Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Gezi Parkı…

Taksim’deki Gezi Parkı için başlayan protestolar, büyüdükçe büyüdü.

Sadece İstanbul’ da değil, neredeyse tüm ülke çapında, günlerdir süren eylemlere dönüştü.

Eylemlere katılan birçok insan, Gezi Parkı’nın ismini belki de ilk kez duymuştu.  Ancak kocaman kocaman betonların arasında kalmış, bir avuç yeşilliğin yok edilmesine seyirci kalmayan insanlara yapılan zulme, kimse dayanamadı.

“Ağacımı kestirmem” “Parkımdan vazgeçmem” dedikleri için biber gazı yiyen, cop yiyen, dayak yiyen insanları görünce, hepimizin vicdanları sızladı.

Ellerinde kitap, ağaçları kesilmesin diye bekleyen gençlerin, daha hayata atılmadan, sindirilmeye, korkutulmaya çalışmasına dayanamadık.

Tepkiler çığ gibi büyüdü. Sosyal medyanın da etkisiyle, yüz binler tek yürek oldu;

Siyasi görüş, futbol, ırk, din, mezhep, düşünce tarzı farkı gözetmeksizin…  

Demek ki insanlar, o kadarda duyarsız değilmiş;

Demek ki birilerinin sandığı gibi “Ben ne dersem o olur”  

“Ensesine vur lokmasını al, sesini çıkarmaz” değilmiş…

Demek ki Atatürk, ülkenin geleceğini, gençliğe boşuna emanet etmemiş…

***

Yazımın bundan sonrasında, “Gezi Parkı” için yapılan protestolara katılan, üniversite öğrencisi oğlum Ozan Kutay Tan’ın düşüncelerini paylaşmak istiyorum.

31 Mayıs’ta başlayan ve an itibariyle farklı bir hal alan protesto gösterileri kimsenin beklemediği kadar uzun sürdü ve sürmekte. Bu durumun, haberlerde gösterilmemesinin doğru mu yoksa yanlış mı olduğu konusunda birçok görüş mevcut. Farklı ideolojileri benimseyen kesimlerin, görüşlerini, haklı bir şekilde savunması günümüzde ileri toplumların raydan çıkmadan gerçekleştirdiği demokratik bir olgudur. Temel hak ve özgürlükler de bu durumu meşrulaştırmaktadır. Ancak sınırın aşılması, meşru olan bu durumu illegal hale getirebilir zira ‘’ Başkasının özgürlüğünün başladığı yerde seninki biter‘’

İzmit’teki protestolardan örnek vermek gerekirse, saat 22.00-23.00 suları dışarı akın eden; ellerinde bira şişeleriyle polise ve etrafa saldıran gencecik çocukların gerçekleştirdikleri fiiller, saat 22.00’dan önce tamamen temel haklarını kullanmaya dayalı iyi niyetli protestocuların savunmaya çalıştığı özgürlüklerine dem düşürmektedir.

Toplumun bu gibi provokasyonlara aldanmayıp, sükunetini koruması ve birbirlerini kışkırtıcı davranışlarda bulunmaması gerektiğini düşünmekteyim. Özellikle sosyal medyada dönen resimlerin ve yazıların (ki bu resimlerin doğru olup olmaması önemli değil)  kışkırtıcı ve irrite edici olduğu, hükümet yanlısı arkadaşlarım ve benim gibi meşru protestoya katılan arkadaşlarım arasında özellikle dile getirilmektedir. Provokasyona aldanıp birbirimize düşmeyelim. Ülkeyi bölme isteği ile yanıp tutuşan zihniyetlere arzuladıkları sonucu yaşatmayalım. Neticede insan olduğumuzu, insanlığımızı unutmayalım!”