Taksim Gezi Parkı’nda, sökülen bir ağaçla başlayan çevreci hareket,
Hiç kimsenin düşünemeyeceği, hayal edemeyeceği, aklının ucundan bile
geçiremeyeceği, toplumsal bir tepkiye dönüştü.
İki haftadır herkes, şaşkın...
***
Ne kadar da önyargılıymışız meğer!
Okuma yazma öğrenmeden bilgisayar kullanmaya başlayan,
“Sürekli bilgisayarın başında, sosyalleşme nedir bilmiyor!” diye psikolog ya da rehber öğretmenlere şikayet ettiğimiz çocuklarımız
-bugünlerin gençleri- sandığımız kadar etraflarına duyarsız değillermiş
meğer...
İstanbul’un göbeğinde, beton bloklar arasında kalan bir avuç yeşili rant
uğruna yok edip; yerine, abudik gubidik beton binaları yapmak isteyen
zihniyet, adeta şok oldu.
Çünkü her dediğini dinleyen, ses çıkartmayan bir toplum var sanıyordu
karşısında; koyun misali.
Hele ki kafasını bilgisayarından kaldırmayan gençlerden, tüm dünyanın
desteğini arkasına alacak böyle bir tepkiyi hiç beklemiyordu.
***
Sosyal medyanın gücünü gören zihniyet, “Sosyal medyada halkı galeyana
getirmeye çalışıyorlar” diye, insanları gözaltına almaya başlayınca, çok
şaşırdım.
“Sosyal medyayı kullanan kişiler, eğitim seviyesi olarak, nasıl galeyana
gelebilir?” sorusunu hiç sormadılar mı kendilerine?
Peki, yıllardır görsel medyada; dizilerle, şiddet içeren filmlerle,
evlilik programları ile halkın beynini yıkayanları ne zaman gözaltına
almayı düşünüyorlar?” diye aklımdan geçmedi desem, yalan olur.
***
Görsel medyanın, insanlar üzerindeki etkisinin ne kadar önemli olduğunu sık
sık yazılarımda paylaşırım.
Son zamanlarda, dikkatimi çeken bir kamu spotu var.
Gıda Tarım ve hayvancılık Bakanlığı, tarım alanlarının tarım dışı kullanımı
ile ilgili bir video hazırlatmış. Mutlaka bir kanalda denk gelip,
izlemişsinizdir.
Video, Barış Manço’nun çocukluğumuzda beğeniyle dinlediğimiz, onca yıl
geçtiği halde, hiç eskimeyen ve hala çocukların severek dinlediği bir
şarkı ile başlıyor.
Barış Ağabey, “Domates, biber, patlıcan” derken;
Uçsuz bucaksız domates tarlasının ortasında, birden demir filizli dev
beton bloklar yükseliyor ve dramatik bir ses tonuyla;
“Domates, biber, patlıcan.
Gelecek nesiller sadece resimlerini görebilir. Tarıma elverişli
alanların, tarım dışı kullanımı geleceğimize indirilmiş büyük bir
darbedir. Bu yıkıma izin vermeyin”
deniyor.
***
Gezi Parkı’nın AVM olmasını istemeyen protestocular, hak etmedikleri
halde tomalardan sıkılan tonlarca tazyikli suyu, biber gazını ve copu
yiyince, bu şarkıyı;
“TOMAtes, biber, patlıCOP”
olarak değiştirdiler.
Sanırım bundan sonra bu şarkı yıllarca bu şekilde söylenecek ve bir avuç
yeşili korumak için demokratik haklarını kullanan gençlere yapılan zulüm
anımsanacak!