Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Can dostlarımız

Havalar soğumaya başladı. Hatta geçen hafta yılın ilk karı düştü…


Havalar soğumaya başlayınca ben, sokakta yaşayan insanlar ve hayvanlar için kaygılanmaya başlarım. Gerçi insanlar bir şekilde karnını doyuracak ve barınacak bir yer bulur ama ya hayvanlar?

Hele de kar yağıp, her şeyin üzerini kapattığında, su ve yiyecek bulmaları oldukça zorlaşır.



Her yıl 4 Ekim “Hayvanları koruma günü” olarak kutlanır. Okullarda, radyo ve televizyonlarda hayvanların faydaları üzerinde konuşmalar yapılıp, hayvanlara karşı nasıl davranılması gerektiği anlatılır.



Sanki “364 gün koruma da; 365. gün koru” der gibi…

Bu günler olsa bir türlü, olmasa başka.

İnsan olma ortak paydasında hayvanlara nasıl davranmamız gerektiği yılda bir gün anlatılsa ne olur, neye yarar ki?



***



Hemen herkesin, “evinde evcil ya da vahşi hayvan besleyen/ barındıran” bir tanıdığı vardır mutlaka. Hatta evinde hayvan beslemekle kalmayıp, sokakta yaşayan kedi ve köpeklere de gözü gibi bakan…

Gerek hijyen açısından gerekse özgürlükleri kısıtlandığı için evin içinde hayvan bakılmasına karşıyım ancak sokakta yaşayan hayvanların aç bilaç kalmasına da…



***



Benim de tanıdıklarım var. Evlerinde baktıkları hayvanları, çocuklarından ayırmayıp, hastalandıklarında sabaha kadar başında bekleyip gözyaşı döken, bütün planlarını onlara göre yapan ya da hayvanlardan korkan, sevmeyen hatta nefret eden tanıdıklarım…

Kedi ve köpek gibi evcil hayvanlardan korkan kişileri anlamaya çalışıyorum; çocukken yaşadıkları olumsuz bir hikâye vardır belki diye lakin nefret edip, eziyet edenleri anlamakta güçlük çekiyorum.



***



Kendi evin de kedi besleyen, bununla yetinmeyip sokağındaki kedileri de besleyen bir arkadaşım var. Beslemek derken, sadece yemek artıklarını vermek şeklinde değil; özellikle onlar için gidip kuru mama, sosis vs. alıp tek tek elleriyle besleyen, hastalandıklarında ilaç veren ya da veterinere götüren, onlarla konuşup sevgi cümleleri ile başlarını okşayan bu duyarlı ve vicdan sahibi arkadaşımın başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmedi.

Sebep; hayvanları sevmesi ve beslemesi…

Bu nedenle defalarca arabası çizilip, lastikleri kesildi. Komşularından bir kadının sözlü saldırısına maruz kaldı. Hatta mahkemelik oldular, aylarca mahkemeye gitti geldi. Sonunda haklılığını kanıtladı ama bu arada sinirleri de çok yıprandı…



***

Avrupa ülkelerine gittiğiniz de dikkatinizi çekmiştir mutlaka. Başıboş dolanan ne bir kedi, ne de köpek görebilirsiniz. Kuşlar için de suluklar ve kuş evleri vardır…

Şimdi, evcil hayvanların sokaklar da biçare dolaşması yerel yönetimlerin suçu diyeceğim ama “yerel yönetimlerin işi başından aşkın, başka mevzu kalmadı mı?” diyeceksiniz diye korkuyorum. Korkuyorum ancak, kış da geldi; geliyor!


*22 Ekim 2011 Cumartesi Posta Gazetesi Doğu Marmara Eki.