Blog Arşivi

GEZİ YAZILARIM

Hoşgeldiniz





Translate

Bir anlık öfke…

Son yıllar da, öfkeli bir toplum olduk çıktık vesselam…
Bir anlık öfkeye kapılıp; karısını, annesini, babasını,  arkadaşını, kardeşini, komşusunu öldüren kişilerin haberlerini sıkça duyar olduk medya da…
Ne oldu da bu kadar öfkeli bir toplum olduk?
Trafikte hata yaptığın da kendini uyaran kişiye, sille tokat girişen, ya da tabancasını çekip vuran kişiler;
Karısını boğduktan sonra bile, defalarca bıçaklayan kocalar;
Annesini dövdüğü için babasını öldüren, bıyığı terlememiş gençler;
Gece dışarı çıkmasına izin vermedi diye, annesini öldüren kızlar;
Kısacası bir hiç uğruna cana kıyanlar,  kalp kıranlar, birbirine tahammülü olmayan insanlar;
eskiden de bu kadar çok muydu?
Uzmanlar da bu duruma pekiyi bakmıyor ve  “uyum bozukluğu” şeklinde açıklıyor...
 Yaşanan herhangi bir stres etkeninin (ekonomik zorluk, sevdiği birini ya da işini kaybetmek vs) neden olduğunu söylüyor.
Kısacası ekonomik zorluklar, çaresizlik ve değer görememek en büyük etken…

***
Aynı toplumda yaşadığımıza göre; günlük hayatta mutlaka bizi sinirlendirecek ya da kızdıracak bir olayla karşılaşıyoruz.
Böyle bir durumla karşılaştığımız da öfke patlaması çoğu zaman da sevdiğimiz, değer verdiğimiz en yakınımızda ki insanlara olur. Bağırır çağırır, hakaret ederiz.
Aslında başkasına söyleyemediğimiz sözleri,  sevdiklerimize söyleriz…
Bir şeylere sinirlendiğiniz de ya da kızdığınızda, öfke nöbetine yakalanmadan önce aşağıda sizinle paylaşacağım öyküyü anımsayın derim…
***
Adam yeni kamyonuna bakmak için evden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun elindeki çekiçle kamyonunun kaportasını mahvettiğini görür.
Beyninden vurulmuşçasına oğlunun yanına gider ve çocuğun elinden çekici alıp ellerine vurmaya başlar. Bir süre sonra sakinleşir ve oğlunu hastaneye götürür.
Doktorlar, çocuğun kırılan parmaklarından birkaçını kesmek zorunda kalırlar.
Çocuk ameliyattan çıkıp gözlerini açtığında, “Babacığım, kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm.” der ve bandajlı eline bakarak “Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak?” diye sorar. Baba eve döndüğünde bu yükü kaldıramayıp hayatına son verir...
***
Hepimizin sabrının son noktasına geldiği anlar olmuştur veya olacaktır.
Belki, çok sevdiğiniz, aile yadigârı porselen vazoyu, çocuğunuz umursamaz biçimde yere atıp kıracaktır.
Belki en yakın arkadaşınız hiç beklemediğiniz bir anda, duymak istemediğiniz sözler söyleyecektir.
Belki de çok önemli bir randevunuza yetişmeye çalışırken,  trafik yüzünden geç kalmış ve burnunuzdan solurken, uyanık geçinen biri önünüze geçtiğinde;  bu öyküyü anımsayın ve düşünün.
Kamyonlar onarılabilir, ama kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir zaman onarılamaz!
Posta Gazetesi Doğu Marmara Eki 17 Eylül 2011