişiyor ki, kadın kaçmaya başlıyor ve gelen aracı göremeyip, altında kalıyor.
Koca, eşinin intihar ettiğini söylüyor ama kameralar tüm gerçeği kaydetmiş…
Aynı şekilde İzmir’de tüm ülkeyi ayağa kaldıran, valiye özür dileten; karakolda polis memurlarının elleri kelepçeli kadına sille tokat girişmesi…
Yine kameralar kayıtta…
Kamera kayıtları olmasına rağmen, polislerin ifadelerinde “Kadın kendi kafasını yerlere vurdu” demesine ne demeli?
Peki, evden kaçan karısını dövüp, elini ayağını bağlayıp, arabanın arkasına atıp eve geri götürmeye çalışan kişiye hangi sıfatı vermeli?
***
Şiddet derken, daha çok fiziksel, cinsel şiddeti anlıyoruz, protesto ediyoruz. Belki biraz da ekonomik şiddeti biliyoruz ancak duygusal şiddetin farkında değiliz.
Oysa “duygusal şiddet” te en az fiziksel şiddet kadar, insanın ruhunu tarazlıyor.
Bağırmak, küfür ya da hakaret etmek, küçümsemek, aşağılamak, evin tüm sorumluluğunu kadına yüklemek, özgürlüğünü kısıtlamak vs gibi davranışlar; duygusal şiddete giriyor.
“Hah sanki fiziksel şiddeti hallettikte, sıra duygusal şiddete mi geldi?” dediğinizi duyar gibiyim.
Her gün birçok kadın, çocuk, öğrenci ya da çalışan duygusal şiddete maruz kaldığı halde, bu durumun şiddet olduğunun farkında bile değil.
Şiddetin hangi türü olursa olsun, küçüklükten itibaren maruz kalanlar, bu davranışları normal karşılıyor ve en sevdiği insana bile uyguluyor.
“Kocamdır; döver de, sever de” “Eti senin, kemiği benim, hocânım” “Eee patron o. Tabii verdiği paranın karşılığını isteyecek, bağırması çok normal” “ O senin ağabeyin, elbette onun dediklerini yapmak zorundasın” cümleleri, günlük hayatta duygusal şiddeti nasıl da kanıksadığımızın en basit göstergesi…
***
Yazılarımda hep söylediğim gibi “her insanın alnında görülmez harflerle beni iyi hissettir” yazarmış. Bu yazıyı herkesin görebilmesi, sadece kadına değil, tüm canlılara şiddetin hiçbir şeklini göstermemesi umuduyla…
*Kadının Sesi Gazetesi
*Değişim 41 Gazetesi
Blog Arşivi
-
►
2018
(12)
- ► Haziran 2018 (1)
- ► Mayıs 2018 (6)
- ► Nisan 2018 (2)
-
►
2017
(20)
- ► Kasım 2017 (2)
- ► Eylül 2017 (2)
- ► Ağustos 2017 (2)
- ► Temmuz 2017 (4)
- ► Haziran 2017 (1)
- ► Nisan 2017 (1)
-
►
2015
(34)
- ► Eylül 2015 (1)
- ► Nisan 2015 (9)
- ► Şubat 2015 (3)
-
►
2014
(22)
- ► Aralık 2014 (4)
- ► Kasım 2014 (4)
- ► Eylül 2014 (1)
- ► Haziran 2014 (1)
- ► Mayıs 2014 (1)
- ► Nisan 2014 (1)
- ► Şubat 2014 (3)
-
►
2013
(43)
- ► Aralık 2013 (2)
- ► Kasım 2013 (4)
- ► Eylül 2013 (9)
- ► Haziran 2013 (4)
- ► Mayıs 2013 (4)
- ► Nisan 2013 (2)
- ► Şubat 2013 (4)
-
►
2012
(52)
- ► Aralık 2012 (4)
- ► Kasım 2012 (5)
- ► Eylül 2012 (4)
- ► Ağustos 2012 (4)
- ► Temmuz 2012 (4)
- ► Haziran 2012 (5)
- ► Mayıs 2012 (4)
- ► Nisan 2012 (5)
- ► Şubat 2012 (4)
-
▼
2011
(45)
- ▼ Aralık 2011 (6)
- ► Kasım 2011 (5)
- ► Eylül 2011 (5)
- ► Ağustos 2011 (3)
- ► Temmuz 2011 (5)
- ► Haziran 2011 (12)
- ► Şubat 2011 (3)
-
►
2010
(182)
- ► Aralık 2010 (182)